Daha önce A`raf suresi 7/65.-72. ayetler bağlamında Hûd kıssasını iki köşe yazısı[1] şeklinde ele almıştık. Bu yazıda ise Hûd suresi 50.-52. ayetler bağlamında şu soruların yanıtları aranacaktır: “Hz. Hûd’un, müşrik kavminin ‘kardeşi” olması ne anlama gelir? O, dini anlatırken niçin dünyevi çıkar gözetmemiştir? Tövbe, dünyevi nimet getirir mi?" Söz konusu ayetlerin ele alınmasıyla amaçlanan şey, Hûd peygamber örnekliğini ve bozgunculara karşı nasıl bir ıslah çabası verdiğini sergilemektir.

İnsanî kardeşlik

Diğer peygamberler gibi Hûd peygamber de insanları tek ilaha kulluk etmeye davet etmiştir: “Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Siz yalan uyduranlardan başkası değilsiniz.” (Hûd 11/50). Hz. Hûd, onların dinî değil insanî kardeşidir yani diğer insanlar gibi Âdemoğludur. O, içlerinden birisidir ve onların dünya ve ahiret mutluluğu için çalışmaktadır. Sahiplenici bir tutumla muhataplarına, “Ey kavmim!” şeklindeki hitabı da onların kalbini İslam’a yönlendirmek içindir. Âd kavminin “Allah'a kulluk edin.” denilerek Allah’a inanmaktan daha çok O’na kul olmaya çağrılmaları, onların zaten inandığını ancak şirk koşarak iman ettiklerini göstermektedir. Zaten Kur'an’da anlatılan peygamberlerin hepsinin davası inandırmaktan ziyade bir olan Allah’a kul olmaya davettir. Âd toplumunun uydurduğu “yalan”, Allah’ın sözde ortakları olan varlıkların mevcudiyetini iddia etmeleridir.

Dünyevi çıkarları hedeflemeyen tebliğ

Peygamber, görevini dünyevi çıkar amaçlı olarak yürütmez: “Ey kavmim! Ben, ona (peygamberliğe) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Hûd 11/51). İslam’ı dünyevi fayda elde etmek için yaymak, yayanın ahiretine bir katkı sağlamaz. Peygamberlerin, Allah’ın rızasını ve cennetini hedefledikleri, kimsenin malında gözlerinin olmadığı açıktır ve onların bu samimiyetle birlikte duyurdukları hakikat, akıl sahiplerine gizli kalmaz.

Tövbe ve nimet ilişkisi

İnanç ve ameldeki sapmada ısrar etmemek ve “dosdoğru yola” girmek, dünyevi anlamda da nimet getirir: “Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra da O'na tövbe edin ki üzerinize göğü (yağmuru) bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Günah işleyerek (Allah'tan) yüz çevirmeyin.” (Hûd 11/52). Hz. Hûd, tebliğinde Allah’a itaatin dünyevi getirilerini de gündeme getirmektedir. Âd kavmi, yalnızca Allah’a kulluk etmeyi tercih ederse tarım ürünlerinde ve kuvvetlerinde (mal, nüfus) vs. artış yaşanacaktır. Ayette “kuvvetinize kuvvet katsın” denilmesi, onların zaten güçlü olduğunu ve onlara Hûd peygamber tarafından “kuvvet artışı” vaadinde bulunulduğunu gösterir. Ürün artışı olur ancak kuvvet olmazsa o nimetlerden faydalanma imkânı olmaz. Bu nedenle ayette ikisindeki artış gündeme getirilmiştir. Ahirete odaklanmayı teşvik eden Kur'an, niçin Allah’tan bağışlanma dilemekle dünyevi nimet artışı arasındaki ilişkiye dikkat çekmektedir?” denirse ahiret nimetlerine vurgu ile karşılaştırıldığında dünya nimetlerinin artışı vurgusu çok az yani gayet “kararında”dır. Şirk bırakılır ve gereksinim duyulan şeyler, yalnızca Allah’tan istenirse Allah nimetlerini verir. “Müşriklerin de varlıklı olmaları söz konusudur. Bu nasıl açıklanır?” denirse onlara verilen nimetlerin, onların sapkınlıklarını artırıp ahirette karşılarına çıkacak aleyhlerindeki kanıtları çoğaltmaktan başka bir şeye yaramayacağı söylenebilir. Şu ayet söz konusu durumu net olarak ortaya koymaktadır: “Âd'a gelince ‘Gerçekten de yeryüzünde haksız yere ululanmaya kalkıştılar ve kimdir dediler, bizden daha kuvvetli?’” (Fussilet 41/15). Âd toplumuna, “Günah işleyerek (Allah'tan) yüz çevirmeyin.” denilmesi, onların zaten işleyip durdukları günahı devam ettirmemelerini talep anlamındadır; çünkü Allah’tan başka varlıklara tapmayı sürdürmeleri, aleyhlerine bir sonuç getirecektir.

Sonuç

Görüldüğü gibi Hz. Hûd, Allah’a inandırmaktan daha ziyade O’na ortak koşulmasını engellemeye yönelik bir gayret içinde olmuştur. Diğer peygamberler gibi onun da -tabiri caizse- dünya kalbinde değil cebindeydi. Hz. Hûd, tebliğinde Allah’tan bağışlanma dileme ve tövbe ile dünyevi nimetlerin çoğalması arasındaki irtibata dikkat çekmiştir. Yine de Kur'an’da belirgin olan şey, Müslümanların ahiret kazancına odaklanmaları gerektiğidir.

 

 

[1] https://www.muratkayacan.com/2022/08/araf-suresi-baglamnda-hz-hudun-slah-ad.html https://www.muratkayacan.com/2022/08/araf-suresi-baglamnda-hudun-slah-ad.html Erişim tarihi: 2.1.2023