A‘râf suresi bağlamında Hz. Hûd’un ıslah, Âd toplumunun ifsat çabaları-1

Başka birkaç surede olduğu gibi A‘râf suresinde de Hûd peygamber ve tebliğinin muhatabı Âd toplumu arasındaki tartışmalar mevcuttur. Bu yazıda söz konusu tartışmalar A‘râf suresi bağlamında yorumlanacaktır. Diğer surelerdeki Hûd kıssasına dair ayetler bu yazının sınırlılıkları dışındadır. A‘râf suresinde söz konusu kıssaya dair; Hûd peygamberin tebliğ konuları, üslubu, ileri gelenlerin ona dönük alaycı tavırları, Hz. Hûd’un sakinliğini koruması, ileri gelenlere yanıt verirken toplumun geneline de mesaj vermeyi ihmal etmemesi konuları ele alınacaktır. Vahyi tebliğ ettiğine, güvenilir biri olduğuna, insan peygamber gönderilmesinde şaşılacak bir şey olmadığına, nimetlere şükrün kurtuluşu getireceğine, kavminin sapıtmasında dini değil atalarından aldıkları kültürü esas almalarının rolü olduğuna, kurtulanların inananlar ve kaybedenlerin ise inkârcılar olduğuna dair kısım ise sonrakı yazıda değerlendirilecekti.

Diğer peygamberler gibi Hz. Hûd da kavminin ıslah olması için kardeşçe bir tutum takınmış ve onları ötekileştirici değil, sahiplenici bir söylemi tercih etmiştir: “Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u (gönderdik). O dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Hâlâ sakınmayacak mısınız?” (el-Â`raf 7/65). Hz. Hûd’un samimi olarak tek ilaha kulluk çağrısı yapmasına, Allah’tan korkma vurgusu eşlik etmektedir. İnananların yüce Allah ile ilişkisi sevginin yanında saygıyla karışık bir korkuyu da içermelidir. Sürekli Allah’ın esirgeyiciliğini (rahmet) gündeme getiren ama onun cezalandırıcı oluşunu göz ardı edenlerde bir süre sonra dinin yaşanması açısından irade zayıflığı ortaya çıkar. Hz. Hûd bu sorunun yaşanmaması için en baştan tedbir almıştır.

Âd kavminin ileri gelenleri, Hz. Hûd’un samimi davetine teşekkür edeceği ve doğru yola geleceğine ona hakaret edip inkâr yolunu seçmiştir: “Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz.” (el-Â`raf 7/66). Hz. Nûh dönemi müşrikleri onu sapkınlıkla itham ederken,[1] Âd kavminin ileri gelenleri, Hz. Hûd’a kesin ifadelerle beyinsiz diyerek hakaret etmektedir. Belli ki Hz. Hûd’un insanları dönüştürmesinin önüne geçmeye ve bu konuda “kararlı bir görünüm” vermeye çalışmaktadırlar. Bu tutumları; şirk merkezli inancın onları hakla batılı, iyi ile kötüyü, adalet ile zulmü ayırt edemez hale getirdiğini göstermektedir. Tek Allah’a kulluk çağrısında bulunan birine “beyinsiz” diye hakaret etmek ancak öyle izah edilebilir. Hz. Hûd, dünya ve ahiret mutluluğu getirmeyi hedefleyen İslâm’a davet ederken bir çıkar gözetmediği halde bir de “yalancılık” ithamıyla yüz yüze gelmiştir. Hâlbuki Allah’a ortak koşanların, O’nun ortakları olduğuna dair hiçbir delilleri yoktur. Asıl yalancılar kendileridir. İleri gelenlerin Hz. Hûd’un yalancı olduğunu “sanmaları”, bu sanma “bilme” anlamında değilse Hz. Hûd’un tebliğinin onların kafasını karıştırdığı söylenebilir. Eğer “bilme” anlamında söylemişlerse bunu bilme imkânları olmadığı için kendilerinin yalancı olduğu ortaya çıkmış olur.

Hakaret karşısında Hz. Hûd örnek bir tebliğci olarak davranmış “misliyle mukabelede” bulunmamıştır: “Ey kavmim! dedi, ben beyinsiz değilim; fakat ben âlemlerin Rabbinin gönderdiği bir elçiyim.” (el-Â`raf 7/67). Hz. Hûd’un “Ey ileri gelenler!” demeyip “Ey kavmim!” demesi, orada onlar arasındaki diyaloga Âd toplumunun (en azından bir kısmının) şahitlik ettiğini ve hatta çoğunluğun “ileri gelenlerin” safında yer aldığını akla getirmektedir. Hz. Hûd bir yandan kendisinde beyinsizlik olmadığını ifade etmekte bir yandan da iddia sahiplerinin -hafif tabirle söyleyecek olursak- “tutarsızlığını” ima etmektedir. O, yalancı değil, âlemlerin rabbi olan Allah’ın peygamber olarak gönderdiği bir elçidir.

Görüldüğü gibi A‘râf suresindeki Hûd kıssasına dair ilk kısımda (el-A‘râf 7/65-67) Hz. Hûd’un tevhide davet ettiğine, tebliğ yöntemine, ileri gelenlerin öğüt almayıp alay dolu tavırlarla Hûd’a hakaret ettiğine ve onu yalancılıkla suçladığına, Hz. Hûd’un öfke kontrolünde başarılı olduğuna ve ıslah çabasının sadece ileri gelenlerle sınırlı olmadığına işaret edilmektedir.



[1]  “Kavminin ileri gelenleri, ‘Biz seni açık bir sapkınlık (dalâl) içinde görüyoruz.’ dediler.” (el-A‘râf  7/60).