Gönlümüzde iman, zihnimizde Kur’an ayetleriyle yürümeye çalıştığımız bu yolda her bir kelâmın adalet ve rahmet dolu çağrısına kulak veriyoruz. A‘râf sûresi 7.-8. ayetleri, sadece geçmiş toplumlara değil, bugünün hakikat arayan yüreklerine de yöneltilmiş bir davettir. Bu yazıda “ilahi bilginin” yalnızca bir mutlakiyet değil, aynı zamanda kulların özgür iradesini hesaba katan kuşatıcı bir adalet sistemi sunduğunu görüyoruz. Adaletin sahici olup olmayacağına dair tarih boyunca yöneltilen sorular, Kur’an’ın teraziyi “hak” olarak nitelemesiyle cevabını buluyor. Öyleyse soru şu: Allah her şeyi bilirken neden tartıyor? Bu incelemede bu sorunun peşine düşerek, bilgiyle kurulmuş bir mahkemenin önünde bekleyen insanın sorumluluğu, delilleri ve kurtuluş umudu üzerinde duracağız. Bu bağlamda ilahi adaletin hem evrensel hem bireysel düzlemde nasıl tecelli ettiğini birlikte göreceğiz.

İlahi Bilgiye Dayalı Hesap ve Müminlere Teselli

Peygamber gönderilen kimselerin de gönderilen peygamberlerin de mutlaka sorgulanacağına dikkat çeken önceki ayetin (el-A`raf 7/6) açıklaması niteliğinde risalete olumsuz tutum takınanların yaptıkları saklı olsun açık olsun yüce Allah’a gizli kalmayacağı şöyle ifade edilir: “Mutlaka onlara bilerek anlatacağız. Bizler gâipler değiliz.” (el-A`raf 7/7). Tebliğ karşısında gerçekte neler yaşandığı ahirette hem peygamberlere hem tebliğ ettikleri toplumlara bir bir açıklanacaktır. Bunun “bilerek” yapılması, zulüm ve keyfîlikten uzak adil bir hesap vurgusu içerir. Kullarını iman ve inkâr tercihinde serbest bırakan yüce Allah’a ait bu bilgiyi, belirleyicilikten ziyade kapsayıcılık çerçevesinde düşünmek gerekir. Yani O’nun her şeyi önceden bilmesi, kullarını iradesiz bırakması anlamında değildir. Bilgiye dayalı adil yargılanmayı gündeme getiren Kur'an’dan farklı olarak güce, servete ve soya üstünlük tanıyan Mekkeli müşrik liderlerin hesaba çekileceğine ilişkin bu ayet, onların zulümleri altında inleyen zayıf Müslümanlar için bir teselli olmuştur. Bu ayet, günümüzde Müslümanca sorumluluklarını yerine getirme çabasındayken inkârcıların engellemeleriyle karşılaşan Müslümanlara da bir mesajdır.

Ahirette Adaletin Tezahürü

Önceki ayette (el-A`raf 7/7) her şeyin bilgiyle anlatılacağının vurgulanması, ahiretteki tartının eksiksiz adalet üzerine kurulacağını gösteren önemli bir işarettir: “O gün tartı haktır. Kimin tartıları ağır gelirse işte kurtulanlar onlardır.” (el-A`raf 7/8). Ayetteki “tartı” mecaz olarak kabul edilip kastedilenin ahirette gerçekleşecek adalet olduğu da söylenmiştir. Ahirette tartılacak olan şey, insanların dünyada yaptıklarıdır. Dolayısıyla kullar, eylemlerinden sorumludur. Kaderi gündeme getirip sorumluluktan kaçamazlar. “Kimin tartısı” değil de “Kimin tartıları” denilmesi, tartılacak olan şeylerin çeşitliliği nedeniyledir. “Kıyamet günü için adalet terazilerini koyarız. Hiç kimseye bir haksızlık edilmez. Bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa onu getiririz. Hesap görücü olarak biz yeteriz.” (el-Enbiyâ 21/47) ayetinde de terazi değil, “teraziler” denilmiştir. Ayetteki “teraziler” kelimesi, terazi kelimesinin değil tartılanlar (mevzûn) kelimesinin çoğulu da olabilir. Bu durumda söz konusu ifade, “tartılan ameller (niyet, ihlas, istikamet vs.)” anlamına gelir. Araplar bazen tekil kelime yerine çoğul kelime de kullandıkları için “Kimin tartıları” ifadesiyle herkes için bir “tartı” kastedilmiş de olabilir. Nûh ve Âd kavimleri için “peygamberlerini” yalanladılar (eş-Şuarâ 26/105, 123) denildiğinde her iki kavmin de kendilerine gönderilen “peygamberi” yalanlamış olması örneğindeki gibi.

Peki, yüce Allah kimin ne günahı ne sevabı olduğunu bildiği hâlde onları niye tartmaktadır? O, her şeyi bilmesine rağmen bildiklerini katındaki bir kitaba kaydetmeyi dilemiştir. Benzer şekilde ahirette iyiliklerin ve kötülüklerin de tartılmasını istemiştir. O, dilediğini yapandır (İbrâhim 14/52). Ayrıca bu tartma ile hesap gününde (Sâd 38/16, 53, 88) kulların lehinde veya aleyhinde deliller ortaya çıkacaktır. Ahirette el ve ayakların konuşmaları da ek kanıt olacaktır (Yāsīn 36/65).

Sonuç

A‘râf 7/7.-8. ayetleri bize gösteriyor ki adaletin ilahi olanı bilgiden, hakkaniyetten ve insana verilen özgürlükten beslenir. Yaptığımız hiçbir iyilik yahut kötülük, küçücük de olsa karşılıksız bırakılmaz; tartılar kurulmuş, teraziler ayarlanmıştır ve adalet, şaşmaz bir dengeyle işler. Bu yazıda hem ilahi bilginin kapsayıcılığına hem de ahiret günündeki sorgunun adil yapısına dikkat çektik. Bugünün insanı için bu ayetlerin mesajı açıktır: Görünürde güçlü olanın değil, samimi olanın, gösterişli olanın değil, ihlasla yaşayanın tartısı ağır gelecektir. Bu iki ayet, A‘râf sûresinin bütüncül mesajının sadece bir parçasıdır ve günümüz insanına kendi iç terazisini sorgulama imkânı sunması açısından oldukça anlamlıdır. Rabbimizin bildiği hâlde tartması, kulun inkâr ya da itiraz edemeyeceği bir şeffaflıktır. Geriye sadece kendimize şu soruyu sormak kalıyor: Benim tartım o gün ağır gelecek mi?

Anahtar Kelimeler: Tefsir, Ahiret, Bilgi, Adalet, Terazi, Sorumluluk.