Doğruluk ve Adalet Teolojisi
Hûd sûresinin 112. ve 113. ayetlerine odaklanan bu yazı, söz konusu ilahi bildirimlerden hareketle Müslümanların hayatını şekillendiren temel ilkelere ışık tutmayı amaçlamaktadır. Diğer bir amaç da tefsir literatüründeki çeşitli yorumları göz önünde bulundurarak, modern yaşamın karmaşıklığına rağmen insanların doğruluk prensibine dayanarak ve zalimlere meyletmeksizin nasıl daha iyi bir hayat yaşayabileceklerini tartışmaktır. Bulgulara göre erdemli bir hayatın ilkeleri vahyi bilgide netleştirilmiştir.
Dosdoğru olmak ve taşkınlıktan uzak durmak
Hûd sûresinde önceki ayetlerde söz edilen risalet karşıtı tutumların cezası olarak gelen felaketlerden ibret alan müminlerin Peygamber (s) örnekliğini asla göz ardı etmeksizin sahih bir iman doğrultusunda yaşamaları ve mutedil bir yol tutmaları gerekir: “O hâlde emrolunduğun gibi doğru ol. Seninle beraber tövbe edenler de öyle olsunlar. Taşkınlık etmeyin; çünkü O, yaptıklarınızı görücüdür.” (Hûd 11/112). Yüce bir ahlaka sahip olan Peygamber (s), zaten doğru yolda olduğu hâlde ona “O hâlde emrolunduğun gibi doğru ol.” denilmesi, iyi hâlini koruması talebi içerir. Doğru yolda olmak da kalmak da son derece önemlidir. Ayetteki emir, Resülullah’a (s) dönük olsa da onun takipçileri olan Müslümanlar da onun yolunu sürdürmelidir. Ayrıca ayetteki “emrolunduğun gibi” kısmı, doğru olmanın ölçüsünün vahye dayanması gerektiğini belirtmektedir. Ayetteki “Seninle beraber tövbe edenler de öyle olsunlar.” ifadesi bunun kanıtıdır. Yüce Allah’tan hiçbir şey gizli kalmadığına göre ölçüsüz tutum ve davranışlardan uzak durmak gerekir. Ayetteki “Taşkınlık etmeyin” ifadesinin kapsamına helal ve haramı gözetmek, Allah’a isyan etmemek ve ortak koşmamak girer.
Zalimlere meyletmenin acı sonu
Bırakın zalimlerden olmayı ya da onlarla iş birliği yapmayı daha alt seviyede zalimlere eğilim göstermek bile suçtur ve insanı ahirette ateşe girmekle karşı karşıya getirir: “Zalimlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur. Sizin için Allah'tan başka dostlar yoktur. Sonra yardım olunmazsınız.” (Hûd 11/113). Zalimleri sevmek, onlara gönüllü itaat etmek, yağcılık yapmak ve zulümlerinden memnun olmayı yasaklayan bu ayet o zalimlerin giyimine, hayat tarzına yönelmeyi ve sahip oldukları dünyevi nimetlere gıpta ile bakmayı da men etmektedir. Yoksa onları zulümlerinden alıkoymak amaçlı onlarla görüşmek, onlara meyletmek anlamına gelmez. Söz konusu zalimler kâfir de olabilir Müslüman da. Hangisi olursa olsun haksızlık yapanlara eğilim göstermemek gerekir. “Sonra yardım olunmazsınız.” denilirken ثُمَّ kelimesinin kullanılması zalimlere eğilim gösterenlere yardımın uzak oluşunu vurgulamak içindir. Ayetin zalimlere teveccüh gösterenlere ateş tehdidinin ardından o zalimlerin herhangi bir kimseden yardım almayacaklarını da ifade etmesi, onların ahiretteki yardımsızlık hallerini iyice pekiştirmektedir. Bu ayet zulüm ile ilahi ceza arasında kesin bir irtibat kurmaktadır. Ayetteki durumun tersine adil kimselere meyleden ve onlarla hayır hasenat merkezli iş birliği yapanların da dünya ve ahirette mutlu olmaları umulur.
Sonuç
Görüldüğü üzere Hûd sûresi 112. ve 113. ayetleri, günümüz insanına önemli rehberlikler sunmaktadır. “Doğru insan olmak” ilkesi, dürüstlüğü ve adil olmayı teşvik eder. Bu, günümüzün karmaşık etik sorunlarına karşı bir kılavuz niteliğindedir. İkinci olarak “zalimlere meyletmeme ilkesi”, adaletsizliği ve haksızlığı reddetmeyi teşvik eder. Bu, insanları zalimlikle mücadele etmeye ve insan haklarına saygı göstermeye yönlendirir. Ayrıca, ayetlerin vurguladığı, zalimlere eğilim göstermenin ahiretteki acı sonu, insanları yanlış yoldan dönme konusunda cesaretlendirir. İnsanlar, ele alınan bu iki ayetteki iki ilkeyi gözetirlerse hem dünya hem de ahiret açısından daha memnun olacakları bir yaşam sürebilirler.
Anahtar kelimeler: Tefsir, Doğruluk, Tövbe, Taşkınlık, Zalim, Ateş.