Hz. Şuayb, kavmine doğruları anlatırken tarihi bilgilere göndermede bulunur. Bu sayede vurgulamak istediği düşünceleri somutlaştırır. Bu bağlamda Hûd sûresi 89. ve 90. ayetlere odaklanan bu yazının amacı, bu referansların batıl din ve ideolojilerden uzaklaşma ve yüce Allah’a yönelme açısından günümüzdeki insanlara ne gibi dersler verdiğini ve nasıl anlamlandırılabileceğini, Kur'an’ın Kur'an ile tefsiri yöntemine de başvurarak ortaya koymaktır. Ayrıca, bu iki ayet Kur’an yorum tarihi ışığında yorumlanacak bu sayede geçmişte yaşanan olaylardan ders çıkarmanın ve tevhidi inanca yönelmenin önemi hatırlatılmış olacaktır. Geçmiş toplumların hatalarını tekrar etmek, günümüz toplumları için benzer felaketleri gündeme getirecektir. Kurtuluş ise İslam’dadır.

Tarihten ibret alma

Hz. Osman’ın -yüce Allah cennetinde ağırlasın- evini kuşatan isyancı topluluğa karşı okuduğu söylenen ayet şöyledir:[1]Ey kavmim! Bana karşı gelmeniz, Nûh kavminin yahut Hûd kavminin veya Sâlih kavminin başlarına gelenlerin benzerinin sizin başınıza da gelmesine yol açmasın. Lût kavmi sizden uzak değildir!” (Hûd 11/89). Hz. Şuayb, “karşı gelmeniz” derken inkârcıların ona düşmanlığını kastetmektedir. Üç peygamberi gündeme getiren Hz. Şuayb, inkârcılara tufanda boğulma, fırtına karşısında kütük gibi savrulma, deprem, korkunç bir çığlık ve yerin üstünün / üstündekilerinin yerin altına geçirilmesi türü cezaları hatırlatmış olmaktadır. “Lut kavmi sizden uzak değildir!” denilerek bu kavmin ayrıca belirtilmesi, o kavmin Şuayb kavmine zaman ve yer olarak diğerlerine kıyasla daha yakın olmasındandır. Bu da uyarıda “somuttan soyuta” doğru gidildiğini gösterir. “Lût kavmi” ile uyarının sona bırakılması, ona diğerlerine oranla daha fazla dikkat çekildiği içindir. Ayrıca bu uyarı, iki kavim arasında ortak yönün “tevhidi inkâr” ve ahlaki düşüklük (konularının farklılığı kabul edilirse) olduğunu kesinleştirir. Öbür türlü sapkınlık açısından iki toplum arasında benzerlik olduğu iddiası ise kanıta muhtaçtır.

Tövbe Kapısı: Hz. Şuayb’ın Toplumuna Verdiği Umut

Yukarıdaki ayette batıl yolu seçenlerin kötü akıbetine dikkat çektikten sonra Hz. Şuayb, toplumuna şu alternatifi gündeme getirir: “Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da ona tövbe edin. Şüphesiz benim Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.” (Hûd 11/90). Hz. Şuayb, toplumunu işledikleri günahlar (şirk, ticarette hile vs.) için bağışlanma talebinde bulunmaya ve tövbeye çağırmaktadır. Böyle yaparlarsa yüce Allah’ı çok merhametli bulacaklardır. Ayrıca yüce Allah, kendisini “çok seven” olarak nitelemektedir. Sevenin sevdiğine merhameti hesaba katıldığında İslam’da tövbe kapısının ardına kadar açık olduğu, umutsuzluğa asla kapılmamak gerektiği belirginleşir; çünkü Allah, kullarını sever. O’nun, kullarından tövbe etmelerini istemesi ve tövbelerini kabul etmesi, nankörlüklerini affettiğini göstermektedir. Allah’ın kullarını sevmesi, onları insanlara sevdirmesi şeklinde de ortaya çıkar: “Şüphe yok ki inanan ve iyi işlerde bulunanlara karşı rahman, gönüllere bir sevgi verir.” (Meryem 19/96). Öyle ki bu sevgi, inatçı kâfirleri kendi sonlarını getirecek şekilde bile etkiler: “Onu (Mûsâ’yı bebekken) sandığa koyup suya bırak, su onu sahile bıraksın. Benim de düşmanım onun da düşmanı olan kişi (Firavun) onu alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için tarafımdan sana bir sevgi bıraktım.” (Tâhâ 20/39). Yüce Allah’ın “çok seven” oluşu, Arapça açısından “çok sevilen” şeklinde de anlamlandırmaya uygundur. Bu durumda O’nun çokça sevilmesi, nankör olmayan kullarının fiili olur.

Sonuç

Görüldüğü gibi Hûd sûresi 89. ve 90. ayetlerden anlaşılan şey, toplumların batılın yanında yer alıp risaletle ihtilaflı olmalarının zararlarına olduğudur. Böyle yaptıklarında iç çatışmalar artacak ve toplumsal çözülme başlayacaktır. Peygamberlerin asla kabul etmeyeceği batıl üzerine ittifak kurma çabası ise örümcek yuvasını ev edinmek gibidir. Nitekim Hz. Şuayb’ın belirttiği tarihi örneklikler öyle olmuştur. Azaba uğrayan o kavimler hayırla anılmamaktadır. Ayrıca “Her birey / toplum biriciktir.” sözü de bu açıdan gözden geçirilmelidir. Zira ayetten anlaşılan şey, her bir bireyin / toplumun bazı açılardan biraz da başka bireyler / toplumlar olduğudur. Geçmişin hataları tekrarlanmamalı, geçmişin ibret dolu olaylarından dersler çıkarılmalı ve yüce Allah’a yönelinmelidir. Böyle yapan kimseleri ilahi rahmet ve sevgi kuşatacaktır.

Anahtar kelimeler: Tefsir, Şuayb, İbret, Bağışlanma, Tövbe, Sevgi

 

 

[1] Ebü’l-Fazl Celâlüddîn es-Süyûtî, ed-Dürrü’l-mens̱ûr fi’t-tefsîr bi’l-meʾs̱ûr (Beyrut: Dâru’l-Fikr, ts.), 4/470.