Aynı cinsiyetteki insanlar arasındaki romantizm, cinsel çekim ya da cinsel davranış olarak tanımlanan sapıklık türü konusunda “Homoseksüelliğe Karşı Mücadelede Sorumluluklar ve Direniş: Hz. Lût Örneği” adlı bir yazımız yayımlanmıştı. O yazıda Hûd 77.-78. ayetler bağlamında cinsi sapıklara (homoseksüeller) karşı Hz. Lût’un, konuklarına sahip çıkma duygusuyla hareket ettiğinden, sapıkları fiillerinden alıkoymak için elinden geleni yaptığından, onları hakka yönlendirmeye çalıştığından ve onun bu sapıklığı engellemeye çalışma örnekliğinin, günümüz Müslümanları için önemli ipuçları içerdiğinden söz edilmişti. Bu köşe yazısında ise Hûd 79.-81. ayetler çerçevesinde şu sorulara tefsir disiplini perspektifinden yanıt aranacaktır: “Hz. Lût’un cinsi sapıkları, tövbe edip kızlarıyla evlenmeye davetinin reddedilmesinin gerekçesi neydi? Hz. Lût’un cinsi sapıklığı engelleme konusunda ne ölçüde imkânı mevcuttu? Kendilerini Hz. Lût’a gerçek kimlikleriyle tanıtan melekler, azap öncesinde Hz. Lût’a ne tür talimatlar verdi?” Bu yazıyla amaçlanan şey, Hz. Lût’un cinsi sapıklığı ortadan kaldırma çabalarını ve bu çabalara negatif tepki veren toplumunun azaba uğratılması sürecinde meleklerin nasıl rol üstlendiğini ortaya koymaktır. Lût Peygamberin Ahlaki Çağrısına Cinsi Sapıkların Kayıtsızlığı Homoseksüeller, doğal olandan uzaklaşmış, sapkın ilişkileri tercih etmiştir: “Dediler: Yemin olsun, gerçekten bilmişsindir ki bizim senin kızlarında bir hakkımız yoktur ve şüphesiz sen, bizim ne istediğimizi iyi bilirsin.” (Hûd 11/79). Cinsi sapıkların ıslah olup kadınlarla evlenmekte gözü yoktur. Yani onlar kız istemeye gelmemişlerdir. Hedefleri, misafir yasağı koydukları Hz. Lût ve onun erkek görünümlü melek misafirlerdir. Cinsi sapıklık karşısında peygamber tavrı Hz. Lût, kavminin cinsi sapıklığını engelleyecek kuvvete sahip değildir: “Lût, ‘Keşke size karşı bir gücüm olsaydı yahut sağlam bir kaleye sığınsaydım.’ dedi!” (Hûd 11/80). Hz. Lût’un sahip olmak istediği güç, (Müslüman olsun ya da olmasın) kötülüğü engelleyecek bir insan topluluğudur. Bu ifadeyi “oğullarım olsaydı” diye de yorumlayanlar olduysa da kötülüğü engellemede mühim olan şey, akrabaların değil yol arkadaşlarının varlığıdır. Söz konusu “güç”, daha fazla cesur olma arzusu şeklinde de yorumlanmıştır. O, bu sözünü gelenlerin azap melekleri olduğunu bilmeden önce söylemiş olmalıdır. Ayetteki “bir gücüm olsaydı yahut sağlam bir kaleye sığınsaydım” şeklindeki şart cümlesinin yanıtı açıkça belirtilmemiştir. Bu incelik, muhtemel tüm yanıtları mümkün kılar. Yani Hz. Lût, “Sizin sapıklığınızı engellemek ya da o fiilinizden güvende olmak için aklıma gelen ve yapmamın mümkün olduğu ne varsa yapardım.” demiş olmaktadır. Cinsi sapıkların ilahi ceza sürecinin başlaması Hz. Lût’a ve konuklarına cinsi sapıkların saldırma riski karşısında melekler, Hz. Lût’a gerçek kimlikleriyle kendilerini tanıtır ve azap öncesi yapılması gerekenleri ona anlatır: “Melekler, ‘Ey Lût, biz Rabbinin elçileriyiz. Sana asla dokunamazlar. Sen aileni gecenin bir bölümünde yürüt. İçinizden kimse arkasına bakmasın, ancak karın hariç; çünkü onlara (sapıklara) dokunan (azap) ona da dokunacaktır. Onların belirlenen vakitleri sabahtır. Sabah da yakın değil mi?’ dediler?” (Hûd 11/81). Meleklerin Hz. Lût’a, “Sana asla dokunamazlar.” demeleri Hz. Lût’a saldıramayacakları anlamına geldiği gibi misafirlerine saldırma girişimleriyle ona zarar veremeyecekleri şeklinde de yorumlanabilir; çünkü misafirinin güvenliğini sağlayamamak ev sahibi için büyük bir itibar kaybıdır. Ayetteki “ancak karın hariç” ifadesi, “Sen aileni gecenin bir bölümünde yürüt.” cümlesiyle ilişkilendirilirse Hz. Lût’un, hanımını azap mekânından uzaklaştırmadığı anlamına gelir. Bu anlamı, “Ancak karısı geride kalıp helâk edilenlerden oldu.” (el-A'raf, 7/83) ayeti desteklemektedir. Azaba uğrayanlara içleri acıyıp da inananlar azap mekânına geri dönmesinler diye konulan “İçinizden kimse arkasına bakmasın.” yasağı kısmıyla ilişkilendirilirse Hz. Lût’un eşinin de azap mekânından uzaklaştığı ancak kavminin azaba uğraması karşısında üzülerek geriye dönüp azaba uğradığı şeklinde anlaşılabilir. Bu durumda ya Hz. Lût, onu arkasına bakma yasağından istisna tutmuştur ya da hanımı yasağı ihlal etmiş ve azaba uğramıştır. “Sen aileni gecenin bir bölümünde yürüt.” cümlesindeki emir fiil (feesri), gece yürüyüşü anlamına gelmesine rağmen, yine de ayette “gecenin bir bölümünde” denilmesi, yürüyüşün gerçekleşme zamanının gecenin başlangıcında olmadığı anlamına gelir. “Sabah da yakın değil midir, dediler?” sorusu, Hz. Lût’un azabı acele istemesinin yanıtı olarak yorumlanmıştır. Ayrıca bu ifade, azaptan zarar görecek alandan uzaklaşma konusunda müminlerin (yani Hz. Lût ve büyük ihtimalle sadece kızlarının) acele etmesi gerektiğini de ima etmektedir. Sonuç Görüldüğü gibi Hz. Lût, cinsi sapıkları (homoseksüeller), tövbe edip kızlarıyla evlenmeye davet etmiştir; ancak bu hayra çağrı ilgi görmemiştir. Hz. Lût onların kötülüklerini engelleyemese de sapıklığa karşı tavrını net bir şekilde ortaya koymuştur. O sapıkların ceza sürecini Allah’ın emriyle melekler başlatmıştır. Kendilerini Hz. Lût’a asıl kimlikleriyle tanıtan melekler, azap öncesinde Hz. Lût’tan inananları (büyük ihtimalle sadece kızları inanmıştı) o bölgeden çıkarmasını istemişti. Hz. Nûh’un oğlu nasıl inkârı nedeniyle Hz. Nûh’un ehlinden kabul edilmemişse Hz. Lût’un hanımı da Hz. Lût’un ehli sayılmamıştır. Her ikisi de inkârları nedeniyle inkârcı kavimleri gibi cezalandırılmıştır. Anahtar kelimeler: Lût kavmi, cinsi sapıklık, melekler, azap.