Önceki yazımızda Hûd 11/35.-37. ayetler dolayımında inkârcıların, peygamberlerinin mesajını yalanladığından, onların bu tutumunun dünyevi cezasının iman açısından onlardan umudun kesilmesi olduğundan, onların cezalandırılacağından müminlerin ise kurtulacağından ve Hz. Nûh’tan “inkârcılara Allah’tan dünyada ya da ahirette herhangi bir yardım talebinde bulunmaması” istendiğinden söz edilmişti. Bu yazıda ise Hûd 11/38.-40. ayetler çerçevesinde Hz. Nûh dönemi inkârcılarının alaycılığından, Hz. Nûh’un onlara yanıtından, onları azap ile tehdidinden ve azap sürecinin başlamasından söz edilecektir. Amaç, tefsir literatürü ekseninde inkârcılara peygamber tutumunun nasıl olduğunu sergilemek ve dünyevi azap sürecinin başlamasıyla Hz. Nûh dönemi müminlerinin gemi yolculuğunun ilk evresini ortaya koymaktır.

Alay edenin alay konusu olması

Tufan azabının yaklaşması karşısında Hz. Nûh, gemi yapmak suretiyle tedbir alınca müşrikler bunu alay konusu edindi: “Nuh gemiyi yapıyor, kavminden ileri gelenler ise yanına her uğradıkça onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: Eğer bizimle alay ediyorsanız iyi bilin ki siz nasıl alay ediyorsanız biz de sizinle alay edeceğiz!” (Hûd 11/38). İnkârcıların Hz. Nûh’u alaya almaları, daha önce tufana şahit olmamaları nedeniyle böyle bir felaketi imkânsız görmelerinden ya da Hz. Nûh’un bulundukları yerin su seviyesinin epeyce yukarısında bir yerde gemi inşasına başlamasından dolayı olabilir. Bu ileri gelenler, Hz. Nûh’un risaletiyle alay etmelerine “gemi yapımı nedeniyle” bir yenisini eklemiş oldular: Marangozluk. Hz. Nûh’un “bizimle alay ediyorsanız” şeklinde çoğul ifade kullanması, sadece onunla değil diğer inananlarla da alay edildiğini göstermektedir. Hz. Nûh’un, “sizinle alay edeceğiz” demesi, onun inkârcılarla alay etmesinden ziyade onların cahil kimseler olduklarını düşünmesi şeklinde yorumlanmıştır. Hz. Nûh ve müminlerin alay etmesinden kastedilen şey, o inkârcıların yaptıklarının cezasını çekecekleri de olabilir.

İnkâr edenlere azap tehdidi

Hz. Nûh, inkârcıları iki azaba karşı uyarmaktadır: “Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini ve sürekli bir azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz.” (Hûd 11/39). Ayetteki “rezil edecek azab” tufanda boğulma, “sürekli bir azab” ise cehennem azabıdır. Bu ifade, aynı zamanda inkârcılara dönük bir tehdittir.

Azap sürecinin başlangıç aşaması

Sona yaklaşıldığında Hz. Nûh’a hayvanlardan gemiye çifter çifter alması ve sadece iman edenleri gemiye bindirmesi emredilmişti: “Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynayınca Nuh'a dedik ki: ‘(Canlı çeşitlerinin) her birinden ikişer çift ile -(insanlardan boğulacağına dair) aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!’ Zaten onunla beraber pek azı iman etmişti.” (Hûd 11/40). Ayetteki “emrimiz” ile kastedilen Nûh kavmine gelen tufan felaketidir. İlahi emir gelmiş, helak süreci başlamıştır. Yine “tandır kaynayınca” ifadesi, “yerden sular fışkırmaya başlayınca” ya da “tanyeri ağırınca (sabah olmaya başladığında)” şeklinde yorumlandığı gibi lafzi olarak görülüp o dönemde gerçekten bir tandır (fırın) olduğu da söylenmiştir. Bu yoruma göre Hz. Nûh’un muhalifleri ona karşı mekân olarak “fırın merkezli” bir muhalefet gerçekleştiriyorlardı ve yerden ilk fışkıran su o fırının altından vurdu. Bu çarpıcı sahne azabın başlangıcı ve işareti olmuştu. Elmalılı Hamdi Yazır’a (1878-1942) göre ayetteki “tandır”, Hz. Nûh’un gemisinin “buharlı bir gemi” olduğuna işaret etmektedir. Hâlbuki insanoğlu bir şey icat ettiğinde o icat zarar görse bile yenisinin tekrar yapılamadığı pek görülmez. Elmalılı’nın iddiasının aksine bilinen ilk buharlı yolcu gemisi (Clermont), 1807 yılında Amerikalı mühendis Robert Fulton tarafından tasarlanmış ve Charles Brown tarafından yapılmıştır. Ayetteki “(Canlı çeşitlerinin) her birinden ikişer çift” denilse de kastedilen canlılar hayvanlardır. Bu hayvanlar, kimi âlimlere göre tüm hayvanlar kimilerine göre ise Hz. Nûh ve inananlar karaya ayak bastıklarında onlara lazım olacak (koyun, keçi, inek, deve, tavuk vs.) hayvanlardır. İkinci yorum daha uygundur. Risaletin amacı, insanları hidayete getirmek ve hidayet üzere tutmaktır. Bir peygambere tüm dünyadaki hayvan türlerini muhafaza görevinin verilmiş olması “gücü aşan bir talep” olur. Yine “ikişer çift” ifadesi “çift (iki erkek iki dişi değil, bir dişi bir erkek)” olarak da yorumlanmaya müsaittir fakat yeni bir hayata başlanacağı için tedbire uygun şekilde Hz. Nûh’un “ikişer çift” aldığını düşünmek daha yerinde olur. Hayvanların insanlardan önce gemiye binmesi, onların binişinin gözetim gerektirmesinden dolayıdır. Hz. Nûh’a, “aileni … gemiye yükle” denilmesi, inkârcı hanımı ve oğlunun dışında onun ailesinden iman edenlerin olduğunu ve ailesinin üç kişilik bir aileden daha kalabalık olduğunu göstermektedir.

Görüldüğü gibi Hz. Nûh, kâfirlerin alaycı tutumlarına karşı gereken cevabı vermiş, onları azap ile tehditten vazgeçmemiş, azap süreci başlayınca da ona ve gemiye binen müminlere lazım olacak hayvanlardan gemiye almış böylece inananlar tufanın öldürücü etkisinden korunmuş ve karaya çıkınca da çaresiz kalmamışlardır.

Anahtar kelimeler: Kur'an, tefsir, Nûh, alay, azap, gemi.