2007 yılında Konya’da Bilgi İletişim Kültür Araştırma Derneği (BİLKAD) söyleşilerinin konuğu ilahiyatçı Fethi Ahmet Polat[1] idi ve Oryantalizmin (Doğu araştırmacılığı) karşısında konumlandırılabilecek “Oksidentalizm” (Batı araştırmacılığı) üzerine faydalı bir söyleşide bulunmuştu. Sunumu büyük oranda Mısırlı düşünür Hasan Hanefi’nin (1935–2021) Muqaddime fî `İlmi’l-İstiğrâb adlı ve oksidentalizme giriş olarak görülebilecek eseri üzerineydi. Bu bağlamda bu yazıda Hanefi’nin çizdiği çerçeveye bağlı kalmaksızın şu soruların yanıtları aranacaktır: “Türkiye’de oksidentalizm çalışmalarının durumu nedir? Müslümanlar ‘Doğulu’ olmayı bir kimlik olarak benimsemeli midir? Oksidentalizm çalışmaları, pek çok sorunu olan İslam dünyası için bir lüks müdür? Kur'an, gayrimüslimlerin yaklaşımlarını araştırma konusunda bir ilham kaynağı olarak görülebilir mi?”

Türkiye’de oksidentalizm literatürü oryantalistlerin çalışmalarına kıyaslandığında çok zayıftır. Zira Batı, Doğu üzerine birçok çalışma yapmışken Doğu kendisini tanımak için bile çoğu kere Batı’ya bakmıştır. Doğu, Batı üzerine pek az şey söyleyebilmiştir. Bu durumda etkili olan şey, büyük oranda Batı’nın imkânları ve emperyalist eğilimleridir. Oksidentalizm çalışmak isteyenler de zalime meyletmek istemiyorlarsa ilmî alanda âdeta “kısasa kısas” mantığıyla hareket etmemeli, Batı’yı adil bir tutumla ele almalı, tartmalı ve Batı’nın yanlışlarını bir kenara bırakıp faydalı kısımlarını almalıdır. Aynı şey, Doğu olarak gösterilen coğrafyaların kültürleri konusunda da geçerlidir. Zira doğru, Doğu’da da Batı’da da doğrudur ve bunun tersi de geçerlidir.

Doğu’nun da Batı’nın da Rabbi Allah’tır. Bize yükletilmeye çalışılan “Siz Doğulusunuz.” tabiri, Müslümanlara Batı kadar uzak/yakın görülebilir; çünkü Doğu da Batı da kimsenin özel mülkü değildir. Hakkın tümü ne Doğu’da ne Batı’dadır. Temel referansı Kur'an ve sünnet olan Müslümanlar, faydalı bilgiyi ne sadece Doğu’dan ne Batı’dan alır; İslâm’ın dışındaki kültürler ve anlayışlarda da birtakım hakikat izlerine rastlanabilir. Bu perspektif esas alınmazsa Batı’nın Müslümanlara uygun gördüğü kalıp (Doğulu olmak) benimsenmiş ve belirleyici olmuş demektir.

İslam dünyasının üzerine çökmüş hegemonyadan kurtulabilmesi için bir yandan tecdid (yenilenme) hareketi içine girmesi bir yandan da küresel işgal güçlerine karşı direniş göstermesi gerekiyor. Bu bağlamda kendisini Doğu’ya kapatırsa Batı’daki; Batı’ya dönük eleştirileri, protestoları asla anlayamaz ve emperyalizme karşı direniş imkânlarını daraltır. Problem bununla da sınırlı değildir. Doğu’daki itikadî ve ameli yanlışlar İslam dünyasının çevresini sarar ve din ile hurafe iç içe girer. Yeni yeni kutsallar üretilir ve İslam’ın hakikatleri gölgede kalır. Din dışı unsurlara karşı çıkış, “seküler” olanlarla sınırlı görülür. Halbuki şirk, bidat, günah vs. manevî olanıyla da seküler olanıyla da batıldır.

Peki İslâm dünyası içsel ve dışsal birçok sorunla boğuşurken nasıl olacak da oksidentalizme vakit ve finansman ayıracak? Bu, ümmetin gücünü aşan bir sorumluluk değil midir?

Hayır! Umutsuzluk Müslümanlara göre değildir. Yukarıdaki soruya Türkiye örneği üzerinden yanıt verilecek olursa 28 Şubat zulmü nedeniyle epeyce Müslüman evladı Batı’yı gördü, tecrübe etti. Onların tuttukları günlükler bile bir değere sahiptir. Bu Müslümanlardan Batı üzerine çalışmaları ve birikimlerini İslâm dünyasına aktarmaları talep edilebilir, talep edilmelidir. TC Kültür Bakanlığı ya da gücü yeten Müslümanlar, Batı’da yayınlanan eserleri tercüme edip/ettirip, İslâm dünyasında tartışılmasını, anlaşılmasını sağlamalıdır. “Bu zaten yapılıyor!” ama önerimiz, kapsamlı bir çabayı işaretliyor. Artık bilgiye ulaşmak çok kolay. Batı’nın herhangi bir kenti, ilçesi hatta köyü; dinî, siyasî, kültürel vs. açılarda incelenebilir durumda. Yeter ki Müslümanlar bunu istesin!

Oksidentalizm çalışmaları teşvikine “Önce kendimize bakalım!” şeklindeki bir itiraz yerinde değil; çünkü “kendimize bakmanın” sonu yok. Ayrıca “kendimiz” ötekinden ne kadar bağımsız bu dünyada? Kur'an, münafıklardan, müşriklerden, Ehl-i Kitap’tan ve onların tezlerinden ve o tezlere hakikat perspektifinden verilen yanıtlara yer verirken günümüzde Müslümanlar gayrimüslimlerin ve iddialarının karışışında gözlerini mi kapayacak? Asla!

 

[1] Şu anki Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü.