Kur'an'da “İtaat etme!” Çağrısının Doğrudan İki Muhatabı

İtaat kelimesi Arapçada طوع kökünden türer ve boyun eğmek ve uyum göstermek anlamına gelir (Ferâhîdî, ts., II: 209). Bu yazıda, Hz. Lokman'ın oğlunun ve Rasulullah'ın “İtaat etme!” emri ile muhatap alındığı ayetler, Elmalılı Hamdi Yazır'ın (1878-1942) Hak Dini Kur'an Dili adlı eserindeki yorumları çerçevesinde ele alınacaktır. Amaçlanan şey, ikisine konulan yasağın anlam çerçevesini belirlemek ve günümüz Müslümanlarının pratiğine söz konusu ayetler bağlamında projeksiyon tutmaktır.

Kur'an'ın şirk açısından itaat yasağı getirdiği kimseler, normal şartlarda en çok itaat edilmeyi hak eden anne ve babalardır. Allah insana, “ana-babasına iyi davranmasını” tavsiye etmektedir. Eğer onlar çocuklarına karşı, “hakkında bilgi sahibi olunmayan bir şeyi Allah'a ortak koşma konusunda” ısrarcı olurlarsa çocukları onlara itaat etmemelidir (Ankebut 29/8).  Aynı konuyu Kur'an, Hz. Lokman'ın dilinden de aktarmaktadır: “Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi Bana ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy.” (Lokman 31/15). Yani “Anaya babaya da teşekkürü insana tavsiye etmiş olmamızla beraber, onlar seni bana şirk koşasın diye zorlarlarsa hiçbir ilimde yeri olmayıp, imkânsız olan şirki isnad ettirmek üzere seni sıkıştırırlarsa o konuda ikisine de itaat etme fakat onlara normal şekilde yardımcı ol. Yani günaha iştirak etmeksizin şeriatın razı olacağı iyilik ve insanlığın gerektireceği şekilde beraberlerinde bulun (Yazır, 1979,VI: 3845-3846).

Kur'an-ı Kerim'in “yaygın kanaate göre ilk suresinde” kime itaat edilmemesi gerektiği Rasulullah’a (s) şöyle ifade edilmektedir: “Hayır! Ona boyun eğme! Rabbine secde et, O’na yaklaş!” (el-Alak 96/19). Yani, “Kendini zengin gören, yalancı, canî olanı ve namazdan alıkoyan azgını dinleme! Rabbine itaat etmekte sebat eyle, secde et ve Allah'a yaklaş.” (Yazır, VIII: 5962)

İtaat edilmemesi gereken bir kesimin de, yalanlayıcılar olduğuna Rasulullah’ın (s) dikkati çekilmektedir: Şu halde yalanlayanlara itaat etme.” (el-Kalem 68/8). Yani o, Rabbinin gösterdiği yolda gitmeli ve yalanlayıcılara itaat etmemelidir. Gerçekleri yalanlayan, yalan çıkarmaya çalışarak yalancılık eden ve sonunda kendilerini yalanlayacak olan inkârcıları dinlememeli, tanımamalı, onu sokmak istedikleri yanlış yola girmemeli, haksızlıklarına, isyanlarına rağmen görevine, o yüce ahlâkın hayata geçirilmesine devam etmelidir. Kalem suresindeki Hz. Peygamber’e (s) dönük bu emir, özel olarak onu muhatap alsa da aklı olan herkese bir öğüttür. Yani, “Hakkı tanımayan, cezasına inanmayan inkârcıları tanıma, yalanlarına aldanmaktan, düşecekleri kötü sonuca düşmekten sakın; uyanık ve samimi ol.” (Yazır, 1979,VIII: 5271).

Rasulullah’a (s) yasaklanan şeylerden biri de sürekli yemin eden, aşağılık kimseye itaattir: “Sürekli yemin edip duran, aşağılık hiçbir kimseye itaat etme.” (el-Kalem 68/10).  O, çok yemin etmeye alışmış, eğriye de doğruya da yemin edip duran kimselerin hiçbirine itaat edilmemelidir: Yemin bir zorunluluk ve kesin bir gereklilik durumunda hakkı vurgulamak ve ortaya çıkarmak için yapılır. Çokça yemin etmek ise onu hafife almaktır (Yazır, 1979, VIII: 5272).

Kur'an-ı Kerim son peygamberden, kâfirlere itaat etmemesini ve Kur'ân ile onlara karşı olanca gücüyle büyük bir çaba içinde olmasını istemektedir: “Öyleyse inkârcılara boyun eğme ve onlara karşı onunla (Kur'an'la) büyük bir cihad ver.” (el-Furkān 25/52). O, kâfirlere itaat etmemeli Furkan (Kur'an) ile onlara karşı olanca gücüyle büyük bir cihat yapmalıdır. Bu sure Mekkî olduğu için daha savaşma emri verilmeden gönderilen bu büyük cihat emri, her cihadın başıdır. Bu emre muhatap olan Peygamber’in (s) elinde Kur'ân'dan başka bir silah yok iken Kur'an mucizesi, o büyük cihadı yapmaya yeterli gelmekte ve Mekke'den başlayan bu cihat, bütün dünyaya yayılmaktadır (Yazır, 1979, V: 3601).

Rasulullah (s) sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber gönülden sabretmeli, dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirmemelidir. Kalbi, Allah'ı anmaktan gafil kılınan, kendisinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep aşırılık olan kimseye uymamalıdır (el-Kehf 18/28). Allah'tan korkmalı, kâfirlere ve münafıklara itaat etmemeli (el-Ahzâb 33/1), onların ezalarına aldırmamalı, Allah'a dayanmalıdır (el-Ahzâb 33/48) ancak onların sözlerine dikkat kesilip de görevini yerine getirmekten çekinmemelidir. Yalnız Allah'tan korkmalı ve O'na itaat etmelidir (Yazır,VI: 3868). Rasulullah (s), onların yaptıkları ve yapacakları eziyetleri kafasına takmamalı, onlara itaat etmemelidir. Tersine yapıp o da onlara eziyet etmeye kalkışmamalıdır (Yazır, 1979,VI: 3911).

Rasulullah (s), Rabbinin hüküm vermesi için sabretmeli, hiçbir günahkâra yahut nanköre itaat etmemelidir (el-İnsân 76/24). Yani Allah'ın  ileride vereceği hükmü gözetmelidir çünkü çekilen zahmetlerin güzel bir sonu vardır. Sabırsızlık edip de günaha veya küfre davet eden inkârcı kimseye itaat etmemelidir (Yazır VIII: 5513).

Görüldüğü gibi Kur'an, şirke çağıran, namaz kılanı engelleyen, yalanlayıcı, inkârcı ve münafık kimselere itaati yasaklamaktadır. Allah'a itaat etmeyene (gönüllü) itaat edilmez!

 

Ferâhîdî, el-Halil b. Ahmed (h. 170), Kitabu’l-Ayn, 8 c., Daru Mektebeti Hilal, yy., ts.

Yazır, Elmalılı Hamdi (ö. 1942), Hak Dini Kur’an Dili, 10 c., Eser Neşriyat, İst., 1979.