Hayrettin Karaman’dan Demokrasiye Nokta
Hayrettin Karaman’dan demokrasiye nokta
Umran Dergisinin 2012
Aralık sayısında Hayrettin Karaman ile “Din Eğitimi” konulu bir röportaj
yayınlandı. Röportajda Karaman, eğitimi olumsuz etkileyen unsurların
problem oluşuna dikkat çektikten sonra, “Bu problemin köklü çözümü
demokrasiyi kaldırmaktır. Kızı kendi haline bırakırsan ya davulcuya varır
ya zurnacıya. ‘Ben göğsümü açar gezerim.’ diyene, ‘Yok, burada hakim unsur
biziz, göğsünü kapat. Benim çevremde, dışarıda göğsünü açamazsın.” demekte.
Ayrıca, demokrasilerde insanların
isteğine göre kanun yapıldığını, kurumların da ona göre oluşturulduğunu, halkın
iradesinin üstünde irade olmadığını ve demokrasinin özünün de bu olduğunu
söylemekte.
Yukarıda
söylediklerinden anladığım kadarıyla Karaman, “İslami kesim aslında
özgürlükleri ve insan haklarını iktidara gelene kadar desteklemekte. Geldikten
sonra demokrasiyi kaldıracaklar!” iddialarını hiç sorun etmeden farklı bir
çıkış yapmakta. Karaman’ın bu çıkışını önemli buluyorum. Zira Müslümanın
temelde “razı etmesi gereken” Rabbi’dir.
Karaman’ın
yukarıdaki sözleri, “Davet aşaması tamam. Artık ‘iyiliği emretme-kötülükten
alıkoyma’ safhası gündeme alınmalı.” anlamına geliyorsa bunu da ciddi ciddi
düşünmeliyiz. Çünkü insanların bir kısmı kötülükten ancak “yasaklar yoluyla”
vazgeçebilmekte. İslam sevgiye önem verse de suç işleyenlere de korku salmayı
yok saymamakta. Doğruları anlatma sürecinin de bir sınırı olmalı.
Bir Müslüman olarak Karaman, İslam’ın Türkiye’de
bir bütün olarak hayata aktarılmasını talep etmekte. Kavramsal hassasiyetimizi
koruyarak düşündüğümüzde, “Demokrasi kâmil haliyle Türkiye’de tesis edildiğinde,
Allahu Tealaya kulluk vazifemizi yerine getirmiş ve ahirette da cenneti hak
etmiş olacak değiliz ya!” diyebiliriz. Çünkü demokratik bir yönetimin doğal sonucu
İslam hukukunun yürürlüğe konması değil. Seksenine merdiven dayamış entelektüel
bir Müslüman olarak Karaman’ın Türkiye’deki bu iyileşme sürecinde İslam
hukukunun tatbikini talep etmeye hakkı yok mu, tabii ki var. Bundan daha
normal ne olabilir? Bugün değilse ne zaman talep edecek? Yoksa dinin bir kısmı yürürlükten
mi kalktı?
Anlaşılan Karaman, ahirette
“Rabbim gerçekten kavmim, bu Kur'an'ı terk
edilmiş (mehcur bir kitap) olarak bıraktı!” (Furkan, 25: 30)
şikâyetinin muhataplarından birisi olmak istememekte. İslam hukuku farklı inanç
kesimlerinin hukukunu yok saymamakta. Anlaşılan Karaman, tüm toplumu kuşatacak
şekilde onun yürürlükte olmasını sağlayamasa bile, hiç olmazsa böyle bir derdinin
olduğununun şahitliğini yapma niyetinde. Onunki, en azında ahirette gittiğinde,
“Rabbim! Ben dinini yaşamak ve yaşatmak için elimden geleni
yaptım ancak bu kadar becerebildim, affet beni!” deme imkânını elde etmiş olma arzusu olmalı.
Karaman, “İyiliği emretme ve kötülükten alıkoyma” görevi gereği mevcut gidişin
pek hayra alamet olmadığını Müslümanlara hatırlatmak istiyor olmalı. Zaten
Müslümanın Tek derdi özgürlükleri savunmak değildir.
İslam’ın kendisini net olarak ortaya
koyması konusunda “İktidarı sıkıştırmayalım!” söyleminin de sorunu çözmediği
kanaatindeyim. Karaman kadar keskin bir talepte bulunmayanlar en azından, “Madem
anayasa yapılması gündemde, bari yeni anayasada “İslam’ı bir bütün
olarak yaşamak isteyenlere İslam hukuku uygulanır.” şeklinde bir
maddenin yer alması arzusunda olduklarını deklare etmeli.
Birtakım kardeşlerimizin “Yahu kendisini
laik olarak tanımlayan devletten bu istenir mi?” demeleri muhtemel. O
kardeşlerimiz de İsrailoğullarının esaretten kurtuluşu kıssası üzerinden
iktidar ve iktidardan talepte bulunma konusunda bir daha düşünsünler. Ayrıca
özgürlüklere değer veren mevcut iktidarın bu talebe “muhalif” olmayacak bir
iktidar olduğunu düşünüyorum.
Karaman’ın çıkışına “Zamanı
mı?” diyenler olabilir. Evet, tam zamanı. Belli ki ahiret yurdu yakın ve
Karaman pişman olacaklardan olmak istemiyor. Hayatın tümünde İslam’ın
–hukuki yönü de dahil- güzelliklerinin kendisini göstermesini ve buna şahit
olmayı arzuluyor.
Vakıfların, derneklerin ve düşünce
kuruluşlarının “ahiret bilincine sahip başkanları ve üyeleri” gündemlerine Karaman’ın
hassasiyetini almazlarsa, bir nesil Kur'an’ın bize ne dediğinden, bizden ne
istediğinden habersiz bir şekilde hayatını idame ettirip vefat edecek ve adeta
ahirette “Rabbim bizden istediğin şeyin kâmil manada bir demokrasinin tesisi
sanıyorduk.” diyecek ve bu zanları nedeniyle büyüklerinden şikâyetçi olacaklar.
Karaman net bir şekilde “bu büyüklerden olmak istemediğini” ifade etmekte. Darısı
İslami hassasiyetini koruyan diğer yazarların, kanaat önderlerinin vs. başına.
Bu arada şahsım adına “İslamcılar iktidara
geldiklerinde demokrasiyi kaldıracaklar!” endişesini taşıyanların endişesini
gidereyim: 4 yılda bir yapılacak seçimlerde halk gidin derse –olumlu
anlamıyla- İslamcılar gitmeli ve tekrar “hayra çağırma” düzeyinde
çalışmalarını sürdürmeye dönmeliler!
10 Ocak 2013
(Memleket Gazetesi)