ELMALILI HAMDİ YAZIR’IN HAYATI VE İLİM DÜNYASINA KATKILARINA PANORAMİK BİR BAKIŞ
ELMALILI HAMDİ YAZIR’IN HAYATI VE İLİM DÜNYASINA KATKILARINA
PANORAMİK BİR BAKIŞ
Elmalılı Hamdi Yazır (1878-1942), 20. yüzyılda yaşamış önemli bir müfessirdir.
Hakkında doktora ve yükek lisans tezleri yapılmış olan Elmalılı’nın vefat
yıldönümünde (27 Mayıs) onun hayatından, eserlerinden ve özelde de tefsirinden
söz etmek ilme gösterilen bir vefa olarak anlaşılmalıdır. Başlıkta belirtilen
konu, Elmalılı’nın eserlerinden ve ona, ilmî çalışmalarına ilişkin literatüre
referansla ortaya konulacaktır. Amaç yakın dönem âlimlerinden Elmalılı’nın günümüz
nesli tarafından tanınmasına katkı sağlamaktır.
A.
Elmalılı’nın Hayatı
Antalya’nın Elmalı ilçesinde dünyaya
geldi ve yetişti.[1]
17 yaşındayken (1895) İstanbul’daki Küçük Ayasofya Medresesine yerleşti.
Kayserili Büyük Hamdi Efendi’den ders gördü. Hocası ondan daha cüsseli biriydi.
O yüzden Elmalılı’ya Küçük Hamdi denirdi. 1907’de girdiği imtihanda başarılı
oldu ve Bayezid Camiinde ders-i amm (genele hitap edebilen hoca) olarak atandı.
Anayasal
saltanat rejimi denebilecek meşrutiyet yönetimini savundu ama Batılı tarzda
değil, şeriatla uyumlu bir yönetimi hedefledi.[2] II. Abdülhamit’in (1876-1909)
iktidardan indirilmesi fetvasının müsveddesinin kaleme alınmasında rol aldı.[3] II.
Meşrutiyet’in ilk meclisine Antalya milletvekili olarak girdi.[4] Cumhuriyet ilan edildiğinde
İstiklal Mahkemesi onu yargıladı ve Milli Mücadele esnasında İstanbul hükümetlerinde
görev yaptığı için idam cezası aldı.[5] Bununla birlikte İttihat ve Terakki üyeliği
yaptığından[6] olsa gerek suçsuz görüldü ve serbest kaldı.
Medreselerin eğitim ve öğretimine son verilince de ağırlıklı olarak ilmi
araştırmalara yöneldi.[7] Türkiye
Büyük Millet Meclisi bir tefsir kaleme alınması kararı alıp bu görevi Diyanet
İşleri Reisliğine bildirince Elmalılı’dan tefsir ve tercüme yazması talep
edildi.[8] işte
onun Hak Dini Kur’an Dili adlı eser, bu talebin sonucu olarak
yazılmıştır.
B.
Elmalılı’nın Eserleri
Elmalılı’ya ait eserler, iki grupta
ele alınır:[9]
1.
Basılı
eserleri
a.
Hak Dini Kur’an
Dili[10]
b.
İrşadu’l-Ahlâf
fi Ahkâmi’l-Evkâf (Mülkiye Mektebinde verdiği ders notları)
c.
Metâlib ve
Mezâhib (Paul Janet ve Gabriel Seailles tarafından yazılan analitik felsefe
tarihinin haşiyeli ve geniş bir dibace ekleyerek yaptığı çevirisi)
d.
Sebilürreşad,
Beyanu’l-Hak ve Ceride-i İlmiyye dergilerindeki makâleleri.
2.
Basılmamış
eserleri
a.
Usul-ü Fıkh’a
dair bir eser.
b.
Tamamlanmamış
İslam Hukuku Kamusu
c.
Mantık-ı
İstintacî ve İstikraî (İngiliz filozoflarından Alexandre Bain’in bu isimdeki
kitabı Gabriel Compayre tarafından 1875’te Fransızca’ya çevrilmiş, Elmalılı da
bunu Türkçeye tercüme ederek Süleymaniye Medresesinde ders kitabı olarak okutmuştur.
d.
Bir kısmı eksik
divan.
C.
Elmalılı’nın Hak Dini Kur’an Dili İsimli Tefsiri
Elmalılı’nın
Hak Dini Kur’an Dili adlı tefsirini[11] ilk kez
Diyanet İşleri Reisliği[12]
yayınlanmıştır. Elmalılı, bu eseriyle tanınmıştır. O, tefsirinin giriş kısmında
tercüme, tefsir, Kur’an, sure, ayet, mushaf vd. kelimeler ve terimlerden söz
eder. “Türkçe Kur’an mı var be hey şaşkın!” diyerek Kur’an çevirilerinin Kur’an
gibi telakki edilmesine karşı çıkar. Tefsir ve tevil farkına dair
açıklamalarının ardından Kur’an’ın faziletlerinden bahseder.
İslâm düşüncesinde tartışmalı pek çok konuya dair
değerlendirmelerini ve düşüncesini görme imkânının olduğu söz konusu tefsirin[13] ilk cildi, oldukça detaylı yorumlar
ihtiva etse de eserin ortalarına gelindiğinde birtakım surelerin ayetlerinin
hiç tefsir edilmediği görülmektedir. Bunun nedeni, geçirdiği kalp
rahatsızlığı nedeniyle Diyanet Reisliğine verdiği tefsiri bitirip teslim etme
sözünü yerine getirememe kaygısı olsa gerektir.
Elmalılı;
tefsirinin Arapça belli bir tefsirin tercümesi olmadığını, gerektiğinde birçok
tefsirden faydalandığını vurgulamaktadır. Bu tefsirler şunlardır: Ebüssuûd (h.
982), Beydâvî (h. 685), Zemahşeri’nin Keşşaf’ı, Razi'nin (h. 606) Tefsir-i
Kebir'i, Cessas'ın (h. 370) Ahkâmu’l-Kur'an'ı, Ebu Hayyan'ın (h. 745) Bahr-ı
Muhit adındaki büyük tefsiri ile Nehr-i Mârid adındaki Telhis'ı, Taberî (h.
310) Tefsiri, Nîsâbûrî (ö. 553/1158’den sonra) Tefsiri, Âlûsî (h. 1270) Tefsiri.
Faydalandığı hadis kitapları ise Kütüb-ü Sitte ve en-Nihaye’dir. Ek olarak İstanbul
kütüphanelerinde bulunan, çeşitli ilimlere ilişkin çok sayıda esere
başvurduğunu; ancak, yaygın olarak bilinenden farklı bir yaklaşım
sergilediğinde veya bir iddia ortaya koyduğunda nakil ve rivayete bağlı
hususlarda kaynak gösterdiğini belirtmektedir.
Elmalılı, tasavvufi konularda Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’nin (ö.
638/1240) kitaplarından özellikle Fütûhât-ı Mekkiyye’sinden alıntılar yaparak
onun düşüncelerini bazen onaylamış bazen de ilmi ölçüler içinde tenkit
süzgecinden geçirmiştir.[14] Elmalılı,
fıkhi konularda çoğunlukla Hanefi bakış açısıyla yazılmış eserlerle yetinmiş,
Kur’an'ı yorumlarken döneminin ihtilaflı konularına da yer verip bunlardan
Kur'an'a uygun olan görüşleri belirleme çabasında olmuştur. Akli bir zorunluluk
olmadıkça ayetlerde mutlaka açık anlamı tercih etmeyi bir zorunluluk olarak görmüştür.[15] Hicri
4. asırda yazılmış tefsir sahasında en önemli eseri kabul edilen Taberî
tefsirindeki zâhiru’l-kelam ve zâhiru’t-tenzil ifadeleri[16] de Elmalılı’dan
çok önce de bu eğilimin varlığını göstermektedir.
Elmalılı,
bilimin ortaya koyduğu bulguları esas alarak yapılan bilimsel tefsir yöntemine
de önem vererek rüzgârın aşıladığı çiçeklerin erkek ve dişilerinin bulunduğunu,
rüzgârın bitkileri aşılayıcı özelliğinin yakın zamana kadar bilinmediğini
söylemekte ve bu olaydan söz eden, “Rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik.
Böylece gökten su indirerek onunla sizi suladık. Onun depolayıcıları siz
değilsiniz.” [17]
ayetinin bir mucize olduğunu ifade etmiştir.[18]
Reşîd
Rızâ’nın (ö. 1935) Tefsirü’l-Tefsîrü’l-Menâr’ına bariz fikrî katkı sunmuş
olan Muhammed Abduh'un (ö. 1905), Fil suresini yorumlarken ebabil kuşlarının
Ebrehe ordusuna attığı taşların, kızamık veya çiçek mikrobu taşımış olabileceği
ihtimalinden söz etmesini[19] saçma
bulan Elmalılı’nın[20] Hz. İsa'nın babasız doğmasını, monomer (bir analı) bir
hücreden teşekkül etmiş olabileceği şeklinde açıklayan yorumunun[21] niçin saçma olmadığının açıklaması kolay
değildir.
Elmalılı’nın bazılarına göre
orijinal bazılarına göre ise zorlama tevil gelebilecek bir yoruma göre Nuh’un
gemisi “buharlı bir gemidir”. O şöyle demektedir:
Bu
günkü söylenişi ile "nihayet emrimiz gelip gemi ateşlendiği vakit"[22] demek
olur. Ve bunda tennur ve feveran kelimeleri gerçek anlamda kullanıldığı ve
âyetin bu mânâda gayet zahir olduğu da şüphesizdir. Şu halde nassta hakikat
anlamını ve zahiri bırakıp da te'vil aramaya hiç de sebep yoktur. Geminin
yapımı tamam olup "fayrap" haline gelmesi, ilâhî emir olan tufanın
başlayacağına bir alâmet olmasına da engel olan bir durum değildir. Âyetin bu
zahirine karşı, "O zaman öyle bir vapur nasıl yapılabilirdi? Yapılmış olsa
bu sanat unutulur mu idi?" gibi vehim ifade eden bir iki sual akla
gelebilir. Halbuki daha önceki çağlarda bilinip de sonradan kaybolup gitmiş
birtakım sanatların olduğu bile tarihi misallerle sabittir.[23]
Elmalılı’nın
yukarıda söylediklerinden anlaşılan şey, ona göre ayetteki tandır (ocak) ve
kaynamanın gerçek anlamıyla kullanıldığıdır. Bunu bırakıp mecaz anlamı tercih
etmek gereksizdir. Geminin yapımı bittikten sonra istim kazanının istim (buhar)
oluşturacak şekle gelmesinin, tufanın başlangıcının işareti olması mümkündür.
“Nasıl olur da o dönemde icat edilmiş böyle bir geminin yapımı sonaki
dönemlerde unutulur?” denirse Elmalılı’ya göre önceki çağlarda bilinen ama daha
sonra unutulan sanatlar vardır.
Sonuç
İslami
ilimlerin yanında felsef ilimleri ve Batı düşüncesini de bilen Elmalılı,
Türkiye İslam düşünce hayatına özellikle tefsiriyle bariz bir katkı vermiştir.
Kendinden önceki dini ve kültürel birikimi sadece aktarmamış, fıkhetmiş ve zaman
zaman kendine has yaklaşımlarını da ortaya koymuştur. Elmalılı’nın felsefi
birikimi ve yaşadığı dönemdeki düşünce akımlarını biliyor oluşu, tefsirinin
kalitesini pekiştirici bir etki yapmıştır. Onun tefsirindeki Kur’an meali,
Türkiye’de yapılmış ve yapılmakta olan Kur’an çevirilerinin neredeyse ortak başvuru
eseridir.
Yaşadığı dönemin siyasi ortamından uzak durmayan Elmalılı, anayasal
saltanat rejimi denebilecek meşrutiyet yönetimini savunmuş fakat Batılı tipte
değil, İslâm’a uygun bir yönetim tarzının kurulmasını hedeflemiştir. II. Abdülhamit’in iktidardan düşürülmesi fetvasının
yazılmasında onun da rolü olmuştur. Bununla birlikte Cumhuriyet ilan
edildiğinde İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanmış, idam cezası almış ama
sonra serbest kalmıştır. O da kendisini ağırlıklı olarak ilmî araştırmalara
vermiştir.
İslâm
düşüncesinde tartışmalı pek çok konuya dair değerlendirmelerini ve düşüncesini
görme imkânının olduğu Hak Dini Kur’an
Dili adlı tefsirinin ilk cildi, bayağı ayrıntılı
yorumlar içerse de eserin ortalarına gelindiğinde bazı surelerin ayetlerinin
hiç yorumlanmadığı görülmektedir. Tefsirinde klasik kaynakları kullanmış olan
Elmalılı, tasavvufi konularda Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’nin (ö. 638/1240)
kitaplarından özellikle Fütûhât-ı Mekkiyye’sinden alıntılar yaparak onun
düşüncelerini bazen benimsemiş bazen de karşı çıkmıştır.
Elmalılı
bilimsel tefsire tümden karşı çıkmamış, Hz. İsa'nın babasız doğmasını, monomer
(bir analı) bir hücreden teşekkül etmiş olabileceği ihtimalini gündeme
getirmiş, Nuh’un gemisi “buharlı bir gemi” olabileceğini ifade etmiştir. Onun
bazı yaklaşımları tartışmalı da olsa Türkiye Müslümanlarının düşünce hayatına
katkısı kesindir.
Kaynakça
Abduh, Muhammed (1849-1905), Rıza, Reşid, Tefsîrü’l-Menâr
(Tefsiru’l-Kur'ani’l-Hakîm), 14 c., (çev: Mehmet Erdoğan vd.), Ekin Yay., İst.,
2011.
Azimli, Mehmet, Siyeri Farklı Okumak, 3. bs., Ankara Okulu Yay.,,
Ankara 2010.
Ersöz, İsmet, “Elmalılı Hamdi Yazır ve Tefsirinin Özellikleri”, Elmalılı
M. Hamdi Yazır Sempozyumu (4-6 Eylül 1991), TDV Yay., Ank., 1993. (169-177)
Kara, Mustafa, “Hak Dini Kur’an Dili’nde Tasavvuf Kültürü Üzerine”,
Elmalılı M. Hamdi Yazır Sempozyumu (4-6 Eylül 1991), TDV Yay., Ank., 1993.
(231-240)
Taberî, Muhammed bin Cerir (ö. 310/923), Câmiu'l-Beyan an Te’vîli
Âyi’l-Kur'an, 26 c., Daru Hicrin li’t-Tabâati ve’n-Neşri ve’t-Tevzi
ve’l-İ’lan, Kahire, 2001.
Toksöz, Hatice, “Elmalılı Hamdi Yazır’da Ahlakın Dini Temeli”, Diyanet
İlmi Dergi, c. 51. S. 3, 2015. (248-272)
Yavuz, Yusuf Şevki, “Elmalılı Muhammed Hamdi”, DİA, c. 11, İst., 1995.
(57-62)
Yazır, Elmalılı M. Hamdi (ö. 1942), Hak Dini Kur’an Dili, 10 c.,
Eser Neşr., İst., 1979.
_____, Makaleler I, Cüneyd Köksal Murat Kaya (Haz.), 2 c.,
Kitabevi Yay., İst., 1997.
[1] Yazır,
Elmalılı M. Hamdi, Makaleler I, Cüneyd Köksal Murat Kaya (Haz.),
Kitabevi Yay., İst., 1997, s. 7.
[2] Yavuz, Yusuf
Şevki, “Elmalılı Muhammed Hamdi”, DİA, İst., 1995, c. 11, s. 57.
[3] Ersöz, s. 171.
[4] Elmalılı, Makaleler
I, s. 7; Yavuz, c. 11, s. 57.
[5] Yavuz, c. 11,
s. 57-58.
[6] Diğer bir
faktör de II. Abdulhamid’in tahttan indirilmesine dair fetvanın müsveddesini
kaleme alması olabilir.
[7] Elmalılı, Makaleler
I, s. 7.
[8] Yazır,
Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, 10 c., Eser Neşr., İst.,
1979, c. 1, s. 8 (Mukaddime).
[9] Elmalılı, Makaleler
I, s. 8-9.
[10] Elmalılı’nın
bu eseri hakkında bir sonraki bölümde ayrıntılı bilgi verilecektir.
[11] Ersöz, s. 173;
Elmalılı, bu tefsirine kırk sekiz yaşında başlamış, altmış yaşında bitirmiştir
bkz. Yavuz, c. 11, s. 62.
[12] Elmalılı,
tefsirinin mukaddimesinde [Diyanet İşleri Reisliği ile yapılan] sözleşme gereği
itikat olarak Ehl-i Sünnet mezhebini amel olarak da Hanefiliği dikkate
alacağını belirtir bkz. Elmalılı, c. 1, s. 19 (Mukaddime); Ersöz, İsmet,
“Elmalılı Hamdi Yazır ve Tefsirinin Özellikleri”, Elmalılı M. Hamdi Yazır
Sempozyumu (4-6 Eylül 1991), TDV Yay., Ank., 1993, s. 174.
[13] Toksöz,
Hatice, “Elmalılı Hamdi Yazır’da Ahlakın Dini Temeli”, Diyanet İlmi Dergi,
2015, c. 51/3, s. 248
[14] Kara, Mustafa,
“Hak Dini Kur’an Dili’nde Tasavvuf
Kültürü Üzerine”, Elmalılı M. Hamdi Yazır Sempozyumu (4-6 Eylül 1991), TDV
Yay., Ank., 1993, s. 231.
[15] Yavuz, c. 11, s.
58.
[16] Taberi,
tefsirinde on altı yerde zahiru’l-kelam ve yetmiş bir yerde de zâhiru’t-tenzil
ifadesini kullanmaktadır bkz. Taberî, Muhammed bin Cerir (ö. 310/923), Câmiu'l-Beyan
an Te’vîli Âyi’l-Kur'an, 26 c., Daru Hicrin li’t-Tabâati ve’n-Neşri
ve’t-Tevzi ve’l-İ’lan, Kahire, 2001, c. 1, s. 602; c. 2, s. 97 vd.; c. 1, s.
82, c. 1, s. 150 vd.
[17] Hicr 15/22.
[18] Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, c. 5, s.
3053-3054.
[19] Abduh, bu
görüşünü İkrime’nin o yılda çiçek hastalığı baş gösterdiği rivayetine, ek
olarak bir de Yakub b. Utbe’nin çiçek ve kızamık hastalığının o sene ilk kez ortaya
çıktığı rivayetine dayandırmaktadır. Abduh, kuşları mikrop olarak
yorumlamaktadır bkz. Abduh, Muhammed (1849-1905), Rıza, Reşid, Tefsîrü’l-Menâr
(Tefsiru’l-Kur'ani’l-Hakîm), 14 c.,
(çev: Mehmet Erdoğan vd.), Ekin Yay., İst., 2011, c. 14, s. 456. Fil olayının
dışında Kâbe’nin birkaç kez daha saldırıya maruz kaldığına ilişkin
rivayetlerden hareketle Kâbe için bir koruma yasası (sünnetullah) olmadığı da
ileri sürülmektedir bkz. Azimli, Mehmet, Siyeri Farklı Okumak, 3. bs.,
Ankara Okulu Yay.,, Ankara 2010, s. 54-56.
[20] Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, c. 9, s.
6141.
[21] Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, c. 2, s.
1126.
[22] Hûd 11/40;
Müminun 23/27.
[23] Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, c. 4, s.
2782-2783.