Arthur Koestler’in (1905-1983) kaleme aldığı On Üçüncü Kabile adlı eser, dünyadaki Yahudi topluluğu hakkında ilginç bilgiler vermektedir. Bu yazıda söz konusu eser bağlamında Türk ve Hazar kelimelerinin etimolojisine, Hazarların Yahudiliği tercih edişine, Avrupa’daki Yahudi varlığında Hazarların rolüne ve Hazar Yahudileri arasında çıkan bir mesîh hareketine değinilecektir. Amaç, Yahudilerin İsrailoğullarıyla özdeş olduğu yaklaşımının pek de sağlam temelleri olmadığını ortaya koymaktır.

Türk[1] deyimi, ortaçağ yazarlarının ve bazı çağdaş yazarların kullandığı anlamda bir ırktan çok, bir dil grubunu anlatan bir deyimdir. Bu açıdan bakıldığında Hunlar ve Hazarlar da “Türkî” uluslardır. Hazarların dili, bilindiği kadarıyla Türkçenin Çuvaş lehçesidir.[2] Hazar sözcüğü büyük bir ihtimalle Türkçe “gez” kökünden gelmekte, aldığı ekle “gezer” haline gelip göçebe anlamını yansıtmaktadır.[3]

Hazar hanedânlığı VII-XI. yüzyıllar arasında Karadeniz ile Kafkas dağlarının kuzeyinde ve İdil (Volga) nehri dolaylarında hüküm süren bir Türk devletidir.[4] MS 740 yılında Hazar[5] hanedanı, sarayı ve komutanları Yahudi dinini benimsemiş ve bu din, Hazarların resmi dini durumuna gelmiştir.[6] Bu dini seçmelerine neden olan şey, Hristiyanlığı kabul ettirmeye çalışan Bizans’a ve doğudan sokulmaya çalışan Müslümanlığa karşı baskıdan kurtulmaktır. [7] Dunlop’un aktardığına göre Mesûdî,[8] Hazarların hanı Halife Hârûnürreşîd (ö. 193/809) döneminde Yahudi olduğunu ve İslâm dünyasında ve Yunan (Bizans) dünyasında yaşayan bütün Yahudilerin ona koştuğunu, o çağda (332/943-944) Yunanlıların kralı onları zorla Hristiyan yapmaya çalıştığını[9] ve bu yüzden pek çok Yahudinin, yurtlarından çıkıp Hazarya’ya kaçtığını söylemektedir.[10] J. B. Bury, Hazarların Yehova (Yahudilik) dinine toptan geçişi gibi bir olay tarih boyunca görülmediğini söylemektedir.[11]

Hazar kabileleri, Yeniçağ[12] öncesinde Orta Avrupa bölgelerine özellikle Rusya[13] ve Polonya[14] topraklarına göç etmiş, buralara yerleşmiştir. Doğu Avrupa Yahudilerinin yoğunlaştığı bölgeler bu kısımlardır. Pek çok tarihçi, bu gerçeğe dayanarak Doğu Avrupa Yahudilerinin dolayısıyla dünya Yahudilerini bir bölümünün, belki de büyük çoğunluğunun Sami ırkından olmayıp Hazar soyundan olmaları olasılığı üzerinde durmaya yönelmiştir.[15] Arkeologların bir bölümü, onuncu yüzyılda Macaristan’da[16] çalışan altın ve gümüş işleme sanatçılarının da Hazar olduklarını savunmaktadır.[17] Bu ifade edilenler doğru kabul edilirse Yahudiler=İsrailoğulları söyleminin sağlam temellere oturmadığı söylenebilir. Ayrıca Firavun döneminde erkekleri öldürülüp kadınları sağ bırakılan İsrailoğullarının ne kadar İsrailoğulları olarak kalabildikleri de ayrı bir sorundur.

Encyclopaedia Judica (Yahudi Ansiklopedesi) 1973 baskısında şöyle denilmektedir: “Türkçe konuşan Karaimler[18] (köktenci Yahudi mezhebi) genellikle Kırım’da, Polonya’da ve yakın çevrelerde yaşamakta olup Hazarlarla ilişkili olduklarını kabul etmektedirler. Gerçekte folklorlarında, antropolojide ve hatta dillerinde de bu ilişki görülmektedir. Hazarların torunlarının Avrupa’daki yaşamlarını sürdürdüğüne dair hayli fazla kanıt bulunmaktadır.”[19] Yahudi profesör A. N. Poliak’ın sözleri de bu yaklaşımı desteklemektedir: “Hazar Yahudilerinin öteki Yahudi topluluklarıyla olan ilişkileri ve Doğu Avrupa Yahudilerinin ne kadarının Hazarlardan kalma bir çekirdekten türemiş olabilecekleri konusu yepyeni bir yaklaşımı gerektirmektedir. Bu toplumun torunları bulundukları yerde yaşamayı sürdürenler, Amerika’ya göz edenler, İsrail’e gelenlerle birlikte dünya Yahudilerinin büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor olabilirler.”[20] Bu tez doğru kabul edilirse dünya Yahudilerinin çoğunun İsrailoğullarından değil, Türklerden oluştuğu sonucu çıkmaktadır.

On ikinci yüzyılda Hazarya’da bir mesîh hareketi baş göstermiştir. Hareketi başlatan kişi, Solomon ben Duji (Ruhi ya da Roy) adlı bir Hazar Yahudisidir. Ona yardımcı olan oğlu Menahem, David al-Roy adını almış, mesîh kişiliğini benimsemiştir. Ortadoğu’daki Yahudiler arasında David’in mesihliği bir heyecan yaratmış, ulaklarından birisi Bağdat’a geldiğinde oralı Yahudilere belirli bir gecede evlerinin yassı damlarına çıkıp beklemelerini, çünkü o gece damlarından alınıp bulutların üzerinden mesîhin yanına uçurulacaklarını söylemiştir. O gece çok sayıda Yahudi, geceyi damların üzerinde geçirmiş, mucizevi uçuşu bekleyerek sabahlamıştır.[21] Bir kurama göre bugünkü İsrail bayrağını oluşturan altı köşeli Davud yıldızı, ilk kez David al-Royu’un seferinde ortaya çıkmış ve zamanla ulusal bir simge haline gelmiştir.[22]

Hazar devletinin son günlerinden sözeden kaynaklar, hemen hemen yalnızca Müslüman kaynaklardır.[23] Bu da Hazarların son dönemlerini yazma çabası içindeki tarihçilerin Müslümanları referans almak zorunda kaldıklarını göstermektedir.

Koestler’in aktardıklarına göre Hazarların Yahudi nüfus içinde azımsanamayacak bir yeri vardır. Kimi Avrupa ülkelerindeki Yahudilerin içinde Hazar kökenli olanlar, epeyce bir yekûn tutmaktadır. Hazar Yahudileri arasında çıkan bir mesîh hareketi, diğer Yahudileri de etkisi altına almıştır. Yahudilerin İsrailoğullarıyla özdeş görülmeleri doğru değildir.

17.9.2020 Haksöz Haber



[1] Türk sözcüğünün Çinceden geldiği ve gerçekte bir tepenin adından alındığı öne sürülmektedir bk. Arthur Koestler, On Üçüncü Kabile, çev. Belkıs Dişbudak (İstanbul: Alfa Yayınları, 2015), 21.

[2] Koestler, On Üçüncü Kabile, 21.

[3] Koestler, On Üçüncü Kabile, 21.

[4] Ahmet Taşağıl, “Hazarlar”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Erişim 14 Eylül 2020).

[5] Eski inançları yansıtan bir Gürcü vakayinamesi, Hazarları “Yecüc ve Mecüc”ler olarak nitelemektedir bk. Koestler, On Üçüncü Kabile, 19.

[6] Koestler, On Üçüncü Kabile, 13.

[7] Koestler, On Üçüncü Kabile, 13.

[8] Müslümanların Herodot’u olarak bilinen Ali b. Hüseyin el-Mes‘ûdî (ö. 345/956) Mürûcü’ẕ-ẕeheb adlı eseriyle tanınan tarih ve coğrafya âlimi, seyyahtır.

[9] İbrani bir tarihçiye dayandırılarak İmparator Basileious döneminde Güney İtalya’da Hristiyanlığı kabul etmeyenlerin tahtadan bir zeytin değirmenine yatırılıp zeytin gibi ezildikleri belirtilmektedir. 68-69 Koestler, On Üçüncü Kabile, 68-69.

[10] Koestler, On Üçüncü Kabile, 68.

[11] Koestler, On Üçüncü Kabile, 65.

[12] Orta Çağ'ın bitiminden (1453 veya 1492'den) Fransız İhtilali'ne (1789) kadar süren çağ.

[13] Toynbee’ye göre Rus sözcüğünün nereden türediği konusunda akla en yakın tahmin, İsveçce “rodher” yani başıboş, serseri, korsan anlamına gelen sözcüğe dayanmaktadır bk. Koestler, On Üçüncü Kabile, 102.

[14] Tarihçiler Polonya Yahudileriğinin gelişmesine katkıda bulunan unsurun Haarya’dan gelen göç olduğu konusunda görüş birliği içindedir bk. Koestler, On Üçüncü Kabile, 187.

[15] Koestler, On Üçüncü Kabile, 14.

[16] Macarlar, bir süre yarı-göçebe bir topluluğun federasyonu içinde yaşamışlardır. Bu opluluk Onogurlar (On Ok ya da on kabile) olup, “Hungarian” sözcüğünün de “Onogur”un Slavlaşmış hali olduğu öne sürülmektedir. Toynbee’den naklen bk. Koestler, On Üçüncü Kabile, 113.

[17] Koestler, On Üçüncü Kabile, 55.

[18] Sekizinci yüzyılda İran’da ortaya çıkan bu mezhep, küçük Hazarya’da (Kırım) ilgi görmüş bir Yahudilik türüdür. 85 Koestler, On Üçüncü Kabile, 85.

[19] Koestler, On Üçüncü Kabile, 15.

[20] Koestler, On Üçüncü Kabile, 15.

[21] Koestler, On Üçüncü Kabile, 160-162.

[22] Koestler, On Üçüncü Kabile, 162.

[23] Koestler, On Üçüncü Kabile, 148.