Kur’an’da “Ne kötü!” ifadesi ekseninde İsrâiloğulları eleştirisi -2-
Önceki yazımızda “Ne kötü (bi’semâ)!”
ifadesinin yer aldığı ilk ayet (el-A‘râf 7/150) bağlamında Hz. Mûsâ ve kardeşi
Hârûn’un toplumunu doğru yolda tutma duyarlılığına, buna karşılık
İsrâiloğulları’nın sapma eğilimine değinilmişti. Bu yazıda ise söz konusu
ifadenin yer aldığı iniş sırası olarak sonra gelen surenin (Bakara) iki ayeti
bağlamında kıskançlığın inkâra götürecek boyutta olması, şirke eğilim gösterme
ve Allah’ın birliği inancından uzaklaşmanın kötü sonuçları ele alınacaktır.
Kıskançlık bir hastalıktır ve
haramdır. Çok ileri boyutlara taşındığında hakkı reddetmeye kadar varan olumsuz
etkileri olabilir: “Allah'ın lütfunu kullarının içinden dilediği kimseye
ulaştırmasını çekememeleri yüzünden O'nun indirdiğini inkâr etmekle karşılığında
kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Böylelikle gazap üstüne gazaba
uğradılar. Kâfirlere zaten aşağılayıcı bir azap vardır.” (el-Bakara 2/90).
Peygamberlik üstün bir nimettir ve Allah, onu dilediğine verir. İnsanlar,
“Peygamber niçin falan kavimden birisi?” deme yetkisine sahip değildir.
İnkârcıların “kendilerini sattıkları” ifadesi, geçici dünya kazancını
tercih edip ahireti önemsememeleri anlamındadır. Kâfirlerin “O'nun (Allah’ın)
indirdiğini” inkârlarından söz edilirken vahyin indirilmesini ifade
etmek için kullanılan fiil tenzil (yunezzila) kalıbındadır. Bu da
ayetlerin indirilişinin kısım kısım oluşunun onların hasedini daha da
artırdığını gösterir. İnkârcılar için “gazap üstüne gazaba uğradılar.”
denilmesi, son peygamberi kıskanıp ona inanmamaları, Üzeyr’i ilahlaştırmaları
(et-Tevbe 9/30), buzağıya tapmaları (el-A‘râf 7/148), Cebrail’e düşmanlık
yapmaları (el-Bakara 2/98), peygamberleri öldürmeleri (en-Nisâ 4/155), Allah’ın
cimri olduğunu söylemeleri (el-Mâide 5/64) gibi nedenlerden dolayıdır. Gazabın
iki defa belirtilmesi, azabın çok ve büyük olacağını gösterir. Ayetin
sonunda “Onlara…” değil de “Kâfirlere
zaten aşağılayıcı bir azap vardır.” denilerek küfürlerinin tekrar
söylenmesi, başlarına gelen azabın bu küfürden dolayı olduğunu belirtmek
içindir. Normalde azap aşağılayamaz. Bu da aşağılayıcı azabın sahibinin Allah
olduğunu gösterir. Son peygamber de Hz. Mûsâ gibi İsrâiloğulları’nın dünya
ve ahirette mutlu olmaları için gönderilmişti; fakat inkârcılar, onun değerini
bilemediler.
İsrâiloğulları,
dinlerini ciddiye alma konusunda uyarılmış ve onlardan kesin itaat sözü
alınmıştır: “Hatırlayın
ki Tûr dağının altında sizden söz almış, ‘Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun
ve dinleyin.’ demiştik. Onlar, ‘İşittik ve isyan ettik.’ dediler. İnkârları
nedeniyle kalplerine buzağı sevgisi[1] içirildi.
De ki: Eğer inanıyorsanız imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!”
(el-Bakara 2/93). İsrâiloğulları’na “dinleyin” denilmesi,
‘Dinlediğinizin gereğini yapın.’ anlamındadır. Onların inkâr eğilimi, onlara
putperestliği sevimli göstermiş ve yoldan çıkmışlardır. Ayetteki “kalplerine
buzağı sevgisi içirildi” mecazı, içkinin insanı yoldan çıkardığı gibi
putperestliğin de İsrâiloğulları’nın kalplerini hak yoldan uzaklaştırdığına
işaret etmektedir. Uzun süre Mısırlıların kölesi olarak yaşayan İsrâiloğulları,
muhtemelen efendilerinin karşısında alçaklık kompleksine girmiş, “Madem onlar
öküze (Apis heykeli) tapıyor, biz köleyiz biz de bir küçüğüne yani buzağıya
tapalım.” demiş olsalar gerektir. Ayette Hz. Mûsâ dönemi Yahudilerinden söz
edildikten sonra Hz. Muhammed (s) dönemi Yahudilerine hitaben, “Eğer
inanıyorsanız” denilmesi, imanlarındaki şüpheli duruma dikkat çekmek
içindir. Hz. Muhammed’in (s) onlara, “imanınız size ne kötü şeyler
emrediyor” demesinin emredilmesi, imanın asla Allah’a itaatsizliğe ve şirke
yönlendirmeyeceğine vurgu yapmak amacıyladır. Dolayısıyla onlar, gerçekten mü'min
kimseler değildir. Ayrıca imanlarının onlara atfedilerek belirtilmesi,
onlardaki kalitesizlik durumunu aşağılamak içindir.
Görüldüğü gibi “Ne kötü (bi’semâ)!”
ifadesinin yer aldığı surelerin kronolojik sırasına göre ikinci ve üçüncü
ayetlerde kıskançlığın insanları doğru yoldan uzaklaştırıcı etkisine, Allah’a
itaatsizliği yaşam biçimi haline getirmenin azapla sonuçlanacağına, vahye
sımsıkı sarılmak gerektiğine ve imanın asla putperestlikle birlikte
düşünülemeyeceğine işaret edilmektedir.
6.8.2020 Haksöz Haber
[1]
Ayetin aslında “sevgisi” ifadesi yoktur; ancak ayetteki o cümlede gizli
olarak mevcuttur. Arapçada böyle ifadeler çoktur. Kur'an’dan örnek verecek
olursak “Köye sor.” (el-Hac 22/40) ayetinde “halk” kelimesi gizli olarak
vardır. Yani “Köy halkına sor.” denilmek istenmektedir.