Suç ve ceza gerilimi: Kur’an’da “karısı hariç ailesini” ifadesi
Üç Mekki surenin birer ayetinde geçen “karısı hariç ailesini
(ehlehu illâ-mraetehu)” ifadesinin üçünün de konusu Lût peygamberin
ailesi ve kâfir eşidir. Bu yazıda söz konusu ifadenin yer aldığı ayetler
bağlamında şu soruların yanıtları aranacaktır: Dini ile yakınları arasında
tercih yapmak durumunda kalan Müslümanın tutumu ne olur? Günahkâr toplumların
cezalandırılması, suçlarından dolayı mıdır yoksa ilahi takdir gereği midir? İyi
Müslümanların İslam’dan uzak yakınlarının varlığı, o Müslümanların görevlerini
yerine getirmediği şeklinde yorumlanabilir mi? Yüce Allah’ın kullarıyla
ilişkilerinde öne geçen sıfatı, rahmet mi yoksa gazap mıdır? Bu sorular;
gerektiğinde ayetlerin ayetlerle tefsiri yöntemine de başvurularak söz konusu üç
ayet, onların bağlamları ve Kur’an yorum tarihi ışığında cevaplanacaktır.
Hz. Lût’un sapkın kavminin azaba uğrayacağında karısını
da onların içinde bırakıp ailesiyle ayrılmasının öğütlenmesi, hanımının
Müslüman görünüp kirli işler çeviren bir inkârcı olduğunu akla getirmektedir:
“Biz de onu ve karısı hariç ailesini kurtardık. O (karısı) ise azapta
kalanlardandı.” (el-A`râf 7/83). Lût’un hanımının azapta kalan kadınlar
arasında olmasından (ġâbirât) değil de kadınları da kapsayan bir kalıpla
(ġâbirîn) azapta kalanlardan olduğunun söylenmesi, o toplumda cinsel
sapkınlığın erkekler arasında daha yaygın olduğu şeklinde yorumlanabilir. Zaten
erkeklerin birbirlerine yönelmeleri karşısında kadınların temiz kaldığı ve Hz.
Lût’a tabi olduğu bilgisi mevcut değildir. Dolayısıyla zımnen kadınların da
birbirlerine yöneldikleri ve onların da inkârı seçtikleri söylenebilir. Muhtemelen
Hz. Lût, ailesinden inananlara toplumunun bulunduğu yerden ayrılmalarını
emrettiğinde bu çıkıştan hanımını haberdar etmedi. Zira Hz. Nûh’un oğlunun,
ailesinden sayılmaması (Hûd 11/46) gibi Lût’un hanımı da onun ailesinden
sayılmamıştı. Hanımı inkârcılarla birlikte kalıp azaba uğradı. Ayetteki
“ailesi (ehlehu)”, Hz. Lût’un mesajına inanan ailesinden başka
kimselerin de olduğu şeklinde yorumlanamaz; çünkü Kur’an, o toplumda sadece
bir ailenin iman ettiğini belirtir. O ailenin de karısı hariç Hz. Lût’un aile
bireyleri olduğu şüphesizdir: “Zaten orada -bir hâne dışında- Allah’a teslim
olmuş kimseler de bulamadık.” (ez-Zâriyât 51/36).
Yukarıdaki ayet Lût’un hanımının, inkârcılardan ayrılmamaya
kendisinin karar vermiş olabileceğini akla getirmektedir. Şu ayette ise onun
azaba uğrayanlardan olması, Allah’ın belirlemesi şeklinde ifade edilmiştir: “Bunun
üzerine onu ve karısı hariç ailesini kurtardık. Karısının geride kalanlardan
olmasını takdir ettik.” (en-Neml 27/57). Allah kullarına zulmetmez. Lût’un
hanımı küfrü seçmiş, ilahi takdir onun tercihi doğrultusunda cezalandırılmasına
hükmetmiştir. Yani kulun tutumu, Allah’ın verdiği ceza ile uyumludur. Ayetten
elde edilen bir mesaj da şudur: Ailesindeki İslam dışı hayat süren kimselerden
dolayı bir Müslümanın kınanması konusunda aceleci olmamak gerekir. İki örnek
vermek gerekirse Kur'an’dan anlaşıldığı kadarıyla Hz. Nuh oğlunun ve Hz. Lût
da hanımının ıslahı için ellerinden geleni yapmıştır. Islah çabaları,
sadece kendilerini hakikate açık tutanlara fayda getirir. Peygamber yakını
olmak bu gerçeği değiştirmez.
Önce İshak ve ardından Ya‘kūb ile müjdelenen Hz. İbrâhim
(el-Ankebût 29/27), peşinden Lût kavminin zalimlikleri nedeniyle yok
edileceğini öğrenir (el-Ankebût 29/31). Müjdenin azap haberinden önce
gelmesi, Allah’ın rahmetinin gazabından öncelikli olduğunu gösterir. Azap
haberini duyan merhametli Hz. İbrahim, zulümden uzak Hz. Lût’un yani
peygamberin azaba uğrayacak toplumun içinde oluşunu gündeme getirir: “İbrâhim,
‘Ama orada Lût da yaşıyor!’ dedi. ‘Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi
biliyoruz. Onu ve karısı hariç ailesini elbette kurtaracağız, karısı geride
kalanlar arasında yer alacak.’ dediler.” (el-Ankebût 29/32). İnsan
görünümlü melekler, Hz. İbrâhim’in bilgisinin kendilerinde de olduğunu belirtip
azap hükmünün uygulanacağını Lût ve ailesinin mümin bireylerinin
kurtarılacağını belirtmektedir. Ayetteki “Onu ve karısı hariç ailesini
elbette kurtaracağız.” vaadi meleklerden gelse de onların yapacağı şey,
Allah’tan onlara verilen müminlerin kurtarılması emrinden başka bir şey
değildir. Onlar, Allah’tan aldıkları emirleri tam olarak yerine getiren
varlıklardır (et-Tahrim 66/6).
Görüldüğü gibi “karısı hariç ailesini” ifadesinin yer
aldığı ayetlerde Müslümanların dini ile yakınları arasında tercih yapmak
zorunda kaldığında dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarı olan İslam’ı seçmesi
gerektiğine, Müslümanların bazı yakınlarının kâfir oluşunun, o Müslümanların
suçlanma gerekçesi olamayacağına, toplumların ilahi takdir gereği
cezalandırılmalarında rol oynayan şeyin, onların yaptıkları kötü işler olduğuna
ve Allah’ın rahmetinin gazabını geçtiğine işaret edilmektedir.
2.7.2020 Haksöz Haber