Namaz, aidiyet ve cihat dolayımında Kur’an’da “ailen” ifadesi
Kur’an’da “ailen (ehlike)”
ifadesi, iki Mekki surenin birer ayetinde ve diğeri de Medeni bir surenin bir
ayetinde olmak üzere toplam üç yerde geçmektedir. Söz konusu ifadenin,
ayetlerdeki bağlamları gereği sırasıyla “ailene ve ailenden” şeklindeki
çevirisi tercih edilmiştir. Bu ifade bağlamında
namaz, dinî aidiyet ve cihat konusunun nasıl ele alındığı konusu, yazımızın
problematiğini oluşturmaktadır. Söz konusu ayetler, kronolojik sırayla çağdaş
dönem yorum tarihi ışığında değerlendirilecektir. Amaç, söz konusu ifadenin
bağlamlarını ortaya koyup yorumlamaktır.
İslam’da ibadetler birbirinin yerine geçmez. Sözgelimi
“Namaz kılmak yerine oruç tutuyorum.” denilemez. Benzer şekilde “Aileme rızık
temin ediyorum. Namaz kılmaya vakit kalmıyor. Zaten rızık temini de bir ibadet.”
şeklindeki ifadeler doğru değildir: “Ailene namazı emret; kendin de ona
sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni
rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.” (Tâhâ 20/132). Bu ayet,
Müslümanların baskılara maruz kaldığı, alışveriş konusunda müşriklerin
baskılarından kaynaklı olarak sıkıntı yaşadıkları bir dönemde inen bir surenin
ayetidir. Dolayısıyla rızkın Allah’tan olduğu bilinciyle hareket etmek ve geçim
derdine düşüp namazı ihmal etmemek gerekir. Namaz rızk elde etmeye engel
olmadığı gibi kazanca bereket getirir. Güzel sonucu elde etmek yani
cennetlik olmak isteyenlerin hem namaz kılması hem de aile bireylerini, akrabalarını
namaza teşvik etmesi ve kendinin de beş vakit
namaz kılması gerekir. Aile reisi, sadece “kendine Müslüman” olamaz. Örnek bir
Müslüman aile kurmak ve devam ettirmek büyük oranda onun sorumluluğundadır. Bu
sayede kendisinin ve ailesinin lüks peşinde koşup para kazanmayı hayatın
merkezine koymalarını önlemiş olur. Zaten namaz, Allah’ın değil kulun
ihtiyacıdır.
Hz. Nûh’un, salih bir çocuk olmasını arzuladığı oğlu inkârı
seçmiş ve iman edip gemiye binmeye davet edilmişse de yanıtı olumsuz olmuştur.
Zalimleri yok etme yasası, onun peygamber oğlu olmasını dikkate almamış diğer
kâfirler gibi boğulanlardan olmuştur: “Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla
senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında
bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye
ederim.” (Hûd 11/46). Hz. Nûh’un oğlunun “kötü bir iş” olması,
küfürle özdeşleşmiş olması anlamındadır. İnananları taşıyan gemiye binmeyip
kâfirler arasında kalmayı yeğlemesi de bunun kanıtıdır. Hz. Nûh’a “bilgin
olmayan bir şeyi benden isteme” şeklinde yapılan ilahi uyarı, oğlunun kâfir
olarak ölmesinden sonradır. Dolayısıyla Hz. Nûh, oğlunun dünyevi değil, uhrevi
açıdan kurtulmasını istemiş olsa gerektir. Ondan dolayı cahillerden olmaktan
sakındırılmıştır. Ahirette kâfirler, peygamber yakını bile olsalar yardımsız
kalacaktır. İslam’ın ön plana çıkardığı şey, aile bağlarından çok dinî
bağlardır. Bu ayetin mesajlarından biri de şudur: Yoldan çıkmış bir genç
görüldüğünde verilecek ilk tepki, “Aile terbiyesi görmemiş ki!” olmamalıdır.
Bazıları çok iyi aile terbiyesi görür ancak ıslah değil, ifsat yolunu seçer.
İstişare sonucu şehirde değil Medine’nin dışında savunma
kararı alınan Uhud Savaşı öncesinde Resulullah (s) zafere ermek için üstüne
düşeni yapmıştı: “Hani sen, sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine
yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah, işiten ve bilendir.” (Âl-i
İmrân 3/121). Müminlerin savaşta üstün gelebilmek için gerekli tedbirleri
almaları gerekir. Resulullah’ın (s) savaş öncesi zırhını giyip kılıcını eline
alması ve erkenden savaş meydanına gidip hazırlıkları organize etmesi bu
tedbirlerden birkaçıdır. Tedbirsiz tevekkül olmaz. Allah kimin işlerini
istişare ile yaptığını işitir ve kimin savaşta zalimlere karşı gelmek için
gerekli tedbirleri aldığını, kimin de Allah’ın dinine düşmanlık ettiğini bilir.
Görüldüğü gibi “ailen” ifadesinin geçtiği ayetlerde
Müslümanın ve ailesinin namazlarına özen göstermeleri gerektiğine, rızkın
Allah’tan olduğuna ve kullarından rızık beklemediğine, din bağının kan bağından
daha değerli olduğuna, din uğruna savaşmak gerektiğinde ailenin terk
edileceğine ve gerekli savaş tedbirlerinin alınmasının değerine işaret
edilmektedir.
11.6.2020 Haksöz Haber