Meryem, Mûsâ, Yûsuf ve hakem tayini dolayımında Kur’an’da “min ehlihâ”
Üçü Mekki biri
de Medeni surede yer alan “min ehlihâ” ifadesi, sadece Kasas suresinde
bağlam gereği “halkından” diğer üç ayette ise “ailesinden” anlamındadır. Bu
yazıdaki sorunsal; söz konusu ifadenin Hz. Meryem, Hz. Mûsâ, Hz. Yûsuf ve
karı-koca ihtilafını çözme amacıyla hakem tayini bağlamında anlam çerçevesini
sergilemektir. Ayetlerin içlerinde bulunduğu surelerin kronolojisine dikkat
edilerek ele alınacak konu, klasik ve modern dönem Kur’an yorumları ışığında ve
tematik bir yaklaşımla analiz edilecektir.
Amacımız, “Kur’an’da bir bütün olarak aile”nin doğru anlaşılmasına söz
konusu ifadenin bağlam analiziyle katkı sunmaktır.
Kur'an’da
Meryem kıssasına hazırlık niteliğinde olduğu söylenebilecek Zekeriyyâ ve Yahyâ
kıssasının anlatılmasının (Meryem 19/2-15) sonrasında Hz. Muhammed’e (s)
hitaben şöyle denilmektedir: “Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o ailesinden
ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti.” (Meryem 19/16). Ayetteki “Meryem'i
de an.” emri, “Onun kıssasını, özelde Hz. İsa’yı olağanüstü (eşi olmadığı
halde) bir şekilde dünyaya getirmesini hatırla.” anlamındadır. Zaten
Kur'an’ın kişilerden söz etmesi, onların inanç ve pratiklerinden ibret alalım
diyedir. Yine “doğu tarafında” denilerek Beytülmakdis’in ya da Hz.
Meryem’in evinin içinde ancak doğu kısmında bir köşeye çekildiği ifade
edilmiştir. Bir diğer anlamda doğu tarafından bir yere gittiği şeklindedir.
Meryem’in ailesinden ayrılıp “bir yere çekilmesi”, ibadet amacıyladır.
Hz. Mûsâ,
fiziken güçlü bir kimseydi. Bu güç, onun karşısına hoşuna gitmeyen bir durum
çıkardı: “(Mûsâ) Halkından bir kısmının habersiz olduğu bir anda şehire
girdi. Orada birbirleriyle kavga eden iki adam gördü. Biri kendi
taraftarlarından diğeri de düşmanlarından(dı). Kendi taraftarlarından olan
düşmanlarından olana karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine Mûsâ ona bir
yumruk vurup canını aldı. ‘Bu şeytanın işindendir. Şüphesiz o apaçık saptırıcı
bir düşmandır.’ dedi.” (el-Kasas 28/15). Hz. Musa’nın şehre girdiği vaktin
insanların bayram yaptığı, eğlendiği, öğle uykusuna çekildiği vakit ya da akşam
ve yatsı arası bir vakit olduğu söylenmiştir. Halkından bir kısmının “habersiz
olduğu bir anda” şehre girmesi, onun Mısırlıların dinini ve Firavun’un
zulüm içerikli uygulamalarını eleştirmesi nedeniyle güvenlik sorunu yaşadığı
için olsa gerektir. Şehre gizlice girmesi konusundaki diğer bir ihtimal de bu
yaptıkları nedeniyle şehre girişinin yasaklanmış olmasıdır. Hz. Mûsâ’nın,
vurduğu adam ölünce “Bu şeytanın işindendir.” demesi, o kimseye öldürme
kastıyla vurmadığını göstermektedir. Bu olay gerçekleştiğinde Hz. Mûsâ’nın
peygamber olduğu kesin değildir.
Hz. Yûsuf’u
ahlaki suç işlemeye zorlayan kadın, suçunu örtbas edebilmek için Yûsuf’a iftira
atmış ardından da onun hapsedilmesi ya da işkenceye tabi tutulmasını gündeme
getirince (Yûsuf 12/25) Hz. Yûsuf, o kadının günah girişimini açıkça
belirtmiştir: “(Yusuf) ‘O benden murad almak istedi!’ dedi. Kadının
ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti: Eğer Yusuf'un gömleği önden
yırtılmışsa kadın doğrudur, o yalancılardandır.” (Yûsuf 12/26). Kadının
akrabalarından birinin şahitliği, Hz. Yûsuf’un suçsuzluğunu kanıtlamada daha
kuvvetli bir delil olmuştur. Zira akrabalar, elden geldiğince birbirleriyle
karşı karşıya gelmek istemezler. Kadının yakını, adaletin yanında yer alarak
örnek bir davranış sergilemiştir. Zaten doğru olan şey, insanların kendileri,
anneleri, babaları ve yakınları aleyhine de olsa Allah için şahitlikte
bulunarak adaleti gereği gibi uygulamalarıdır (en-Nisâ 4/135).
Karı ile koca
arasındaki anlaşmazlıklar karşısında hakemlerin amacı, onların bozulan
ilişkilerini ıslah olmalıdır: “Karı ile kocanın arasının açılmasından
korkarsanız kocanın ailesinden bir hakem kadının ailesinden bir hakem gönderin.
Bunlar arayı düzeltmek isterlerse Allah onların aralarını bulur. Muhakkak ki
Allah ilim sahibidir, her şeyden haberdardır.” (en-Nisâ 4/35). Hakemlerin,
eşlerin yakınlarından seçilmeleri, onların bu evliliğin sürmesini daha fazla
isteyecek olmalarındandır. Ayrıca eşlerin sorunlarını açmalarında dolayısıyla
çözümü kolaylaştırmalarında hakemlerin yakınlardan oluşu bir avantajdır. Akrabalardan
hakemlik yapacak kimse yoksa ve akraba olmayıp karı ile koca arasını ıslah
edebilecek nitelikte kişiler varsa onların da hakem tayin edilmesi mümkündür.
Görüldüğü gibi “min
ehlihâ” ifadesinin yer aldığı ayetlerde Hz. Meryem’in ibadet amacıyla inzivaya
çekildiğine, bir kimsenin ölümüne neden olan Hz. Mûsâ’nın ona öldürme kastıyla
vurmadığına, yakınlar aleyhine de olsa hakkın şahitliğinin önemine, iyi niyetli
arabuluculuk faaliyetllerinin bozulmak üzere olan bir aileyi tekrar bir araya
getirebileceğine işaret edilmektedir.
9.7.2020 Haksöz
Haber