Kur’an’da “ailesine” ifadesinin bağlam analizi
Üçü Mekki biri de Medeni sûrede olmak üzere dört sûrenin birer ayetinde yer
alan “ailesine (ilâ ehlihi)” ifadesi bağlamında bu yazıdaki argüman şudur:
Kur’an’da “ailesine” ifadesinin geçtiği ayetlerde kötü ahlaklı kimselerin
olumsuz tutumlarına, misafire ikrama, müminlerin cennette ailevi ilişkilerinin
mutluluk verici olduğuna ve yanlışlıkla birinin öldürülmesi durumunda ailesinin
mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine atıflar vardır. Amaçlanan şey, klasik ve
modern dönem tefsirler ışığında bu argümanın test edilmesidir. Bu sırada gerekli
görülen yerlerde Rudi Paret’in (1901-1983) “paralel pasajlar yöntemi”
tarzında başka ayetlere de referansta bulunulacaktır.
Kur’an’da
Hz. Peygamber’i (s) doğrulamamış, namaz kılmamış, yalanlamış ve yüz çevirmiş (el-Kıyâme
75/31, 32) kibirli bir kimsenin betimlemesine yer verilmektedir: “Sonra da
çalım sata sata yürüyerek ailesine gitmişti.” (el-Kıyâme 75/33). Bu ayette
söz edilen kişinin Ebu Cehil olduğu ve sonraki ayetlerin de ona yönelik bir
tehdit içerdiği söylenmektedir. Yürürken adımlarını uzun uzun atan bu kişi, şeytana
tabi olduğundan batılın süsüne aldanmış olup hak karşısındaki yanlış
pozisyonunu görememektedir. İnsanın bir damla sudan yaratıldığını (el-Kıyâme
75/37) hatırlamak istemeyen bu kişi, ahlaktan uzak tutumuyla ailesine de
kötü örnek olmaktadır. Hakikate karşısındaki kibrinin karşılığı, ahirette
acıklı bir azap olacaktır.
Hz. İbrahim, mal besleyen birisiydi. İkramı sevdiği için onlardan birini kesip
ani gelen misafirlerine ikram etmek istedi: “Hemen gizlice ailesine giderek
semiz bir dana getirdi.” (ez-Zâriyât 51/26). Hz. İbrahim’in, misafirlerinin
yanından fark ettirmeksizin ayrılması, misafirlerin ikramı engellememesi
içindir. Cömert ev sahipleri böyle yapar. Misafirlerini ikram konusunda
bekletmek istemez, hemen hazırlıklara girişir. Başka bir ayette dananın
pişmişliğine (Hûd 11/69) burada ise semiz oluşuna dikkat çekilmektedir. Demek
ki o evine ilk defa gelen misafirlere hayvanlarından iyi olanını kesip ikram
etmek istemiştir.
Müminler,
cennette ailelerinin yani eşleri, çocukları, hurileri ve akrabalarının yanına
mutluluk içinde giderler. “Ve ailesine sevinçli olarak dönecektir.” (el-İnşikāk 84/9). Belli ki bu cennetlik
kimseye kitabı sağından verilmiş, ahirette başarılı olmuş ve çetin bir hesap
vermek zorunda kalmamıştır. Cennete girmeden önceki durumu anlatan şu ayet,
ahiretteki “kolay hesap” konusunda ipucu vermektedir: “İşte o vakit, kitabı
kendisine sağından verilen kimse der ki: Gelin, kitabımı okuyun!” (el-
Hâkka 69/19). Ayetteki (el-İnşikāk 84/9) gelecek
zaman kipi, sevinçle aileye dönüşün gerçekleşmesinin ilahi bir vaat olduğunu
göstermektedir.
Kur’an, müminin diğer bir mümini öldürmesini yasaklama ifadesi yerine böyle
bir şeyin hayal bile edilemeyeceğini belirten bir ifade kullanır: “Yanlışlıkla
olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir
mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine teslim
edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölünün ailesi o diyeti
bağışlamış olsun. Eğer öldürülen mümin olduğu halde size düşman olan bir
toplumdan ise mümin bir köle azat etmek gerekir. Eğer kendileriyle aranızda
antlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir
mümin köleyi azat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından
tevbesinin kabulü için iki ay peş peşe oruç tutması lâzımdır. Allah her şeyi
bilendir, hikmet sahibidir.” (en-Nisâ 4/92). Yanlışlıkla öldürülen kimsenin
yakınlarının öldüren kimseden diyet istemeyip tasadduk etmesi, yanlışlıkla
öldüren kimsenin affedilmesine bir teşvik niteliğindedir. Birisini öldürücü
olmayan bir aletle öldüren kimsenin kasten öldürmediği bu nedenle ona kısas
yapılamayacağı bununla birlikte onun ödemesi gereken diyetin yanlışlıkla öldüreninkine göre daha fazla olacağı
söylenebilir. Kasti olmayan öldürme diyetinin (100 deve), katilin baba
tarafından yakınlarının ödeyecek olması, akrabalarının da cezalandırılması
değil, dayanışmasıdır. Bu da güzel ahlaktır. Diyetin ödenmesi, köle azat
etme ya da iki ay aralıksız oruç tutma şeklindeki kefareti düşürmez. Azat
edilen kişi, Müslüman bir köle olmalıdır. Bu açıdan öldürülenin Müslüman,
gayrimüslim, kadın ya da erkek olmasına bakılmaz. Öldürülenin varisi yoksa
diyet, hazineye (beytülmâl) aktarılır. Öldürülenin kadın olması durumunda
diyetin erkeğinkinin yarısı olduğu ifade edilmektedir. Bu miktar, kadının
miras payına kıyaslanarak belirlenmiş olsa gerektir.
Görüldüğü
gibi “ailesine” ifadesinin geçtiği ayetlerde, vahye karşı kibirlenip muzaffer
bir edayla ailesine giden kimselerin tutumlarının çirkinliğine, Hz. İbrahim’in
ve ailesinin ilk defa gelen misafirlere bile ikramda bulunmaya özen
gösterdiğine, cennetliklerin ailelerinin yanına saadet içinde gittiklerine ve
yanlışlıkla öldürülen kimsenin yakınlarına diyet ödemek gerektiğine, bunu
yapmanın köle azadı ya da iki ay peş peşe oruç tutma şeklindeki kefareti iptal
etmediğine işaret edilmektedir.
25.6.2020
Haksöz Haber