Kur’an’da “aileni” ifadesi ekseninde kötü durumdan uzaklaşma
Kur’an’da “aileni (bi-ehlike)”, peş peşe inen üç
Mekki surenin birer ayetinde geçmektedir. Bu ifadenin geçtiği ayetlerdeki
sorunsal, Lut kıssası bağlamında ailenin azaptan kurtuluşuna öncülük etmek ve
aile bağlarının kötü amaçlı kullanımıdır. Amaçlanan
şey, söz konusu ifadeyi tefsir literatürü bağlamında ve o surelerin iniş
sırasını dikkate alarak ve gerektiğinde Kur’an’ın
Kur’an’la tefsiri yöntemiyle yorumlamaktır. Ele alınacak ayetlerden
ikincisindeki söz konusu ifadenin, bağlamı gereği “ailene” şeklindeki çevirisi
tercih edilmiştir.
Hz. Lût sadece kendisinin değil, tüm inananların kurtulması
için mücadele vermişti. Bu ailesini de kapsıyordu ama sadece mümin olanlarını: “(Elçiler)
dediler ki: "Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana ilişemeyecekler.
Gecenin bir vaktinde aileni yola çıkar ve sizden kimse geriye dönüp bakmasın; ancak
hanımın hariç. Onların başına gelen onun başına da gelecektir. Onlara
vaadedilen (azabın) gelme vakti sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?"
(Hûd 11/81). Ayetteki “Gecenin bir vaktinde aileni yola çıkar.”denilen
kimseler, kurtuluş yolunda birlikte yürünecek aile bireyleriyle sınırlıdır.
Yani Hz. Lût’un inkârcı karısı azaba uğrayanlar arasında yer alacaktır. Ayetteki
“sizden kimse geriye dönüp bakmasın” ifadesi; vatan sevgisinin ve
azabı hak eden tanıdıklara şefkatin, dinin emirlerin uygulanmasının önüne
geçmemesi gerektiği yönünde bir uyarıdır. Diğer bir yorum da şöyle olabilir:
Azabın inmesinin vakti o kadar yaklaşmıştır ki oradan uzaklaşıp azaba uğramamak
için dönüp bakmaya vakit ayırmak mümkün değildir. Hz. Lût’a “ancak
hanımın hariç” denilerek karısının azaba uğrayanlarla geride bırakılması,
cinsi sapkınlık taraftarlarının erkeklerle sınırlı olmadığını göstermektedir.
Yukarıdaki ayette Lût insan görünümünde gelen melekleri kötü
niyetli kimselerden korumaya çalışırken şu ayette insanın ailesine düşkünlüğü,
iftiranın pekiştiricisi bir unsur olarak günahkâr kadın tarafından gündeme
getirilmiştir: “Kapıya doğru koşuştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip
yırttı. Tam kapının yanında kadının beyiyle karşılaştılar. Kadın, ‘Ailene
kötülük etmek isteyenin cezası zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka ne
olabilir?’ dedi.” (Yûsuf 12/25). Ayetteki “Kadın onun gömleğini arkadan
çekip yırttı.” ifadesi ile Yûsuf’un gömleği, kıssada ikinci kez gündeme
gelmektedir. İlkinde gömlek, bir yalanı destekleme (Yûsuf 12/18), bu
ayet bağlamında ise hakikati ortaya çıkarma konusunda kanıt olarak sunulmuştur.
Yine “Tam kapının yanında kadının beyiyle karşılaştılar.” ifadesinden
anlaşılan şey, kadının kocasının gelmesini beklemediği bir saatte Yûsuf’a tuzak
kurduğudur. Bir adamın eşine kötülük kastıyla yaklaşan kimsenin cezasının kadın
tarafından gündeme getirilmesi, o kadının ülkedeki yasalardan haberdar olduğunu
ve yasaları da arzularına uygun bir şekilde kullanmak istediğini gösterir. “Hem
suçlu hem güçlü!” denebilecek kadının belirttiği cezalar, yasalara değil de
arzularına dayanıyorsa bu durumda kadın, suça iştirak etmeyen Yûsuf’un
cezaladırılmasını istemiş ancak bu cezanın Hz. Yusuf’un öldürülmesine kadar da
vardırılmamasını hatta iki seçenekten ilk olarak belirttiği “hapse atılmasını” arzulamış
demektir. Şeytanın tuzağına düşmüş bu kadın, Yûsuf’a, cahili ortamda
gayriahlakiliğe yönelirse yükseleceğini (?), reddederse (hapis ve işkence ile)
alçalacağını göstermek istiyordu. Kadın, kendini korumak amacıyla kocasına
Hz. Yûsuf’tan “Ailene kötülük etmek isteyen” kimse diye söz etmiş ama bu
kötülüğün tam olarak ne olduğunu belirtmemiştir.
Azabın, Lût kavmine sabah vakti geleceğine hükmedilmiş,
kurtuluş için Hz. Lût’Tan, ailesi ve inananları geceleyin yola çıkarması
istenmiştir: “Hemen gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar. Sen de
arkalarından git. İçinizden kimse arkasına dönüp bakmasın. Emrolunduğunuz yere
gidin." (el-Hicr 15/65). Ayette “Sen de arkalarından git.”
denilmesi, geri dönmeme konusunda imanı en sağlam kişinin Hz. Lût olduğunu ortaya
koyar. Ona, ailesinin ve inananların arkalarına bakmaksızın kurtuluşa doğru
gitmelerini sağlama sorumluluğu verilmiştir. Bu konuda gevşeklik gösterirlerse
zalim kavmin başına gelen felaket, onlara da zarar verebilecektir. Lût
peygamberin pozisyonu, gemiyi en son terk eden kaptanın durumu gibidir. Lût
ve inananların bulundukları yeri terk edip kendilerine emredilen yere
gitmeleri, İslam’ı yaşama ve tebliğ etme imkânı bulunmayan Mekke şartlarını ve
Medine’ye hicreti akla getirmektedir. “Gece yola çıkma”, sadece Hz. Lût’un
ve onun dönemindeki Müslümanların yaptığı bir şey değildir. Hz. Musa ve
İsrailoğulları da Firavun ve çevresinin zulmünden kurtulabilmek için geceleyin
yola çıkmıştır (eş-Şuarâ 26/52). Kur’an Hz. Muhammed’in de gece yolculuğu
yaptığını belirtir (el-İsrâ 17/1). Günümüzde de Müslümanlar, dini
yaşayamadıkları bir yerdeyseler yaşayabilecekleri bir yere hicret etmelidir.
Görüldüğü gibi “aileni” ifadesinin yer aldığı ayetlerde
vatan, aile vb. şeylere duyulan sevginin dinin önüne geçirilmemesi gerektiğine,
liderliğin gözetimindekilerin güvenliğini sağlamayı gerektirdiğine, “ailenin
korunması”nın önemine dikkat çekip başkasına iftira atmanın çirkinliğine, bu
tür tuzakçıların yaptıklarının er geç ortaya çıkacağına dolayısıyla batılın
geçici, hakkın ise sabit ve güçlü olduğuna, gayrıahlaki telkinler konusunda Hz.
Yûsuf’un örnekliğine işaret edilmektedir. Ele alınan ayetlerin ilki ve
sonuncusu, aileyi azaptan uzaklaştırmaktan, ikinci ayet ise “aileye sahip çıkma
duygusunun” iftiraya destek unsuru olarak kullanılmasından söz etmektedir. Bağlamlarıyla
birlikte üç ayette de inananlar (Lût ve ailesinden/kavminden Müslüman olanlar,
Hz. Yûsuf) Allah’ın nimeti ve yardımıyla kötü durumdan uzaklaşmıştır.
18.6.2020 Haksöz Haber