Kur’an’da “ailelerine” ifadesi çerçevesinde iki tipoloji
Önceki yazımızda (“Ailemiz”
ifadesinin Kur’an’daki Bağlamı) ailenin tanımına yer verip “çekirdek” ve
“büyük” aileden de kısaca söz etmiştik. Bu yazıda ele alınacak sorunsal, üç
sûrenin birer ayetinde geçen “ailelerine (ehlihim)” ifadesi
bağlamında biri mümin diğeri kâfir iki tipolojiyi ele almaktır. Söz konusu
ayetler, içlerinde bulunduğu surelerin iniş sırasına göre klasik ve modern
dönem yorumların atmosferinde değerlendirilecek, gerekli görüldüğünde ele
alınan ayetlerin yer aldıkları pasajlardaki başka ayetler de belirtilerek
“bağlam analizi” yapılacaktır. Amacımız mümin ve kâfir tipolojilerinden söz
ederek “ailelerine” ifadesinin dünyanın son bulmasıyla, ticaret yoluyla geçim
sağlamayla ve müminlerle alay eden kâfirlerle nasıl ilişkilendirildiğini ortaya
koymaktır.
Müminler, inkârcıları
Allah’tan gelecek dünyevi/uhrevi bir azapla uyarırlar. Onlar ise bu tehdidin zamanını sorarak müminlerle
alay ederler (Yâsîn 36/48). O inkârcılar, birbirleriyle çekişip dururlarken
kendilerini yakalayıverecek bir tek çığlık bekliyorlar (Yâsîn 36/49). Yani
onlar dünyanın son bulup hesaba çekileceklerinden şüphe içindedir. Hâlbuki o
gün geldiğinde “Artık ne bir vasiyette/tavsiyede bulunmaya güç yetirebilir
ne de ailelerine dönebilirler.” (Yâsîn 36/50). Dünya hayatına yüce Allah
tarafından son verildiğinde kişinin kendisini sorumlu saydığı ailesine ne bir
vasiyette bulunabilir ne de akrabalarına bir faydası olur. Normalde ailesine
kavuşamayacağına kanaat getiren kişinin vasiyette bulunması gerekir. Ayette söz
edilen kişinin vasiyette bulunamaması, o çığlığın ne kadar şiddetli olduğunu
gösterir. Hakkı ve sabrı tavsiye etmek için de artık çok geçtir. Tavsiye sözle
yapıldığına göre onların söz düzeyinde bile faydalı bir iş yapamayacaklarından dolayı
yararlı güzel işlere hiç vakit bulamayacakları anlaşılır. Ayet, dünyanın
aniden son bulacağına da işaret etmektedir.
Yûsuf’un kardeşleri,
alışveriş için Mısır’a geldiler ama onu tanımadılar. Ticaretlerini yapıp
dönerlerken Yûsuf onlara fark ettirmeden bir ikramda bulundu: “(Yûsuf)
uşaklarına da dedi ki: Sermayelerini yüklerinin içine koyun. Olur ki ailelerine
döndüklerinde bunu anlarlar da tekrar geri dönerler.” (Yûsuf 12/62). Yûsuf’un
kardeşlerinin, kendilerinin ve ailelerinin ihtiyaçlarını satın alabilmek için ülkelerinden
getirdikleri para/eşya, onlar görmeden Yûsuf’un emriyle bineklerine geri konuldu.
Yûsuf’un bu yaptığıyla neyi hedeflediği konusunda üç şey akla gelmektedir:
Birincisi; onları sevindirmek, kardeşleri Bünyamin’i de alıp Mısır’a
tekrar gelmeleri konusunda teşvik etmekti; çünkü tekrar gelme konusunda
sermayeleri olmayabilirdi. İkincisi kardeşlerinden para almayı uygun
görmedi. Üçüncüsü getirdiklerinin yanlışlıkla bineklerine konulduğunu
düşünüp haram yememek için onu Yûsuf’a geri getirsinler diye böyle yaptı. Bu
son ihtimal zayıf görünmektedir. Zira Mısır’a götürdüklerinin yüklerine konulup
onlara geri verildiğini gördüklerinde “Ey babamız! Daha ne istiyoruz. İşte sermâyemiz
de bize geri verilmiş.” (Yûsuf 12/65) demektedirler. Ayetteki “ailelerine
döndüklerinde bunu anlarlar” ifadesi, Yûsuf’un kardeşlerinin Mısır’a
getirdiklerinin iade edildiğinin bineklere hemen bulunamayacak şekilde
yerleştirildiğini gösterir.
İnkârcılar için
müminlerle alay etmek neredeyse bir hobidir. Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülerlerdi. Onlarla
karşılaştıklarında kaş göz hareketiyle alay ederlerdi (el-Mutaffifîn 83/29-30):
“Ailelerine döndüklerinde de (mü'minleri alaya almalarından) zevk duyarak
dönerlerdi.” (el-Mutaffifîn 83/31). Kamuya açık yerlerde Müslümanları
aşağılamak, kâfirler için bir mutluluk vesilesidir. Onlar evlerine ya da yoldaşlarının,
akrabalarının yanına bu ruh haliyle dönmektedir. Bu, onlardaki “üstünlük
kompleksini” göstermektedir. Yaptıkları şey, onların seviyesizliğini
somutlaştırımakta ve bunda dolayı tövbe etmeleri gerektiğini görmelerini engellemektedir.
Günün sonunda kendilerini hesaba çekip “Nerede yanlış yaptık?” demeleri
gerekirken onlar yanlışlarıyla mutlu olmayı tercih ediyorlardı. Onların bu
tutumu, hüsrandan başka bir şey getirmedi.
Görüldüğü gibi “ailelerine” ifadesinin yer aldığı ayetlerde inkârcıların kötü insani
ilişkilerine, müminlerle alay etmekten mutlu olduklarına ve Hz. Yûsuf’un
ailesine karşı ikram ehli bir yaklaşıma sahip olduğuna işaret edilmektedir. Ele
aldığımızda üç ayette geçen “ailelerine” ifadesi, daha geniş anlamda akraba ve
arkadaşları da kapsayacak şekilde yorumlanabilir.
4.6.2020 Haksöz Haber