İbn ʿÂşûr’un (1879-1973)
et-Taḥrîr
ve’t-tenvîr adlı eseri, tefsir
tarihi içinde
Taberî (ö. 310/923),
Râzî (ö. 606/1210), Zemahşerî
(ö. 538/1144), Kurtubî
(671/1273)
gibi alimlerin tefsirleri gibi köşe taşlarından birisidir, desek abartmış
olmayız. Böylesine önemli bir müfessirin tefsirinin mukaddimesi,
Ekin
Yayınları tarafından Tefsire Giriş adıyla Türkçeye çevrildi. Bu
yazıda söz konusu müfessirin hayatı, ilmi ve kişiliğinden söz edilecektir. Bir
sonraki yazımızda ise söz konusu çeviri ve
et-Taḥrîr ve’t-tenvîr adlı
eser ve hakkındaki tezlerden bahsedilecektir.
Ahmet Coşkun’un verdiği bilgilere göre Tunus’ta doğan
İbn
ʿÂşûr’un (1879-1973) yetişmesinde babası ve dedesinin ayrı bir yeri vardır.
1892’de bir orta ve yüksek öğretim kurumu olan Zeytûne Camii’ne girdi.
Zekâsı
ve üstün kabiliyetiyle dikkati çektiği için kendisine özel bir program
uygulandı. İbnü’ş-Şeyh diye bilinen Ömer b. Ahmed’den Beyzâvî’nin
Envârü’t-Tenzîl’ini
okudu. 1903 yılında Zeytûne Üniversitesi’nde ikinci derece öğretim elemanı
kadrosuna tayin edildi. O sırada
Tunus’a gelen Muhammed Abduh’un konferans
ve sohbetlerine katıldı. Aynı üniversitede öğretim üyesi oldu. Üniversitede
daha çok Arap dili ve edebiyatı, fıkıh usulü, hukuk felsefesi
(makāsıdü’ş-şerîa), hadis ve tefsir okuttu. Üniversite reformu için çeşitli
tarihlerde (1910, 1924, 1933) kurulan komisyonlarda çalıştı; ıslahatçı
fikirleriyle yeni düzenlemelerin yolunu açtı. Oğlu Muhammed Fâzıl ve Cezayirli âlim
ve ıslahatçı
Abdülhamîd b. Bâdîs (1889-1940)
gibi pek çok öğrenci
yetiştirdi.
1913’ten itibaren on yıl Mâlikî kadılığı yaptı. 1924’te
Meclis-i Şer‘î’de Mâlikî müftüsü ve başmüftü vekili, üç yıl sonra da başmüftü
oldu; aynı zamanda Zeytûne Üniversitesi’nin eğitim ve öğretiminden sorumlu dört
kişiden oluşan ilmî kurulun da üyeliğine getirildi.
Osmanlılar’ın Tunus’u
fethinden itibaren şeyhülislâmlık makamına Hanefî başmüftü tayin etme
geleneğine 1932’de son verilmesi üzerine ilk Mâlikî şeyhülislâmı oldu. Aynı
yıl Zeytûne Üniversitesine rektör tayin edildi. Üniversitede yapmak istediği yeniliklere
karşı çıkanların başlattığı öğrenci hareketleri yüzünden bir yıl sonra
rektörlükten alındıysa da 1945’te aynı göreve yeniden getirildi ve 1952’ye
kadar bu görevde kaldı. 1951’de
İstanbul’da yapılan milletlerarası
müsteşrikler kongresinde bulundu. Hayatı boyunca ilmî çalışmalarını, fikrî
mücadeleleri ve faaliyetlerini aralıksız sürdüren İbn ʿÂşûr 1973’te başkent
Tunus’ta vefat etti.
İbn ʿÂşûr, ilmî ehliyeti yanında düşünceleriyle de
dikkat çekmiş, çalışmalarını Kur’an ve Sünnet’in anlaşılması ve Müslümanların
çeşitli sorunlarının çözümü üzerinde yoğunlaştırmıştır.
Kur’an’ın her çağda
muhataplarının kültür ve anlayış seviyelerine uygun düşen bir üslûba sahip
olduğuna inanmıştı.
Maḳāṣıdü’ş-şerîʿa (şeriatın amaçları) konusunda ilk
akla gelen isim Endülüslü Mâlikî fakihi, dil âlimi Şâtıbî (ö. 790/1388) ve
el-Muvâfakât
adlı eseridir. Benzer şekilde İbn ʿÂşûr da bu konuya dikkat çekmiş ve tefsirini
bu doğrultuda hazırlamıştır. Bu açıdan Kur’an’ın ne dediğinin yanında ne demek
istediğini de merkeze alarak bir eser ortaya koymuştur.
İbn ʿÂşûr’a göre
Şâtıbî, gereksiz açıklamalarla sözü uzatıp bazı meseleleri birbirine
karıştırmış ve bir kısım mühim gayeleri dikkatten kaçırmış, bu yüzden
hedeflenen amacı gerçekleştirememiştir.
Coşkun’a göre mücadeleci bir kişiliğe sahip olan İbn
ʿÂşûr, Tunus’un bağımsızlığa kavuşması ve kalkınması yönünde önemli gayretler
gösterdi. Tunus ve diğer birçok İslâm ülkesinin yıllarca Batılı devletlerin
işgali altında kalması ve işgalci güçlerin bu ülkelerde yaptığı tahribat onu
derinden etkilemişti. Emperyalizmin her çeşidine karşı amansız bir
mücadeleye girerek kendisi gibi düşünen diğer vatanperverlerle birlikte ön
saflarda yer aldı; ülkede ve ülke dışında çeşitli faaliyetlerde bulundu.
İbn ʿÂşûr ilim, fikir, hareket ve mücadele adamı; mücahid ve müceddid bir âlim
olmanın yanında tevazu, sabır, metanet, himmet, zühd ve takvâ gibi ahlâkî
güzellikleri de nefsinde taşıyan bir şahsiyete sahipti.
Görüldüğü gibi İslam düşünce geleneğinde önemli bir
yere sahip olduğunu söyleyebileceğimiz müfessir İbn ʿÂşûr sadece ilmî kişiliğiyle
değil, mücadeleci yönüyle de örneklik arz etmektedir.
19.03.2020 Haksöz Haber
Ebu Cafer Muhammed bin Cerîr et-Taberî, Camiu’l-beyân
fî tefsîri’l-Kur’ân, thk. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî, 26 c. (Beyrut:
Daru Hicr Li’t-Tabaa ve’n-Neşr ve’t-Tevzi` ve’l-İ`lan, 1422/2001).
Fahruddin er-Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, 3. Bs, 32
c. (Beyrut: Daru İhyai Turasi’l-Arabi, 1420).
Ebü’l-Kāsım Mahmûd ez-Zemahşerî, el-Keşşâf ʿan ḥaḳāʾiḳı
ġavâmiżi’t-tenzîl ve ʿuyûni’l-eḳāvîl fî vücûhi’t-teʾvîl, 3. Bs (Beyrut:
Daru’l-Kitabi’l-Arabi, 1407/1986), 1: 146.
Ebû Abdillah Muhammed
b. Ahmed el-Ensârî Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’an, 2. Bs, 20 c.
(Kahire: Daru’l-Kütübi’l-Mısriyye, 1964).
Nâsırüddîn Ebû Saîd
el-Beyzâvî, Envârü’t-tenzîl ve esrârü’t-te’vîl, thk. Muhammed
Abdurrahman el-Mar`aşlî, 5 c. (Beyrut: Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabi, 1418/1997).
Ahmet Coşkun,
“Muhammed Tâhir İbn Âşûr”, TDV İslam Ansiklopedisi (TDV İslâm
Araştırmaları Merkezi, 1999), 19: 333.
Coşkun, “Muhammed
Tâhir İbn Âşûr”, 19: 333.
Coşkun, “Muhammed
Tâhir İbn Âşûr”, 19: 333.
Ebu İshak eş-Şâtıbî, el-Muvâfakât,
4 c. (İstanbul: İz, 1993).
Coşkun, “Muhammed
Tâhir İbn Âşûr”, 19: 334.
Coşkun, “Muhammed
Tâhir İbn Âşûr”, 19: 334.