Kur’an’da “(ikisi) ıslah olurlar (aslehâ)” ifadesi bir, “ıslah eder (tuslihû)” iki yerde geçmektedir. “(İkisi) ıslah olurlar” ifadesi, şart cümlesi içinde yer aldığından bağlam gereği “(ikisi) ıslah olurlarsa” şeklinde tercüme edilmiştir. İkinci ifadenin (ıslah eder) yer aldığı Bakara suresi 224. ayette söz konusu ifadenin, bağlam gereği “ıslah etmenize” şeklindeki çevirisi tercih edilmiştir. Bu yazıda söz konusu toplam üç ayet, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ve Nisa suresi 16. ayet hariç büyük oranda Muhammed Abduh (1849-1905) ve Reşid Rıza’nın (1865-1935) kaleme aldığı “Tefsîrü’l-Menâr” adlı eser bağlamında ele alınacaktır.
İnsanların yararına olacak işleri yapmamak için Allah’a yemin etmek doğru değildir. Hatta böylesine yanlış bir yemin edildiğinde kefareti ödenerek (on yoksulu doyurmak ve giydirmek ya da bir köle azat etmek, buna güç yetmezse üç gün oruç tutmak suretiyle) bozulmalıdır: “İyilik etmemek, Allah’a kulluk bilinciyle hareket etmemek ve insanların iyi geçinmelerine aracılık etmek gibi erdemlerden uzak durulacağına dair yemin etmek son derece yanlıştır: “Yeminlerinizden dolayı Allah'ı (O'nun adını), iyilik etmenize, O'ndan sakınmanıza ve insanların arasını ıslah etmenize engel kılmayın. Allah işitir ve bilir.” (el-Bakara 2/224). Muhammed Abduh’a göre insanların arasını düzeltmek, günahtan sakınmak ve iyi olmak gibi güzel eylemleri yerine getirmemek üzere yapılan yeminlere Allah’ı aracı ve engel kılma yoluna gitmemek gerekir. Tam aksine inananlardan birisi bu güzel eylemleri yerine getirmemek üzere yemin ederse kefaret vererek yeminini bozmalı ve söz konusu eylemleri yerine getirmelidir. Zira böyle yeminleri yerine getirmemekte dinen hiçbir sakınca yoktur ve Allah kendi isminin hayra giden yola engel olmasından hoşnut olmaz. Zaten insanların arasını bulan ve ıslah edici olan (muslih) kimse; mürebbi, eğitimci ve kendisine itaat edilen bir konumdadır.[1] Abduh’un sözlerinden anlaşılan şey, onun ıslah faaliyetlerine dinin izin verdiği konularda dinî değerlerin engel haline getirilmesine karşı olduğu, ıslah faaliyetleriyle uğraşan kimseleri toplumu istendik yönde değiştirmeye çalışan bir davetçi olarak gördüğü ve bu faaliyetlerin iktidar alanını da içerdiğidir.
İki erkek sapkın ilişkide bulunursa bu yaptıkları iğrenç fiil karşılıksız kalmamalıdır: “İçinizden fuhuş yapan her iki tarafa ceza verin; eğer tevbe eder, (ikisi) ıslah olurlarsa artık onlara ceza verip eziyet etmekten vazgeçin; çünkü Allah tevbeleri çok kabul eden ve çok esirgeyendir.” (en-Nisa 4/16). Kur’an’da bu sapkın kişilere verilecek ceza belirtilmemişse de bu cezanın kınama, hakaret, takunya ile dövme şeklinde olabileceği ifade edilmektedir. Tövbe ederlerse ceza da sona erer. Allah onların tövbelerini kabul ettiğine göre insanların bu tövbekârlara geçmişteki sapkınlıklarını hatırlatıp eziyetlerini sürdürmelerenin bir anlamı yoktur. Aksine onları topluma kazandırmak, iyi hallerini teşvik etmek gerekir.
İslam, erkeklere çok eşliliği yasaklamaz; ancak onları eşlerine karşı adil davranmaya davet eder: “Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında adil davranmaya güç yetiremezsiniz; bari birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer ıslah eder, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (en-Nisâ 4/129). Reşid Rıza’ya göre kadınlara yönelik davranışlarda mümin erkekler arayı düzeltir, onlara zulmetmekten, onlarla ailevi görüşme sırası (kasm) ve nafaka gibi tercihin geçerli olduğu bazı davranışlarında onları birbirine üstün tutmaktan sakınırlarsa yüce Allah da bunun ötesinde tercihin geçerli olamadığı sevgi ve onun tabii olarak ayrılmaz bir parçası olan birisine daha fazla yönelme ve başka davranışlar konusunda mümin erkekleri bağışlar; çünkü yüce Allah’ın şanı, affetmek ve rahmet etmektir.[2] Reşid Rıza, şehvetlerine kul-köle olan kimseleri eleştirir ve onların hayvani lezzetlerden başka bir şey hedeflemediklerini, dünyaya gelecek nesil ve zürriyetin ıslahı gibi esaslara kesinlikle uymadıklarını ifade eder. Bunların içinde bir de dindar olduğunu iddia eden ve iki kadın arasında adaleti sağlamanın kolay olduğunu sananlar vardır. Bunlar, ayetin “Eğer ıslah eder, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” kısmı üzerinde derinden derine düşünmeli ve kendilerini hesaba çekmelidir. Böylece kendileri kadınların durumu ve evlerinin düzeni konusunda ıslah edenlerden mi yoksa fesatçılardan mıdır öğrenmiş olurlar.[3] Dolayısıyla Reşid Rıza, erkeklerin evlilik kurumunu ayakta tutmaları için hem eşlerinin haklarını korumaları hem de yetiştirecekleri nesillerin ıslahını hedeflemeleri gerektiğine vurgu yapmaktadır. Bu kurumun şehvetin merkeze alınarak yürütülmesi değil, ıslahı amaç edinilmelidir.
Görüldüğü gibi “(ikisi) ıslah olurlar”  ve “ıslah eder” ifadelerinin yer aldığı ayetlerde iyiliğe engel olacak şekilde yemin etmenin doğru olmadığına, sapkın ilişkilerde bulunan erkeklerin tövbe etmeleri durumunda topluma kazandırılması gayreti içinde olmak gerektiğine, erkeklerin çokeşliliğinin yasaklanmadığına ancak eşleri arasında adil davranmalarının önemine dikkat çekilmektedir.        
19.9.2019 Memleket Gazetesi


[1] M. Reşîd Rızâ, Tefsîrü’l-Menâr (Mısır: el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l-Âmme li’l-Kitâb, 1990), 2: 291.
[2] Rızâ, Tefsîrü’l-Menâr, 5: 365-366.
[3] Rızâ, Tefsîrü’l-Menâr, 5: 366, 367.