“Annen (ümmüke/ümmike)” ifadesi iki Mekki surenin toplam üç ayetinde geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Hz. Meryem, evlenmeksizin (Meryem 19/19-21) yani mucizevi bir şekilde doğurduğu Hz. İsa kucağında olduğu halde bir süreliğine uzaklaştığı (Meryem 19/22) kavminin bulunduğu yere geri geldiğinde onu kınamaya başladılar: “Ey Harun'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi; annen de iffetsiz değildi.” (Meryem 19/28). Ayetteki Harun’un, o dönemde takvasıyla bilinen biri, Meryem’in erkek kardeşi veya -yakaşık 13 asır önce yaşamış olan- Hz. Musa dönemindeki Harun olduğu söylenmiştir. İsrailoğulları, İmran’ı ve eşini överken onların kızları Meryem’i kınamaktadır. Yaptıkları bir tür yargısız infazdır. Meryem’in, doğurduğu çocuğa işaret etmesi ve onun konuşmaya başlayarak annesinin temiz bir kadın oluşuna şahitlik etmesi, gerçeği ortaya çıkarır (Meryem 19/29-33).
Kur’an, Hz. Musa’nın annesine peygamber olmadığı halde vahyedildiğini belirtir. Bu vahyin ona doğrudan mı yoksa adı belirtilmeyen bir peygamberle mi bildirildiği Kur’an’da netleştirilmemiştir: “Bir zaman, vahyedilecek şeyi annene (şöyle) vahyetmiştik.” (Taha 21/38). Musa’nın annesine vahyin ulaştığı dönemde Firavun, İsrailoğullarının erkek çocuklarını öldürtmektedir (el-Kasas 28/4; el-Bakara 2/49). Söz konusu vahiy, Hz. Musa'nın annesinden, henüz bebek olan Musa’yı sandığa koymasını sonra onu ırmağa bırakmasını istemektedir. Musa’yı, hem Allah’ın hem de gelecekte Musa’nın düşmanı kesilecek Firavun alacaktır (Taha 21/39). Hz. Musa’nın annesinin takva ile bebeği arasında bir çelişki yaşamadığı görülmektedir. Anne sevgisi, ilahi emre itaate engel olmamaktadır. Bebeği, Allah’a düşman bir kimsenin eline geçecek olmasına rağmen, Hz. Musa’nın annesi vahye itaat etmekte ve tevekkülü, tekrar bebeğine kavuşmasıyla sonuçlanmaktadır. Allah ne güzel vekildir!
Musa’nın annesi vahye uygun hareket edip oğlunu bir sandık içinde ırmağa bırakır ve bebek Musa, Firavun’un sarayına ulaşır; ancak rivayetlere göre Musa, emzikli herhangi bir kadından süt emmez. Bir şekilde saraya ulaşabilen Musa’nın ablası, Musa bebeğin emzirilmesi konusunda çaresiz kalan saraydakilere bir çözüm önerir: “Hani, kız kardeşin gidip ‘Ona bakacak birini size bulayım mı?’ diyordu. Böylece gözü gönlü mutluluk dolsun ve üzülmesin diye seni annene geri verdik. Ve sen, birini öldürdün de seni endişeden kurtardık. Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında kaldın. Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa!” (Taha 20/40). Hz. Musa daha bebekken öldürülme riskiyle karşı karşıya geldi. Yetişkin hale geldiğinde ise yanlışlıkla bir adam öldürmesi nedeniyle öldürülme korkusu yaşadı ve yaşadığı ülkeden kaçmak zorunda kaldı; İmtihan, korku içinde saray hayatını terk edip Şuayb’ın ülkesinde güven içinde senelerce koyun çobanlığı yapmayı gerektirdi; ancak risalet görevi, öldürülme tehlikesi yaşadığı yere geri dönmeyi gerekli kılıyordu.
Görüldüğü gibi “annen” kelimesinin geçtiği ayetlerde Hz. Meryem’in babasının ve annesinin iyi insanlar olduğuna dikkat çekilerek İsa’nın babasız doğumu nedeniyle kınandığından, Hz. Musa’nın annesine vahyedildiğinden, bu doğrultuda annesi tarafından bir sandığa konularak ırmağa bırakılan Hz. Musa’nın, ablasının takibi ve yönlendirmesiyle tekrar annesine kavuşturulduğundan, yetişkin hale geldiğinde yine öldürülme korkusu yaşayan Hz. Musa’nın bir sınavdan geçirildiğinden ve ülkesini terk edip yıllarca Medyen’de kaldığından söz edilmektedir.
26.7.2019 Memleket Gazetesi