Kur’an’da “düzenleyip yöneten” ifadesi
Kur’an’da
“düzenleyip yöneten (yudebbiru-l-emr)” ifadesi, üç Mekki surenin dört
ayetinde geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin
iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Allah, evreni
yaratıp kendi haline bırakmış değildir: “Sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı
günde yaratan, sonra arşa istivâ eden ve işleri düzenleyip yöneten Allah'tır.
O'nun izni olmadan kimse şefaat edemez. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'na
kulluk edin. Düşünüp öğüt almaz mısınız?” (Yûnus 10/3). Ayetteki “arş”ın ne
olduğu konusunda kesin bir bilgimiz yoktur. Teşbihe düşmemek amacıyla gayb
alemini görünür aleme kıyaslayarak arşı tevil eden müfessirler vardır; ancak bu
kıyas geçerli değildir.[1] Ona “mülk” ve “saltanat” anlamı verenler olduğu gibi tevil
etmeksizin ve niteliğini tartışmaksızın Allah’ın tahtı anlamı verenler de
vardır. “Allah’ın hükmüne rağmen, herhangi bir şefaatçinin devreye girip suçlu
kimsenin görmesi gereken cezayı kaldırma yetkisi yoktur. Ahirette şefaat
için izin verilse bile izin alanların Allah’ın hükmüne razı olmayacak bir
şekilde hareket etmeleri mümkün değildir. Onların, Allah’ın şefaat
edilmesine hükmettiği kimseye müjde vermenin ötesinde yapacağı bir şey yoktur.
Kurtuluş tek olan Allah’a kulluktan ve O’nun ayetleri üzerinde düşünmekten geçer.
Ayette verilen bu doğru bilgilere rağmen, hâlâ düşünüp öğüt almayan kimseler
yanlış yapmaktadır.
Kur’an inkârcı
muhatapların da bildiği ve inkâr edemeyeceği gerçekler hakkında sorular sorarak
onlara çelişkili tutumlarını gösterir: “De ki: ‘Sizi
gökten ve yerden rızıklandıran kimdir? Yahut işitme ve görme duyularınıza sahip
olan kimdir? Ölüden diriyi diriden ölüyü çıkaran kimdir? İşleri düzenleyip
yöneten kimdir?’ ‘Allah’ diyecekler. De ki: Öyleyse sakınmıyor musunuz?" (Yûnus
10/31). Ayette işitmenin tekil görme duyularının çoğul kalıpla belirtilmesi,
görmenin çeşitliliğinin nispeten fazlalığını gösteriyor olsa gerektir. Ayetteki
sorular, Allah’a inanan müşriklerin de doğru kabul ettikleri gerçeklere işaret
etmektedir. Buna rağmen onlar, Allah’tan korkmaksızın O’nun ortakları
olduğuna inanmaktadırlar. Ayette dikkat çekilen hakikatler, ayettekilerle
sınırlı olmayıp Allah’ın gücünün büyüklüğünü göstermek amacıyla örnek olarak
verilmiştir.
Allah, gökte ve
yerde olup bitenleri belirledikten sonra varlıkları kendi haline bırakmış
değildir: “Gökten yere bütün işleri düzenleyip yöneten O'dur. Sonra süresi
sizin hesabınızla bin yıl süren bir günde (işler) O'na yükselir.” (es-Secde
32/5). Gökten yere ne olup bittiyse bunlar kayıt altına alınmakta ve Allah
katına çıkarılmaktadır. Sürenin uzunluğundan söz edilmesi, meselenin
ciddiyetini göstermektedir. Şer işleyen cezasını, hayır işleyen ödülünü alacaktır.
Evrendeki düzen
gerçekten etkileyicidir ancak bu düzen sonsuza dek böyle gitmeyecek, bir gün
sona erecek ve sunulmuş nimetlerden insanlara hesap sorulacaktır: “Eğer göklere bakarsanız, onu direksiz olarak yükselten Allah’tır.
Sonra arşına istivâ eden, belirlenmiş bir vakte kadar akıp giden güneşi ve ayı
emri altına almış olan, aynı zamanda bütün işleri düzenleyip yöneten de O dur.
Ayetlerimizi böyle ayrıntılı bir şekilde anlatıyoruz ki belki Rabbinizin
huzuruna, hesap vermek üzere çıkacağınıza ikna olursunuz.” (er-Ra`d 13/2). Sütunlar
üzerine bina ettiği yapıların ihtişamıyla övünen insanın, Allah’ın direksiz
yarattığı gökleri gördüğü halde O’nun huzurunda secdeye kapanmaması ne kadar da
gariptir! Allah’ın, arşına istivâ etmesi, niteliğini bizim bilmediğimiz O’nun
şanına yakışır şekilde bir istivâdır. Göklerde bulunan yıldızlar ve
gezegenlerin dünyaya çarpmaması, onlara getirilen hareket sınırlamasıyla
ilgilidir. Bu sayede dünya üzerinde insanlar, güvenli bir şekilde hayatlarını
sürdürmektedir. Göklerden ve ardından da sadece güneş ve ayın emir altına
alınmasından bahsedilmesi, ikisinin en çok göze çarpan gök cismi olmasından dolayıdır.
Nasıl güneş ve ayın, kendileri için belirlenen süre bitince ömürleri sona
erecekse sınavdan geçirilen insanın da dünyadaki ömrü sona erecek ve tekrar
diriltilip verilen nimetlere şükür mü yoksa nankörlük mü ettiği sorulacaktır.
Sonuç olarak
Kur’an’da “düzenleyip yöneten” ifadesinin yer aldığı ayetlerde Allah’ın gökleri
ve yeri altı günde yarattığından, arşına istivâ ettiğinden, şefaatin O’nun
iznine bağlı olduğundan, rızkı, işitme ve görme duyularını, hayatı Allah’ın
verdiğinden, her yapılanın Allah tarafından kaydının tutturulduğundan, göklerin
ihtişamından, güneş ve ayın kontrol dışı hareket etmediğinden, iyi veya kötü
olsun her yapılan işin hesabının sorulacağından söz edilmektedir. Yani Kur’an’daki
Allah inancı deizme asla prim vermez.
13.6.2019
Memleket Gazetesi
[1] M. Reşîd
Rızâ, Tefsîrü’l-Menâr (Mısır: el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l-Âmme li’l-Kitâb,
1990), 11: 73.