Kur’an’da “aralarında işlerini” ifadesi
Kur’an’da “aralarında
işlerini (emrahum beynehum) ifadesi, üç Mekki surenin birer ayetinde
geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin
iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Firavun. sihirbazlarını
toplayıp getirdi (Taha 20/60). Onun amacı, Hz. Musa’yı zor durumda bırakarak
İslam’ın Mısır’da yayılmasını engellemekti. Hz. Musa, sihirbazları Allah
hakkında yalan uydurmamaya davet etti. Aksi takdirde onlar, azaba uğrayıp
mahvolacaklardı (Taha 20/61). Uyarının ardından büyücülerin şöyle yaptığı
bildirilmektedir: “Sihirbazlar aralarında işlerini tartıştılar ve konuşmalarını
gizli tuttular.” (Taha 20/62). Muhtemelen Hz. Musa’nın, Firavun’a itaati ve
çıkar peşinde koşmayı eleştirmesi ve ardından da muhataplarını Allah’a teslim
olmaya davet etmesi sonucu büyücülerin kafaları karıştı. Sihirbazlar, aralarında
ortaya çıkan ihtilafı halkın gözü önünde tartışmayı Firavun rejiminin çıkarlarına
aykırı buldu; çünkü onları alkışlamaya hazır halk da İslam çağrısı karşısında
“Acaba!” diyebilirdi. Ya da Hz. Musa’nın hak üzere oluşunu alenen konuşmaları
nedeniyle Firavun’un kendilerine kötü davranacağından endişe ettiler. Diğer bir
ihtimal de katı “Firavun yanlısı” büyücülerin Hz. Musa’nın çağrısının makul
olabileceğini düşünen büyücüleri baskı altına alabilmek için gizlice görüşmeyi
uygun gördükleri şeklindedir; çünkü onlar, bir yol ayrımına gelmişlerdi. Ya
mevcut Firavun düzeni devam edecek ve onlar, cahiliye düzeninde büyücüler
olarak itibarlarını sürdüreceklerdi ya da hak üstün gelecek ve büyücülerin
artık esamisi okunmayacaktı. Bundan dolayı sihirbazlar, kafası karışıkları
hizaya getirip hilelerini yeniden organize etmenin gerekli olduğunu düşündüler.
Batıl yanlılarının işi zordu!
Müslümanlar tek
ümmettir. Yani müşriklerin ya da Ehl-i
Kitab’ın yaptığı gibi dinî ve siyasi gruplara ayrılarak bölük pörçük
yaşamaları, tevhid dinine uymaz. Zaten ihtilafta rahmet yoktur: “(İnsanlar)
aralarında işlerini paramparça ettiler. Hepsi bize dönecektir.” (el-Enbiya
21/93). Müminlerin yapmaları gereken birleştirici unsur olan vahye hep birlikte
tabi olmalarıdır (Al-i İmran, 3/103). Bütün Müslümanların inanç ve amellerinde
düşünce birliği sağlamaları gerçekte olan bir şey değildir ancak “birliktelik
ideali” sürekli canlı tutulmalıdır. Umutsuzluk, Müslümanın en büyük düşmanıdır.
Müslümanları birleştirici çabalar çok değerlidir ve Allah tarafından
ödüllendirilmesi umulur. Dine kısmen tabi olmak -kavrayış azlığı ya da
bilgisizlikten kaynaklanmıyorsa- bir sapkınlıktır. Müslümanlar, dinin
tamamının yaşanması için var güçleriyle çalışırlar. Bu çabaya siyasi
birliktelik de dâhildir. Siyasi parçalanmışlık, Müslümanları “kolay lokma”
haline getirecektir. Dinlerini parça parça edenler, Allah’a dönüşün “hesap
vermek” anlamına geldiği gerçeğini unutmamalıdır.
Her
peygamberden temiz ve helal şeyler yemeleri; dünya ve ahiret hayatları için
güzel, faydalı şeyler yapmaları istenmiştir (el-Müminun 23/51); çünkü insanlar
kendilerine öğüt veren kimselerin pratiklerine dikkat ederler. Peygamberlere gönderilen
tek din İslam’dır (el-Müminun 23/52). İnsanların İslam’ı bırakıp dinlerine
Yahudilik, Hristiyanlık, Mecusilik vs. demeleri kendi yakıştırmalarından ibarettir:
“Ne var ki insanlar aralarında işlerini parça parça böldüler. Her gurup
kendilerinde bulunan ile sevinip böbürlenmektedirler.” (el-Müminun 23/53).
Ayette eleştirilen kesimler, hakikat arayışından kopmuş ve batıl
anlayışlarından memnun kimselerdir. Bunların kimisi kalbinin temiz olduğu
gerekçesiyle kendilerini dindarlardan daha iyi dindar sayar kimisi de tuttuğu
orucun Allah’a itaatten ziyade sağlığına faydasını esas alır. Ayetteki “aralarında
işlerini parça parça böldüler” ifadesinden, birbirleriyle iletişimi
kopardıkları sonucu da çıkarılabilir.[1] Düşüncede fanatikleşme, İslam toplumunun bölünmesine yol açar.
Farklı fikirlerin ele alındığı zeminler elden geldiğince kaybedilmemelidir. Kendilerini
Müslüman olarak tanımlayanların bu aidiyet duygusu asla yok sayılmamalı, aksine
bu zemin iyiliği emir-kötülüğü nehiy, hakkı ve sabrı tavsiye sorumluluğu için
bir nimet olarak görülmelidir. Ayrıca farklı içtihatlarda bulunmaya müsait
nasslar hakkında farklı düşünme biçimleri de ihtilaf değil, “düşünce ve pratik
zenginliği" olarak görülmelidir.
Görüldüğü gibi
“aralarında işlerini” ifadesinin yer aldığı ayetlerde Hz. Musa’nın mucizesini
boşa çıkarmakla Firavun tarafından görevlendirilmiş büyücülerin planlarını
gizli yaptıklarından, insanların dinlerini bütünlükten kopardıklarından, bu
yanlışlarından dolayı Allah’a hesap verecekleri gerçeğinden ve bölünmüşlük
şeklindeki yanlışlarından da şikâyetçi olmadıklarından söz edilmektedir.
23.5.2019
Memleket Gazetesi