Kur’an’da “olmam emredildi" ifadesi
Kur’an’da “olmam emredildi (umirtu en eküne)” ifadesi hepsi
de Mekke’de inmiş üç surenin dört ayetinde yer almaktadır. Bu yazıda söz konusu
ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Resulullah (s), davet ettiği dinin gereği olarak Allah’a itaat
etmektedir ve o, bu açıdan en güzel örnektir: “(De ki:) Ben ancak, bu kentin
(Mekke'nin) Rabbine -ki O burayı dokunulmaz kılmıştır- kulluk etmem emredildi.
Her şey de zaten O'na aittir ve Müslümanlardan olmam emredildi.” (Neml 27/91).
Ayette Resulullah’ın (s) sadece kendi dindarlığından söz edilmesi, onu
insanlara tebliğ etmediği anlamına gelmez. Zaten dini bireysel alanla
sınırlasaydı muhtemelen inkârcılardan liderlerden kaynaklı pek bir sorun yaşamazdı.
Onun İslam’a daveti, müşrik liderleri rahatsız etti; çünkü Allah’ın birliğine
ve O’na ibadete çağıran İslam’ın, konumlarına zarar vereceğini anladılar.
Ayette Resulullah’ın (s) Mekke’nin Rabbine kulluk ettiğinin söylemesi, “Müşrikler!
Sizin tanrılarınıza tapmam.” iması içermektedir. Yine Resulullah’ın (s) hem
kulluk hem de Allah’a teslim oluşundan söz edilmesi de onun daveti ile
müşriklerin dini arasındaki farkı gösterir. Zira müşrikler de Müslümanlar gibi
Allah’a ibadet ediyor olsalar da onlar, Müslümanlar gibi Allah’a teslim
olmamakta, Allah’ın yanında başka tanrılara da kulluk etmektedirler.
İnkârcıların, bir çıkar gözetmeyen İslam çağrısına kulak
vermemeleri makul değildir: “Eğer yüz çeviriyorsanız zaten ben sizden bir ücret
istemedim. Benim ücretim Allah’tan gelecektir ve bana Müslümanlardan olmam emredildi.”
(Yunus 10/72). Resulullah (s), davetinden bir karşılık beklemektedir. O da Allah’ın
rızası ve cennettir. Yani onun beklentisi dünyevi değildir. Böyle samimi
bir davete karşı çıkmanın mantıklı bir açıklaması olabilir mi?
Hakikati kaybetmiş olan inkârcılar, tevhid dinini doğru
bulmamaktadır: “De ki: Ey insanlar! Benim dinimden şüphede iseniz (bilin ki)
ben Allah’ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam. Ben ancak sizin hayatınızı
sona erdirecek olan Allah’a kulluk ederim. Bana müminlerden olmam emredildi.” (Yunus
10/104). Ayette hitap “Ey insanlar!” şeklinde de olsa kastedilenler Allah’a
ortak koşan kimselerdir. Onlardaki şüphe, İslam’ın gösterdiği inanç ve ibadet
yoluna tabi olmak istemediklerini göstermektedir. Bundan dolayı olsa gerek
Resulullah’tan (s), “Ben de sizin dininizden şüphe etmekteyim.” demesi değil,
onların dinine göre ibadet etmeyeceğini söylemesi istenmektedir. Ayrıca
müşrikler, hak ile batılı o kadar birbirine karıştırmıştır ki onların dininden Resulullah’ın
(s) “şüphe” duyması, dinlerinin batıl oluşu açısından hafif kalır. Sözgelimi
Kur’an, müşrikleri Allah’a inanıyorlar diye “kısmen doğru yolda kimseler
olarak” tanımlamaz. Aksine onların “Allah’a inanmadıkları” belirtilir. İslam’ın
doğrularını kısmen benimsemek, vahyin kısmen de olsa reddi anlamına gelir ki
bu, tümünü inkâr gibidir. İslam, “biraz Allah’a biraz putlara kulluk ya da
biraz Allah’a itaat biraz da tağutlara” şeklindeki bir formüle asla prim vermez.
Herkesin dini kendinedir. İslam, şirk ile tevhid arasında bir orta yol bulma
arayışlarına açık kapı bırakmaz. Peygamber’in (s), “sizin hayatınızı sona
erdirecek olan Allah’a kulluk ederim” demesi, bir gerçeği hatırlatmanın yanında
bir de tehdit içermektedir. Zira ayette Allah’ın Müslümanları da öldürdüğüne
dikkat çekilmemiştir. Yani Müslümanlara işkence eden hatta canını alan Mekkeli
müşriklerin zulümleri karşılıksız kalmayacaktır. Onların putları da bu konuda
çaresizdir. Resulullah’ın (s), “Bana müminlerden olmam emredildi.” demesi, onun
davetinin kendinden kaynaklanmadığını, ona düşenin de kendisine vahyedilene
uymak olduğunu göstermektedir.
Müminler Allah’tan ve O’nu dost edinenlerden başkasını dost (veli) bilmezler:
“De ki: Gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilmeyen Allah'tan
başkasını mı dost edineceğim! De ki: Bana Müslüman olanların ilki olmam
emredildi ve sakın müşriklerden olma! (denildi).” (Enam 6/14). Gökleri ve yeri
yaratan Allah’ı bırakıp yaratmaya gücü yetmeyen putları, tağutları vs. dost edinmenin
sonucu kaybedenlerden olmaktır. Allah’ın uhdesinde yer alan yetkileri ve
özellikleri meleklere ya da veli dedikleri kimselere verenler de fevkalade
yanılmaktadır. Peygamber’in (s) inkârcılara “Müslüman olanların ilki”
olduğunu söylemesi, kendi dönemine dair ilk Müslüman olduğunu gösterir. Yoksa
ondan önceki tüm peygamberler ve müminler de Müslüman idi.
Görüldüğü gibi kâfirlerin adeta Resulullah ile empati yapmaya davet
edildiği “olmam emredildi” ifadesinin yer aldığı ayetlerde Resulullah’ın (s) her
şeyin olduğu gibi Mekke’nin Rabbi olan Allah’a ibadet etmesinin ve
Müslümanlardan olmasının emredildiğinden, İslam’ın tebliğini ücretsiz
yaptığından ve karşılığını sadece Allah’tan beklediğinden, sadece O’na kulluk
ettiğinden, Allah’tan başkasını dost edinmediğinden söz edilmektedir. Doğru
yolda olmak isteyenlerin yapacağı şey, Resulullah’ın (s) söz ve fiillerini
örnek almaktır.
Memleket Gazetesi 14.3.2019