Kur’an’da “Allah yolunda savaşır.” ifadesi
“Allah yolunda
savaşır.” ifadesi, biri Mekki diğer ikisi Medeni surelerde olmak üzere toplam
üç surenin birer ayetinde geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ifadenin yer aldığı
ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Zekât ve
cihattan söz edilmesi, Medeni surelerin genel özelliklerindendir. Bununla
birlikte Mekki bir surenin ayetinde şöyle denilmektedir: “Senin, gecenin üçte
ikisine yakın kısmını, (bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan
(ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle
yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü (içinde olup bitenleri)
ölçüp biçen ancak Allah'tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için sizi
bağışladı. Artık Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki sizden hastalar bulunabilir ve bir başka kısmınız da Allah'ın
lütfunu, ihsanını elde etmek için yeryüzünde yolculuk eder ve başka bir bölük
de Allah yolunda savaşır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı
kılın, zekâtı verin, Allah'a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden
(dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de
daha üstün ve ödül olarak daha büyük olmak üzere. Allah'tan bağışlanma dileyin,
şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (el-Müzzemmil 73/20). Ayetten
anlaşılan şey, farz namazların dışında kalan gece ibadetinin, gecenin 2/3’ünden
az olmasının iyi olduğudur. Yani üst sınır budur. Ayette, zekât ve cihattan
söz edilirken miktarı henüz belirlenmemiş bir zekât ve gelecekte yapılacak bir
cihattan söz ediyor olsa gerektir; çünkü Mekke’de Müslümanlar zaten maddi
olarak zor durumda olup zekât verecek durumda olanları neredeyse yok gibidir,
cihat yapacak organizasyon ortamından da yoksundur. Resul (s) ile birlikte
müminlerin bir kısmının ibadet ediyor olması, söz konusu ibadetin tüm
Müslümanların yapması gereken bir ibadet olmadığını göstermektedir. Bu ayette
Kur’an okunmasının emredilmesi bazı âlimler tarafından namaz kılma şeklinde
anlaşılmış bazıları da bildiğimiz anlamda Kur’an okuma diye yorumlamışlardır. Geçimini
sağlamak amacıyla yola çıkan kişinin, cihat edenle birlikte belirtilmesi, meşru
kazanç için çabalamanın cihada çıkmak gibi güzel bir şey olduğunu gösterir. Nafile
gece ibadetindeki kolaylaştırma konusunda ayette üç gerekçe belirtilmiştir:
Hastalık, ticaret ve cihat. Kur’an’ın çoğu yerinde olduğu gibi bu ayetinde de
namaz ve zekât emri birlikte anılmıştır. Dolayısıyla müminler Allah ile
ilişkilerini namaz kılarak müminlerle ilişkilerini de onlara maddi yardımda
bulunarak sıkı tutarlar. Ayette Allah’tan bağışlanma dilenmesinin
istenmesinin öncesinde Allah yolunda para harcamanın belirtilmesi dikkat
çekicidir.
“Dünyada
savaşların olmadığı dönem yoktur.” denilse yeridir. Bu durumda kişi hakkın mı
yoksa batılın mı tarafında olacağı tercihiyle karşı karşıya kalır. Bu durumda
müminler Allah’ın dinini yüceltici bir mücadele vermekle yükümlüdürler: “İman
edenler Allah yolunda savaşır, inanmayanlar ise tâğut yolunda savaşır. O halde
şeytanın dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki şeytanın kurduğu düzen
zayıftır.” (en-Nisa 4/76). Müminler bu mücadelede “en güçlü” olanın yani
yüce Allah’ın tarafında savaşır. Bu savaşta müminler, dünyevi kayıplar
yaşasalar da onlar Allah’tan gelip yine O’na döneceklerine inandıkları için (el-Bakara
2/156) her hâlükârda kazançlıdırlar. Allah’ın dostlarına yenilgi yoktur.
Batıl ideolojiler ve dinlerin bağlıları olan şeytanın dostları ise faydasız
vesveselerin ve faydasız düşüncelerin peşinden giderler. Şeytanın tuzağı,
Allah’ın planı karşısında zayıftır. Müminler Allah’a tevekkül edip tağuta karşı
mücadele etmelidir.
Müminler, yüce
Allah ile bir ticaret yapmaktadırlar. Bu ticaret, Allah yolunda halisane
çabalar karşılığında cennetin alınması şeklindedir: “Allah müminlerden,
mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın
almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşır, öldürürler, ölürler. (Bu),
Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaattir. Allah'tan daha
çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış
verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.” (et-Tevbe 9/111).
Ayetteki “satın alma” ifadesi, kula verilen değeri gösterir. Her şeyin Allah’a
ait olduğu gerçeği dikkate alındığında aslında kulun cenneti kazanmak için
harcadıkları da kendisine ait değildir; ona hibe yoluyla kullanım hakkı verilen
nimetlerden söz edilebilir. Cömert olan yüce Allah, imtihan için bahşettiği
nimetlerin değerini, mülkün sahibi değil, emanetçisi olduğunu bilmelerinin karşılığı
olarak kullarına daha fazla nimet verecektir. Bundan daha güzel ticaret, daha
güzel motivasyon kaynağı olur mu? Buna karşın, “satış sözleşmesine” imza
atmayan yani peygamberler aracılığıyla gelen vahyin yol göstericiliğini
reddeden kimse, mülkün sahibinin kendisi olduğunu sanıp Allah’a şirk
koşmaktadır. Onlar, cennet nimetinden yoksun kalacaklardır.
Görüldüğü gibi
“Allah yolunda savaşır.” ifadesinin yer aldığı ayetlerde gece ibadetinden ve
onun kolaylaştırılmasından, namaz ve zekâttan, bağışlanmadan, müminlerin Allah
yolunda, kâfirlerin ise tağut yolunda savaştıklarından, mülkün sahibi değil mülkün
kullanım hakkına sahip olduğu bilinciyle hareket edenlerin
ödüllendirileceğinden söz edilmektedir.
24.2.2019 Memleket
Gazetesi