Kur’an’da “Kim Allah’a inanır” ifadesi
“Kim Allah’a inanır (vemen yu’min billâhi)” ifadesi, iki
Medeni surenin toplam üç ayetinde geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ayetler,
içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır. Bağlam
gereği, sonuncu ayetin “Kim Allah’a inanırsa” şeklindeki çevirisi tercih
edilmiştir.
Boşanma hukukundan söz edilen bir surede, bu konunun hemen ardından
Allah’a karşı gelen toplumların cezalandırılmasından bahsedilmekte sonra da inanmanın
ve inancın gereklerini yerine getirmenin sonucunun mutluluk olduğu şöyle ifade
edilmektedir: “İman edip güzel işler yapanları, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak
için size Allah'ın apaçık ayetlerini okuyan bir Peygamber göndermiştir. Kim
Allah'a inanır ve faydalı iş yaparsa Allah onu, altlarından ırmaklar akan,
içinde ebedî kalacakları cennetlere yerleştirir. Allah o kimse için gerçekten
güzel bir rızık vermiştir.” (et-Talak 65/11). Ayetteki karanlıklardan küfrün,
aydınlıktan ise imanın kastedildiği söylendiği gibi[1] ilkinin
cehalet karanlıkları ikincisinin ise bilginin ışığı olduğu da söylenmiştir.[2] İslam
hukuku, adaleti temin için vardır. Bu kapsamda kadınların hakları garanti
altına alınmıştır. Bu haklara ve diğer ilahi kurallara uygun hareket eden
müminler için ahirette rızık endişesi yoktur. Ayrıca dünya nimetleriyle
karşılaştırıldığında cennet nimetleri daha tercih edilir niteliktedir.
Bu dünyada kazananın ve kaybedenin kim olduğu bilgisi kesin olarak
tespit edilememektedir. İşte ahiret bu açıdan gayet anlamlıdır: “Mahşer
vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o aldanma/aldatma (teğabun) günüdür.
(Ancak) kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa Allah onun kötülüklerini
örter, onu (ve benzerlerini), içinde ebedî kalacakları, altlarından ırmaklar
akan cennetlere yerleştirir. İşte büyük kurtuluş budur.” (et-Teğabun 64/9). Şeytanın
saptırmasıyla bu dünyada insanların çoğu, iyilikte yarışmak ve yardımlaşmak
varken gerek inanç gerekse pratik açıdan kısa dünya hayatını merkeze almakla birbirlerini
kandırırlar. Hâlbuki buradaki hayat geçici ahiretteki ise kalıcıdır. Bu dünyada
birbirlerini kandırmakta yarışanlar ahiret hayatlarını da mahvetmektedirler. Ayetteki
aldanma (teğabun), karşılıklı olabileceği gibi tek taraflı bir aldanma/aldatma
da olabilir. Hayatını tevhid ve adalet değil, şirk ve zulüm üzerine
kuranların akıbeti ahirette cehennem olacaktır ve onlarınki ne büyük bir
aldanmadır! Öyleyse insanlar bu uyarıları dikkate almalı, geçici dünya
kazancını değil, malları ve canları pahasına kalıcı ahiret mutluluğunu elde
etmeyi hedeflemelidir.
İnsanların başına gelen belalar, Allah’ın dilemesine bağlı olarak
gelir: “Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah'a
inanırsa Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.” (et-Teğabun
64/11). Müminlere düşen şey, başlarına bir bela geldiğinde özeleştiri yapmak ve
Allah’tan gelip O’na dönecekleri bilinciyle yaşamaktır (el-Bakara 2/156). Her
şeyin Allah’tan geldiği inancı, insanın acılarını dindirir, sabretme oranını
yükseltir. İnsan, zorluklara sabrettiği oranda ödüllendirilecektir. Allah,
bela sonrası kulunu rahatlığa erdirirse buna şükreden kul yine ödüllendirilecektir.
Ancak kul, isyan ederse onun bu durumu
Allah’a gizli kalmaz. Allah’a şirk koşmadan iman etmek doğru yolun kendisidir.
Artık kulun yapması gereken şey, vahiyle gösterilen o doğru yolda yürümektir. “Kalbinin
temiz” olduğunu söyleyip yanlış yolda yürüyenler, şeytan işi pisliklerden uzak
kalamazlar. Bu tehlikeden korunmanın yolu, vahyin yol göstericiliğini
okuyup öğrenmek ve gereklerini yapmaktan geçer. Allah, tağuta inananı da Allah’ın dinine tabi
olanı da bilir.
Görüldüğü gibi “Kim Allah’a inanır” ifadesinin yer aldığı ayetlerde
peygamberlerin insanları aydınlattığından ve onların yolundan gidenlerin
ödüllendirileceğinden, ahirette ebedi cennetlere kavuşacaklarından ve Allah’a vahyin
gösterdiği şekilde inananların güzel işlerini Allah’ın bildiğinden söz
edilmektedir.
11.1.2019 Memleket Gazetesi