Kur’an’da “Allah’ın rahmeti” ifadesi
“Allah’ın rahmeti (rahmetallâhi/rahmetullâhi/rahmetillâhi)” ifadesi,
dört ayette açık te (ت), iki ayette (Al-i
İmran, 3: 107; Zümer, 39: 53) ise kapalı te (ة)
ile yazılmaktadır. Bu yazıda açık te ile yazılı dört ayet, içlerinde
bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır. Bağlam gereği, ele
alacağımız üçüncü ayette “Allah’ın rahmetinin” ve dördüncü ayette ise “Allah’ın
rahmetini” şeklinde bir çeviri tercih edilmiştir.
Güvenli bir ortamda aç kalmaksızın hak ve adalet
çerçevesinde yaşayabilmek bir nimettir. Böyle bir ortam
varken bunu aksatacak durumlar karşısında kayıtsız kalma hatta bozgunculukta
aktif rol alma sonucu ortaya çıkan zarar, o kimselere de dokunur. Bu nedenle
peygamberlerin ıslah çabalarının ardından onların yolunu terk etmekten ve
tağutların peşinden gitmekten uzak durulmalıdır: “Düzene sokulmasından sonra
yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. O'na korku ve ümit ile dua edin. Muhakkak ki
Allah'ın rahmeti iyilik edenlere yakındır.” (Araf, 7: 56). Tüm peygamberler
Allah’ın azabından korkmaya (takva) ve O’nun rahmetinden ümit kesmemeye davet
etmişlerdir. Zaten denge de buradadır. Allah’a saygıyla kulluk eden iyi
kimseler ödüllendirilecektir.
Hz. Âdem’i anasız babasız yaratan Allah için yaşlı bir kadının çocuk
doğurabilmesine imkân vermek zor değildir. Kuralı koyan, istisnasını da
koyabilmeye güç yetirendir: “(Melekler) dediler ki: Allah'ın
emrine şaşıyor musun? Ey ev halkı! Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin
üzerinizdedir. Şüphesiz ki O, övülmeye lâyıktır, iyiliği boldur.” (Hud, 11:
73). Geç yaşta çocuk sahibi olmak -Hz. İbrahim ve eşinin sonrasında- hanımı
kısır olan Hz. Zekeriya’ya da nasip olmuştur. O da Hz. İbrahim’in hanımı gibi verilen
müjde karşısında hayrete düşmüştür (Al-i İmran, 3: 40). Her ikisinin hayretinin,
Allah’ın gücünü gereğince takdir edememelerinden değil, beklenmedik bir ikram
karşısında sevinçle karışık bir şaşırmadan kaynaklandığı söylenebilir.
Akıllı kimse, evrene dair incelemelerinden vardığı sonuçlar ile yaratıcı arasındaki
irtibatı görendir: “Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak: Arzı, ölümünün ardından nasıl
diriltiyor! Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şeye kadirdir.”
(Rum, 30: 50). Sonbahar ve kış döneminde adeta tabiattaki ölüme
yolculuk ibret vericidir. Ardından bahar ve yaz dönemi gelince tabiatta bir
canlılık olmaktadır. Benzer şekilde ölümünden sonra insana da can verilecek ve
akıl nimetini vahiyle uyumlu kullanıp kullanmamasına göre ödülle ya da ceza ile
karşılaşacaktır. İnsana can veren Allah’ın, insanın ölümünün ardından tekrar
diriltemeye gücü yeter.
Müminler için önemli olan, dinlerini rahatlıkla yaşadıkları yerdir. Onlar
dinlerinden uzaklaşma pahasına bir toprak parçasına bağlanıp kalmazlar.
Bulundukları yerde İslam’ın yaşanmasına ve anlatılmasına imkân bulamıyorlarsa
Allah’ın arzının geniş olduğunu ve gerekirse Allah yolunda canla mal ile
çabalamaktan (cihat) geri durmamanın önemini hatırlamalıdırlar: “İman
edenler ve hicret edip Allah yolunda cihat edenler var ya işte bunlar, Allah'ın
rahmetini umabilirler. Allah, bağışlayandır ve merhametlidir."
(Bakara, 2: 218). Müslüman, tevhid dininin egemen olması için elinden geleni
yapar. Bu uğurda şehit olmaktan da korkmaz. Onun cihadı daha fazla mal,
toprak vs. elde etmek ve inkârcıları yok etmek için değil, insanların dünya ve
ahiret mutluluğunu temin içindir.
Görüldüğü gibi “Allah’ın rahmeti” ifadesinin geçtiği ayetlerde
fesattan uzak durulması gerektiğine, Allah’a korku ve ümit ile dua edilmesinin
önemine, Allah’ın rahmet ve bereket verdiğine, dirilişin gerçekleşeceğine,
Allah’ın rahmetini iman, hicret ve cihat edenlerin umabileceğine dikkat
çekilmektedir.
Memleket Gazetesi 8.11.2018