Kur’an’da “Allah’ın kitabında” ifadesi
“Allah’ın kitabında (fî kitâbillâh) ifadesi,
biri Mekki diğer üçü Medeni olmak üzere toplam dört surenin birer ayetinde
geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ifadenin yer aldığı ayetler, içlerinde
bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Kur’an, ahirette geçecek mümin-kâfir diyalogunu şöyle aktarmaktadır: “Kendilerine
ilim ve iman verilenler ise şöyle derler: Ant olsun ki Allah'ın kitabında
(yazılı) olana göre siz yeniden diriliş gününe kadar kaldınız. İşte bu yeniden
diriliş günüdür. Ancak siz bilmiyordunuz.” (Rum, 30: 56). Anlaşıldığı
kadarıyla müminler, iman ve bilgiyi vahiyden almış ve bu sayede dünya ve ahiret
mutluluğunu elde etmişlerdir. İnkârcılar ise onlara yol gösteren vahyi
bilmiyormuşçasına tüm planlarını dünyaya dönük yapmaktadırlar. Onların ahirette
bir kazancı olmayacaktır. Onları bekleyen ateştir. Allah, ahirette
gerçekleşecek bu diyaloğu dünyadakiler kendilerini ahirette bekleyen tehlikeye
(cehennem) karşı düzeltsinler diye vermektedir; fakat kâfirler bu uyarıyı
dikkate almamaktadır.
Kur’an’a göre bir mümin diğerine ne kadar yakınlık gösterir ve yardım
ederse etsin aralarında miras hukuku oluşmaz. “Sonra iman eden, hicret eden
ve sizin yanınızda cihat edenler, onlar da sizdendir. Akraba, Allah’ın
kitabında birbirlerine daha yakındır. Allah, şüphesiz her şeyi bilendir.”
(Enfal, 8: 75). Mekke’den Medine’ye göç eden Muhacirlerle onlara sahip çıkan
Ensar’ın birbirlerine mirasçı da oldukları nakledilir. Bu nakil doğru olsa bile
zorunluluktan kaynaklanan geçici bir hukuki uygulama olsa gerektir. Her ne kadar
Mekkeli Muhacirler, Ensar tarafından Medine’de akrabaymış gibi ağırlanmışlarsa
da bu ayetin gelişiyle birbirlerine mirasçı olamayacakları kesinleşmiş
olmaktadır.
Peygamber eşleri, evlenme yasağı açısından müminlerin anneleridir. Her
ne kadar mezheplerden biri, Hz. Ayşe’yi diğer peygamber hanımlarından ayrı
tutsalar da onlar da dinen Hz. Ayşe’yi anneleri olarak görmek zorundadır.
Peygamber hanımları evlenme yasağı dışında diğer açılardan, mümin kadınlar
gibidir: “Peygamber, müminlere canlarından ileridir. Onun eşleri de onların
anneleridir. Akrabalar da Allah'ın kitabında birbirlerine öteki müminlerden ve
muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız (bir
vasiyet etmeniz) hariç. Bunlar Kitapta yazılmıştır.” (Ahzab, 33: 6). Bazen
akraba olmayan müminler, akrabalardan daha çok yardımcı olsalar da miras
hakkına sahip olmazlar; ancak miras bırakan kişi onlar için vasiyette
bulunabilir.
Yeryüzünü yaratan Allah, zamanın işleyişini de bir sisteme bağlamış ve
ayların sayısının on iki olduğunu belirtmiştir. Demek ki başlangıcından bugüne
kullandığımız zamanda bir eksilme/artma gerçekleşmemiştir: “Gerçek şu ki
Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın
kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesap
(din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca
savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşın. Bilin ki Allah, takva
sahipleriyle beraberdir.” (Tevbe, 9: 36). Ayetten anlaşılan şey, haram
ayların sadece Araplara ait bir örf olmadığıdır. Haksız yere cana kıymak, Allah
yolunda olmayan amaçlarla savaşmak haram aylarda daha da günahtır. Bunun
dışında haram aylarda saldırıya maruz kalan Müslümanlar, kendilerini
savunurlar. Bu ayetteki “haram aylar” ile kendilerine ihtarda bulunulan
müşriklere verilen “dört aylık süre” (Tevbe, 9: 2) aynı değildir.
İlkinde üç ay (11. ay Zilkade, 12. ay Zilhicce ve 1. ay Muharrem) peş peşe
gelmekte ancak dördüncü ay (sıralamada 7. ay Recep) ile bunlar arasında başka
aylar bulunmaktadır. İhtar verilen müşrikler için belirlenen dört aylık süre
ise peş peşe gelen dört aydır. Haram aylarla ilgili “Öyleyse bunlarda
kendinize zulmetmeyin.” şeklindeki ifade, bu aylarda savaş yapmak ile diğer
aylarda savaşmayı denk görmek olsa gerektir. Bu ayların sırasını nesî
yoluyla değiştirmek suç ise “Bu aylarda savaşmakta sıkıntı yoktur, yasak
tarihseldir.” demek de başka bir cürümdür.
Görüldüğü gibi “Allah’ın kitabında” ifadesinin yer aldığı
ayetlerde ahirette müminlerle inkârcılar arasında geçecek bir diyalogdan,
hicret ve cihattan, Resulullah’ın (s) eşlerinin müminlerin anneleri olduğundan,
mirasçılık ilişkisinin akrabalıkla bağlantılı olduğundan, on iki aylık zaman
periyodunun Allah tarafından belirlenmiş olup bunun 1/3’ünün -müminlere saldırı
olması hariç- savaş yasağı içeren “haram aylar” olduğundan söz edilmektedir.
Memleket Gazetesi 15.11.2018