Kur’an’da “Allah’a (…) inanın” ifadesi
“Allah’a (…)
inanın (feâminû billâhi)” ifadesi, biri Mekki diğer üçü Medeni olmak
üzere toplam 4 ayette geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ifadeler, içlerinde
bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Hz.
Peygamber’in Allah’ın birliğine yani doğru yola çağıran mesajı, tüm insanlara
yöneliktir:
“De ki: 'Ey insanlar! Ben, göklerin ve yerin mülkiyeti kendisine ait
olan, kendisinden başka ilah olmayan, öldüren ve dirilten Allah tarafından
sizin tümünüze gönderilmiş bir peygamberim. Allah'a ve O'nun, ‘Allah'a ve
sözlerine inanan, okuma yazma bilmeyen nebi peygamberine’ inanın ve ona uyun;
olur ki doğru yola erersiniz.” (el-Araf 7/158). Son risaletin ilk
muhataplarının Mekkeliler olması, ayetteki “Ey insanlar!” hitabından
kastedilenin onlarla sınırlı olmasını gerektirmez. Zaten risaletin ilk
yıllarında panayırların kurulduğu Mekke’ye ticaret için gelenlere de tebliği
yapılıyordu. Dolayısıyla İslam, Mekke döneminde yerel, Medine döneminde
evrensel bir söylem kullandı, denemez. Baştan beri mesajının muhatabı ulaştırılabildiği
herkes idi. Ayette, Hz. Peygamber’den, Allah’ın her şeyin sahibi olduğunu
ve kendisini de O’nun görevlendirdiğini söylemesi istenmektedir. Allah, her
şeyin sahibi olduğuna göre yarattıkları üzerinde yalnızca O’nun dediği olur.
O’nun dışındaki varlıkların yapıp etmeleri, Allah’ın belirlediği sınırları
aşamaz. Doğru yolu bulmak, can veren ve öldüren Allah’ın peygamberi
aracılığıyla ilettiği vahye uymakla mümkündür. Okuma yazma faaliyetlerinden
uzak bir insan olan Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği vahyin, Allah’tan geldiği
konusunda şüphe yoktur. Ayette “inanın” denildikten sonra bir de “uyun” emrinin
belirtilmesi, İslam’daki inanç-eylem bütünlüğünü göstermektedir.
Allah’tan bela
istenmez, gelince de sabredilir. Bu sırada gerçekten iman etmeyenler
kendilerini ele verirler ve müminler bu sayede kendilerini “iyi gösteren”
kişileri tanırlar. Bu, oldukça önemli bir kazançtır:
“Allah, müminleri şu bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; pis olanı temiz
olandan ayıklayacaktır. Allah size gaybı bildirecek de değildir; ancak Allah
peygamberlerinden dilediğini seçer. Şu halde Allah'a ve peygamberlerine inanın.
Eğer iman eder ve kötülüklerden sakınırsanız sizin için büyük bir ödül vardır.”
(Al-i İmran 3/179). Müminlerin, düşmanlarını tanımaları, gaybi bir yardımdır.
Bu yardım, Uhud örneğinde olduğu gibi zorluklara sabretmenin ödülüdür. Kimin
kalbinde nifak kimin de iman olduğu zor anlarda ortaya çıkar. Dünyevi anlamda
her şeyin yolunda olduğu anlarda “Müslümanmış gibi” görünenlerin tespiti
zordur. Allah kimin münafık olduğunun, sosyal olaylardaki tavırlara göre
tespit edilmesini dilemiştir.
Yahudiler, Hz.
İsa’nın babasız olmasını onu küçültmek niyetiyle kullanırken Hz. İsa’ya
inandığını söyleyen Hristiyanlar ise onu tanrılaştırmışlardır: “Ey Ehl-i Kitap! Dininizde taşkınlık etmeyin ve Allah hakkında
doğru olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih; Allah'ın peygamberi,
Meryem'e bıraktığı kelimesi ve O'ndan bir ruhtur. Artık Allah'a ve
peygamberlerine inanın. ‘(İlah) üçtür.' demeyin. Bu iddialarınızdan vazgeçin.
Sizin hayrınıza olur. Şüphesiz ki Allah tek bir ilahtır. Allah bir çocuk sahibi
olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanlar hep O'nundur. Vekil olarak
Allah yeter.” (en-Nisa 4/171). Anasız babasız yaratılan Âdem örneği varken
Allah’ın İsa’yı babasız yaratmasından yola çıkarak ona –ayette Allah’tan bir
ruh olduğu ifade edilmiş olsa da - ilahlık atfetmek tutarsızlıktır. İnsanların
bilgisi sınırlıdır ve gördükleri gerçeklerdeki sürekliliğin dışında durumlarla
karşılaştıklarında o durumları Allah’a ortak koşma değil, ibret alıp O’na
kulluğu artırma vesilesi görmelidirler. Hz. İsa, Allah’ın kulu ve elçisidir,
bunun ötesinde bir varlık değildir. Kur’an Hz. İsa’nın gerçek konumunu ortaya
koymuş ve İncil’deki tahriflere dikkat çekmişken Hristiyanların Kur’an nimetini
göz ardı etmeleri yanlıştır. Her şeyi yaratan Allah’ın oğlu ya da kızı olmaz. Allah,
şekil verdiği çamura ruhundan üfleyerek Âdemi nasıl yarattıysa (el-Hicr 15/29)
benzer şekilde Hz. Meryem’e ruhun üflenmesiyle de Hz. İsa yaratılmıştır
(el-Enbiya 21/91) .
Üç iman
konusunun yer aldığı bir ayette şöyle denilmektedir: “Onun için Allah'a, Peygamberine
ve indirdiğimiz o nura inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (et-Teğâbun
64/8). Ayette Allah’a, elçisine ve Kur’an’a imanın emredilmesinin ardından,
Allah’ın insanların yaptıklarını bilmesinden söz edilmesi, iman iddiasında
bulunup onun gereklerini yerine getirmeyenlere bir uyarı niteliğindedir. “Kalbim
temiz.” deyip gayri İslami bir hayat sürenler, fiillerinden hesaba çekileceklerini
unutmamalıdır. İman edilmesi istenen kitap; insanların yolunu aydınlatmakta,
karanlık fikirleri ve vesveseleri dağıtmaktadır. Bu ilahi yardımı görmezden
gelenler nankör kimselerdir.
Görüldüğü gibi
“Allah’a (…) inanın.” ifadesinin yer aldığı ayetlerde Allah’ın sıfatlarına, Hz.
Peygamber’in (s) özelliklerine ve ona itaat etmek gerektiğine, ikiyüzlülerin
çetin olaylar karşısında kendilerini gizleyemediklerine, iman edip Allah’tan
sakınanların ödüllendirileceğine ve Allah’a şirk koşmanın kötülüğüne dikkat
çekilmektedir.
3.1.2019
Memleket Gazetesi