Kur’an’da “Allah’tan bir gazaba” ifadesi
“Allah’tan bir
gazaba (ġadabin minallâhi)” ifadesi üçü Medeni biri Mekki surede olmak
üzere toplam 4 ayette geçmektedir. Bu ayetlerin ilkinde, bağlam gereği “Allah'tan
bir gazap” şeklinde bir çeviri tercih edilmiştir. Bu yazıda söz konusu
ifadenin geçtiği ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre
incelenecektir.
Sümeyye ve
kocası Yasir, risaletin ilk yıllarında küfür sözü söylemedikleri için kâfirler
tarafından şehit edilen iki mümindir. İşkence edilen
oğulları Ammar ise kalbi imanla dolu olduğu halde öldürülmemek için küfür sözü
söylemiştir. Ammar gibi iman ettikten sonra inkâra zorlananlar, inkâr sözleri
söyleseler de mümin oluşları devam eder: “Kim iman ettikten sonra Allah'ı
inkâr ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat
kim kalbini kâfirliğe açarsa böyle kimselerin üzerine Allah'tan bir gazap iner
ve onlar için büyük bir azap vardır.” (Nahl, 16: 106). Özgür iradesiyle
imanı bırakıp küfre yönelenlerin geçmişte yaptıkları güzel şey, onları Allah’ın
gazabından korumaya yetmeyecektir; çünkü onlar kendilerini yaratan Allah’a
nankörlük etmişlerdir. Bu durumda da cennet nimetlerini beklemeye hakları
yoktur.
Allah,
İsrailoğullarını Firavun’un zulmünden kurtarmış ve kölelikleri bitmişti. Ne var
ki onlar zulüm düzenine midelerinden bağlanmışlardı: “Hani 'Ey Musa! Böyle bir tür yiyeceğe daha fazla dayanamayacağız.
Rabbine dua et de bize sebze, salatalık, sarımsak, mercimek, soğan gibi yerin
bitirdiği bitkilerden çıkarsın.' demiştiniz. Musa da 'Değersiz bir şeyi hayırlı
olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Öyleyse bir şehre inin orada istedikleriniz
vardır.' demişti. Onlar aşağılık ve yoksulluk belasına çarptırıldılar ve Allah’tan
bir gazaba uğradılar. Böyle olması onların Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri
ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri yüzündendi. Bu, aynı zamanda Allah'a
karşı gelmeleri ve taşkınlık etmeleri dolayısıylaydı.” (Bakara, 2: 61). İsrailoğulları,
dine karşı mesafeliydi. Bundan dolayı Hz. Musa’ya “Rabbimize” değil, “Rabbine
dua et.” diyorlardı. Onlar, konforu dine ve özgürlüğe tercih
etti. Bu konfor, beraberinde onlara köleliği de getirse umurlarında değildi. Ayette,
İsrailoğullarına “şehre inin” denilmesinden kastedilen yer, köle olarak
yaşadıkları Mısır değil, çeşit çeşit yemek yiyebilecekleri herhangi bir şehir
de olabilir. Her hâlükârda orası, -kınandıklarına göre- rahat ibadet edecekleri,
ahiretlerine faydası olacak bir yer değildi. Allah’ın ayetlerini inkârı
sürdürmeleri ve peygamberleri öldürmeleri, İsrailoğullarını aşağılık varlıklar
hale getirdi ve geçim sıkıntısından kurtulamadılar. Başlarına gelen kötü
şeyler, yaptıkları kötülüklerin karşılığıydı. Peygamberleri öldürme, isyan
ve haddi aşma suçları işleyen İsrailoğullarının hâlâ kendilerini “seçilmiş topluluk”
olarak görmeleri ne büyük çelişkidir!
Savaş sırasında Allah’a tevekkül etmek ama düşmandan kaçmamak gerekir; fakat
taktik gereği savaş alanından uzaklaşmakta, bozguna uğramış gibi yapmakta vs.
bir sakınca yoktur: “Kim o gün
savaşmak için bir tarafa çekilmek, ya da başka bir birliğe katılmak dışında
arkasını dönerse o, Allah'tan bir gazaba uğrar, onun yeri cehennemdir, o
varılacak ne kötü bir yerdir!” (Enfal, 8: 16). Savaşta müminleri yalnız
bırakmak, Allah’ın gazabını çeker. Bu tür kimseler cehennem tehdidi ile karşı
karşıya gelirler. Savaştan kaçanlara, gazap tehdidinde bulunulması, bu günahın
büyüklüğünü gösterir.
Yahudilerin
zilletten kurtulmaları Allah’a verdikleri itaat sözünü yerine getirmeleriyle
mümkündür: “Onlar (Yahudiler) nerede
bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ahdine ve insanların (müminlerin) himayesine
sığınmadıkça kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur; Allah'tan bir gazaba uğramışlar
ve miskinliğe mahkûm edilmişlerdir. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini inkâr
ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Bu da onların isyan
etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır.” (Al-i İmran, 3: 112). Ayet,
Yahudilerin son vahye ve peygambere iman etmelerinden umut kesmeyi
gerektirmemektedir. İçlerinden Allah’a yönelenler, müminlere sığınanlar olursa
onlar zilletten kurtulurlar; ancak ayette sayılan kötü tutum ve davranışları
sürdürdükleri sürece alçaklıktan kurtulamayacaklardır. Müminlerin “himayesine”
girmeleri, cizye vermeyi kabul etmeleri şeklinde yorumlanmıştır. Yahudiler,
günümüzde de zillet içinde yaşamakta, Amerika’nın Ortadoğu’daki hizmetkârı
küçük bir devlet olarak varlık gösterebilmektedir.
Görüldüğü gibi
“Allah’tan bir gazap” ifadesinin yer aldığı ayetlerin ikisi İsrailoğullarına
diğer ikisi ise gönüllü olarak küfrü tercih eden ve savaştan kaçanlara yönelik
bir azap tehdidi içermektedir.
19.7.2018
Memleket Gazetesi