Kur’an’da “Allah’ın samimi kulları hariç.” ifadesi
“Allah’ın samimi kulları hariç (İllâ
‘ibâdallâhi-lmuḣlesîn).” ifadesi, sadece Mekki bir sure olan Saffat
suresinde dört defa geçmektedir. Bu yazıda ilgili ayetler değerlendirilecektir.
Mecnun bir şair diye Hz. Muhammed’e hakaret
eden müşrikler, ilahlarına bağlılıklarını bildiriyorlardı (Saffat, 37: 36). Hâlbuki
elçi, hakkı getirmişti ve bir türedi olduğunu iddia etmiyordu. O, önceki
peygamberler zincirinin son halkasıydı (Saffat, 37: 37). Bu inkârcılar, azap
ile tehdit edildiler (Saffat, 37: 38). Uğrayacakları azap, yaptıklarına göre
olacaktır (Saffat, 37: 39). Yanlışlarından vazgeçerlerse azaptan kurtulurlar: “Allah'ın
samimi kulları hariç.” (Saffat, 37: 40). Azaba uğramamak için şirkten uzak
durmak, yalnızca Allah’a kulluk etmek gerekir. Hayatın bir alanında Allah’a
itaat, diğer alanında tağutlara gönüllü itaat olmaz. Tevhid, itaatte
parçalanma kabul etmez. İnanç ve uygulamada itaatin tümü Allah’adır. Ona
samimi bağlanışın ilkeleri Peygamber’e (s) bildirilmiştir. Bu doğrultuda
hareket edenler, yaptıklarının karşılığını en az on katıyla alacaklar ve azaba
uğramayacaklardır (Enam, 6: 160). Samimi kullara cennette türlü meyveler
(Saffat, 37: 42), tahtlar (Saffat, 37: 44), kadehler dolusu içecekler (Saffat,
37 45), eşler (Saffat, 37: 48) verilecektir.
Cehennemi hak
eden kimseler (Saffat, 37: 68), dünyada
yaşarken ilke olarak peygamberlerin değil, atalarının izinden gitmeyi
belirlemişlerdir; fakat atalarının yanlış yolda olmaları onları
ilgilendirmektedtir (Saffat, 37: 69). Atalarının izinden giden müşrikler, bu
yanlışlarını coşkuyla sürdürmektedirler (Saffat: 37: 70). Allah bir nimet
olarak peygamberleri aracılığıyla doğru yolu göstermişse de (Saffat, 37: 72)
inkârcılar bu nimete kayıtsız kalmış ve cezalandırılmışlardır (Saffat, 37: 73).
Allah’a şirk koşmayanların durumu ise farklı olmuştur: “Allah'ın samimi
kulları hariç.” (Saffat, 37: 74). Allah’a içtenlikle bağlanan kullar, vahye
ve elçiye tabi olmuşlar, atalarının yanlış uygulamalarını bir kenara koymuşlar
ve Allah’a şirk koşmamışlardır. Bu iyi hal, onları azaptan korumuştur.
İlyas
peygamber, kavmini Allah'tan korkmaya davet ediyor ve onları şirkten alıkoymaya
çalışıyordu; çünkü her şeyi yaratan Allah’a kulluk etmek lazımdı; O’nun
yarattıklarının bir kısmının O’nun ortakları olduğunu söylemek kabul edilemez
bir iddiaydı (Saffat, 37: 124-126). Bu hak çağrıya uymaktansa onu yalanladılar.
Onların nankörlüklerinin bir cezası elbette olacaktır (Saffat, 37: 27). Cezadan
kurtulmanın kimler için mümkün olduğu ayette şöyle belirtilir: “Allah’ın
samimi kulları hariç.” (Saffat, 37: 128). Onlar azaba uğramayacaklardır;
çünkü Allah’a kulluk bilinciyle yaşamışlar ve O’na ortak koşmamışlardır.
Müşrikler, sanki delilleri varmış gibi
meleklerin dişi olduğunu ileri sürmektedirler (Saffat, 37: 150). Allah’ın, kızları oğullara
tercih ettiği (Saffat, 37: 153), Allah ile cinler arasında da bir akrabalık bağı
olduğunu da söylüyorlardı. Hâlbuki yalancıları bekleyen şey cehennemdir
(Saffat, 37: 158). Allah, onların yakıştırdıkları niteliklerden uzak ve yücedir
(Saffat, 37: 159). Bu kanıtsız iddialarda, insanlar ittifak etmiş değildir: “Allah'ın
samimi kulları hariç.” (Saffat, 37: 160). İçtenlikle Allah’a bağlananlar
şirk koşmazlar. Kâfirlerin Allah hakkında söyledikleri aslı astarı olmayan
inançları reddederler.
Görüldüğü gibi “Allah’ın samimi kulları
hariç.” ifadesinin geçtiği ayetlerde müşriklerin peygambere
hakaretlerinden, azaba uğrayacaklarından, vahyin değil atalarının izinden
gittiklerinden, hakka uymayıp onu yalanladıklarından, delile dayanmaksızın
meleklerin dişi olduğunu iddia ettiklerinden söz edilmektedir. Samimi kullar
ise bu yanlışlardan uzak dururlar ve Allah’tan ödül beklemeyi hak ederler.
9.8.2018 Memleket Gazetesi