Kur’an’da “kuvvetli bir şekilde Allah’a yemin ettiler” ifadesi
“Kuvvetli bir
şekilde Allah’a yemin ettiler (aksemû billâhi cehde eymânihim).” ifadesi, üçü
Mekkî biri Medenî olmak üzere toplam dört surenin dört ayetinde geçmektedir. Bu
yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre
ele alınacaktır.
Mekkeli müşrikler,
Yahudilerin dinini benimsemiyor ama içlerinden bir peygamber çıkması durumunda o
peygambere iman edeceklerini vurgulu bir şekilde ileri sürüyorlardı: “Kendilerine
bir uyarıcı (peygamber) gelirse herhangi bir toplumdan daha çok doğru yolda
olacaklarına dair kuvvetli bir şekilde Allah'a yemin ettiler. Fakat onlara
uyarıcı (Muhammed) gelince bu, onların haktan uzaklaşmalarından başka bir şeyi
artırmadı.” (Fatır, 35: 42). Müşrikler “herhangi bir toplumdan”
daha doğru yolda olacaklarına dair yemin ederken kastettiklerinin Yahudiler
olduğu söylenmektedir. Gerçekten de Mekke’ye yakın belki de en büyük dini
grup, o dönemde Yahudilerdi.
Tarihin her döneminde tevhid
dinine karşı çıkanlar, kendilerini inanmaya mecbur tutacak bir mucize isteseler
de asıl hedefleri peygamberi aciz bırakmak ve “Bak sen de bizim gibi bir
insansın!” demektir. Göklerde ve yerde onca ayeti görmezden gelir ve iman
etmelerini mucize isteklerinin karşılanmasına bağlarlar: “Kendilerine
bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair kuvvetli bir şekilde Allah'a
yemin ettiler. De ki: Mucizeler ancak Allah katındandır; fakat mucize
geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız?” (Enam, 6: 109). Kâfirlerin
mucize taleplerine anında cevap vermek gibi bir durum, peygamberler için söz
konusu değildir. Tevhid dininin tebliğinde merkezde olan mucizeler değil,
düşünen insanlara her gün hitap eden ufuklardaki ve içlerindeki sayısız ayettir.
Müminlere “inanmayacaklarının farkında mısınız?” denilmesi, tebliğ
faaliyetlerinin başarıya ulaşmasını, mucizeye bağlama arzusu taşımaktan inananları
alıkoyma amaçlıdır. İmanda asıl unsur, akletmektir.
Gaybi bilgiler Allah’ın
elindedir. Buna rağmen inkârcılar, kanıtlayamayacakları bir
iddiada bulunurlar: “Onlar, ‘Allah ölen bir kimseyi diriltmez.’ diye kuvvetli
bir şekilde Allah'a yemin ettiler. Aksine bu, O'nun bizzat üstlendiği gerçek
bir vaadidir. Fakat insanların çoğu bilmez.” (Nahl, 16: 38). Allah tek
ilahtır. Dolayısıyla onun yapamayacağı bir şey yoktur. Ne var ki Allah inancına
sahip müşrikler, O’nun ilk yaratmasını kabul ettikleri halde ikinci yaratma
olan “insanları tekrar diriltmesini” imkânsız görmektedir. Hâlbuki ilk defa yaratmaya
güç yetirenin ikinci defa yaratmasında herhangi bir zorluk yoktur. Ayrıca
ikinci yaratma yoksa dünyanın hayatının anlamı açıklanamaz demektir. Dünyada doğru
mu yanlış mı hak mı batıl mı adalet mi zulüm mü vs. netleştirilemeyen pek çok
konu, ahirette herkese ayan beyan olacak, yapılan kötülüklerin hesabı tek tek
sorulacaktır. Ahiret, hakkını alma imkânına kavuşamamış mazlumların umut
ışığıdır.
Allah adına olandan
daha kuvvetli bir yemin olamaz. Münafıklar, Allah’a ant içerek yalan söylemek
suretiyle büyük bir suç işlemektedir: “Sen hakikaten kendilerine emrettiğin
takdirde mutlaka (savaşa) çıkacaklarına dair kuvvetli bir şekilde Allah'a yemin
ettiler. De ki: Yemin etmeyin. İtaatiniz bellidir! Bilin ki Allah,
yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nur, 24: 53). İfadeleri esas alındığında münafıklar,
Allah yolunda savaş için ailelerini terk etmeyi göze aldıklarını, hazır kıta
beklediklerini açıklamaktadır; ancak onların pratikleri sözlerinin
güvenirliğini sarsmaktadır. Onlara “Yemin etmeyin.” denilmesi
inandırıcı olmaktan uzak olduklarını onlara gösterme amaçlıdır. Ayrıca “İtaatiniz
bellidir!” denilerek iddialarının dayanaksız olduğu alaycı bir dille ifade
edilmektedir. Uygulaması söz konusu olmayacak sözler vermek ve buna Allah’ı şahit kılmak
doğru değildir. İnsanlar bilmese de Allah, münafıkların yaptıklarından
haberdar olduğuna, niyetlerini bildiğine göre en kısa zamanda yanlışlarından
dönmelidirler. Aksi takdirde onları bekleyen azaptır.
Görüldüğü gibi “kuvvetli
bir şekilde Allah’a yemin ettiler.” ifadesinin yer aldığı ayetlerde
müşriklerin; peygamber gelmesi durumunda doğru yolda olacaklarına, mucize
gelirse iman edeceklerine ama pratiklerinin bunun aksi olduğuna, ölüm sonrası
dirilmeyi inkâr ettiklerine dikkat çekilmektedir. Ayrıca ikiyüzlü kimselerin de
savaş durumunda Allah yolunda savaşacaklarına söz verdiklerine; ancak bu sözün
sağlamlıktan uzak oluşuna değinilmektedir.
7.6.2018 Memleket
Gazetesi