Kur’an’da “Allah ve Peygamberi’nden” ifadesi
“Allah ve Peygamberi’nden (minallâhi verasûlih)” ifadesi, iki Medeni
surenin dört ayetinde geçmektedir. Bu ayetlerin biri Bakara ve diğer üçü Tevbe
suresindedir. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin
iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Kur’an’ın, ekonomi alanında getirdiği en belirgin yasaklardan birisi faiz
yasağıdır. Bu yasağı çiğneyenler, dünyevi ceza ile de karşı karşıya gelirler: “Şayet
(faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız Allah ve Peygamberi’nden (faizcilere
karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tövbe edip vazgeçerseniz
sermayeniz sizindir. Ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.”
(Bakara, 2: 279). Müslümanlar, içinde yaşadıkları toplumda belirleyici güç
olurlarsa orada faizi ortadan kaldırmak için ellerinden geleni yaparlar, faizli
işlemleri sürdürmek ve artırmak için çabalayanları, duruma göre bu kötülükten
elleriyle ya da dilleriyle vazgeçirmeye çalışırlar. Müminler, zayıf konumda
iseler o durumda bu haram işlemden rahatsız olduklarını hissettirirler. İslam
toplumunda yaşayan gayrimüslimler de bu yasağa uymak zorundadır. Zaten herhangi
bir dinde “faiz almak” diye bir dini görev olamaz.
Başında besmele bulunmayan ve münafıkların ayıplarını ortaya çıkaran Tevbe
suresi şöyle başlamaktadır: “Allah ve
Peygamberi’nden kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir uyarıdır.” (Tevbe, 9: 1). Bu
ayette, Müslümanlarla müşrikler arasında saldırmazlık anlaşması
yapılabileceğine bir işaret bulunmaktadır. Eğer onlar Müslümanlarla yaptıkları
anlaşmalara uygun hareket etmezlerse uyarılırlar ve hak ihlallerini
sürdürürlerse onları bekleyen şey, savaştır. Arabistan yarımadası, müminlerin
müşriklerle anlaşmalı olabilecekleri yerlerin dışında tutulmuştur. Orada
müşriklere, Müslüman olmak ve göç etmek tercihi dışında sadece Müslümanlara
karşı savaş seçeneği bırakılmıştır. Yarımadada bulunan müşriklerden
anlaşmalarına hıyanet etmemiş olanların anlaşmalarında mevcut süre Müslümanlarca
gözetilmiştir. Alınan bu tedbirler, ilk halife Hz. Ebubekir dönemindeki dinden
dönme hareketlerinin, hilafet üzerinde sarsıcı bir etki yapmasını engellemiştir.
“Büyük Hac Günü, hac ibadetinin en önemli günü olan kurbanların kesildiği
gündür.” denildiği gibi farz olan hacca “Büyük Hac”, nafile olan umreye
“Küçük Hac” (Hacc-ı Asğar) denildiği de nakledilmiştir: “Allah ve Peygamberi’nden "Büyük Hac Gününde insanlara
duyurulur ki Allah ve Peygamber'i, müşriklerden uzaktırlar. ‘Eğer tövbe
ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki siz
Allah'ı aciz bırakamayacaksınız.’ İnkâr edenleri acıklı bir azapla müjdele.” (Tevbe, 9: 3). Bu ayet müminlerle müşrikleri kesin
olarak ayıran bir üsluba sahiptir. Tövbeye davet edilen inkârcılar, cahiliye
davasını sürdürürlerse onları azap beklemektedir. Onlara azabın
“müjdelenmesi”, onların batıl yolda ısrarcı olmalarıyla alay edildiğini
göstermektedir.
Allah’a itaati göz ardı edenler şiddetli bir uyarının muhatabıdırlar: “De
ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, hanımlarınız, aşiretiniz,
kazandığınız mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden
meskenler sizin için Allah ve Peygamberi’nden, O'nun yolunda cihat etmekten
daha sevimliyse Allah, buyruğunu bildirinceye kadar bekleyin. Allah fasık
toplumu doğru yola ulaştırmaz." (Tevbe, 9: 24). Ayet, Allah yolunda savaş
dahil gerekli her çabayı (cihat) göstermekten alıkoyan unsurları saymakta ve
cihadı bırakıp o dünya nimetlerini tercih edenleri fasık (yoldan çıkmış)
kimseler olarak tanımlamaktadır. Müslüman iki durumla karşılaştığında kolay
olanı seçse de bazen daha büyük felaketi önlemenin en kolay ve doğru yolu,
istenmediği halde farz kılınan savaş olur. Ayette sayılan nimetler, Allah’ın
rızasını kazanmak için araç olarak görüldüğü sürece bir sıkıntı yoktur. Sorun,
onların “hayatın hedefi” haline getirilmesindedir. Dünya nimetlerini amaç
haline getirenler, ölüm korkusuyla yaşar ve erdemlerini kaybederler. Allah’a
dönecekleri gerçeği, kendilerinden uzaklaşır ve zillet içinde bir hayata râzı
olurlar. Bu hem dünyevi hem de uhrevi bir kayıptır.
Görüldüğü gibi “Allah ve Peygamberi’nden” ifadesinin yer aldığı ayetlerde
faizcilerle mücadeleden, müşriklerin Arap Yarımadası’nda şirk ehline yer
olmadığından, müminlerle müşriklerin kesin olarak ayrı oluşundan ve dünyevi
nimetlerin Allah yolundaki çabalara ket vurmaması gerektiğinden söz
edilmektedir.
3.5.2018 Memleket Gazetesi