Kur’an’da “Allah'ın verdiği söz gerçektir.” ifadesi
“Allah'ın verdiği söz gerçektir (va’da(A)llâhi hakkâ).” ifadesi, ikisi Mekki
biri Medeni olmak üzere toplam üç surenin üç ayetinde geçmektedir. Bu yazıda
söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre değerlendirilecektir.
Müminler, Allah’tan geldikleri ve O’na dönecekleri bilinciyle yaşar (Bakara, 2: 156). İnsanların
bir kısmı ise Allah’a hesap vermeyecekmiş gibi hayatlarını sürdürür; ancak gerçek
değişmeyecek ve Hesap Günü gelecektir: “Hepinizin dönüşü, O'nadır. Bu, Allah'ın
verdiği söz gerçektir. O, yaratmağa başlar, sonra inanıp iyi işler yapanlara adaletle
karşılık vermek için yeniden yaratır. İnkâr edenlere gelince küfürlerinden
dolayı onlara kaynar sudan bir içki ve acı bir azap vardır.” (Yunus, 10:
4). İnsanların Allah’a dönüşleri, ölümlerinin ardından gerçekleşir. İman edip
güzel işler yapanlar, iyiliklerinin kaybolup gideceğini düşünmezler; çünkü
ilahi vaat gereği iyi kimseler ödüllendirilecek, gönüllere şifa olan vahyi
(Yunus, 10: 57) inkâr edenler ise kaynar su ve cehennem azabıyla
cezalandırılacaktır. Dünyada kesin olarak gerçekleştirilemeyen adaletin
gerçekleşeceği o günde (ahiret), Allah’ın ortakları olduğu iddia edilenlerin
bir hükmü olmayacaktır (Hud, 11: 101). İlk yaratmayı kabul eden müşriklerin
ikinci yaratmayı (ahiret) mümkün görmemeleri Allah inançlarındaki apaçık
çelişkileridir. İnsanları ilk kez yaratan Allah’ın tekrar yaratması zor
değildir (Yasin, 36: 79).
Ölüm sonrası Allah ile karşılaşacaklarını
ummayan, dünya hayatını yeterli görüp ölüm sonrasını (ahiret) umursamayanların
varacakları yer cehennemdir (Lokman, 31: 7-8). Müminlerin ahiretteki durumu ise
onların tersinedir: “Orada (cennet) ebedi kalırlar. Bu, Allah'ın verdiği
gerçek sözdür. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.” (Lokman, 31: 9). Allah’ın,
inkârcıları ve zalimleri cezalandırmaya gücü yeter. Benzer şekilde onları bu
yaptıklarından, elleriyle dilleriyle ve kötü görerek alıkoymaya çalışan ve dini
yaşama konusunda yeterli çaba gösterenleri ödüllendirmeye de gücü yeter.
İbn Kesir’in ifadesiyle Allah her şeyden üstündür ve O’nun söyledikleri ve
yaptıkları hikmetlidir.[1]
O, verdiği sözden dönmez (Al-i İmran, 3: 9). Hikmeti gereği, söz verdiği şey
konusunda hata yapmaz, unutmaz.[2]
Şeytan, taraftarlarına kazanan kimselerden olacaklarına dair söz verir;
ancak bu sözün aslı yoktur (Nisa, 4: 120). Ahiretle kıyaslandığında dünya
kazancının değeri pek azdır. Sonra inkârcıları bekleyen cehennemdir (Nisa, 4:
121). Allah’ın verdiği söz ise şeytanınkinden çok farklıdır: “İnanıp iyi işler
yapanları da altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız, orada ebedi
kalacaklardır. Bu, Allah'ın verdiği gerçek sözdür. Allah'tan daha doğru sözlü
kim olabilir?” (Nisa, 4: 122). Ayette müminlerin cennette ebedi
kalacakları konusu, Allah’ın verdiği söz ile iyice pekiştirilmiştir. “Allah'tan
daha doğru sözlü kim olabilir?” sorusu Allah’tan daha doğru sözlü hiçbir
kimsenin olamayacağını söylemek içindir.[3]
Görüldüğü gibi “Allah'ın verdiği gerçek sözdür.” ifadesinin yer
aldığı ayetlerde, ahiretteki yargılama sonucu inanmayanları bekleyen cehennem
azabından ve inananlara verilecek cennet nimetinden söz edilmektedir.
26.4.2018 Memleket Gazetesi
[1] İbn Kesîr,
Ebu’l-Fida İsmail, Tefsîru’l-Kur’ani’l-Azim, 9 c.,
Daru’l-Kütübi’l-İlmiye, Beyrut, h. 1419, VI, 297.
[2] İbn Âşûr,
Muhammed Tahir (h. 1393), et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, 30 c., Daru’t-Tunusiyye
li’n-Neşr, Tunus 1984, XXI, 145.
[3] Mahallî
Celaluddin Muhammed b. Ahmed (h. 864), Suyuti, Celaluddin Abdurrahman b. Ebi
Bekr (h. 911), Tefsiru’l-Celaleyn, Daru’l-Hadis, Kahire, ts., s. 124.