Kur’an’da “Allah’ın arzı” ifadesi
“Allah’ın arzı” ifadesi, üçü Mekki biri Medeni olmak üzere toplam dört
surede dört defa geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde
bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
İnkârcı Ad kavminin akıbetinden ibret almayan Semud kavmi, Salih
peygamberden mucize istemiş ve onlara bir yanıt olarak bir deve gönderilmiştir:
“Semud kavmine de kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim!
Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık
bir delil gelmiştir. O da size bir mucize olarak Allah'ın şu devesidir. Onu
bırakın, Allah'ın arzında yesin, (içsin); ona kötülük etmeyin sonra sizi elem
verici bir azap yakalar.” (Araf, 7: 73). Salih peygamberin, müşrik
kavminin “kardeşi” olarak nitelenmesi, dinî bir aidiyet içermeksizin içlerinden
birisi olması ve onların iyiliğini düşünmesine işaret etmek içindir. Hz.
Salih, diğer peygamberler gibi içinde yaşadığı toplumu tevhide (Allah’ın
birliği) çağırmaktadır. İnkârcıların mucize talebi üzerine gönderilen deve her
ne kadar “Salih’in devesi” diye meşhur olsa da Kur’an, onun “Allah’ın devesi”
olduğunu ifade eder. Devenin sahibinin Allah olduğuna dikkat çekilmesi, devenin
değerini daha da artırmaktadır. Mucize talebinde bulunan toplum, mucize
geldiğinde inkârlarını sürdürürlerse onlara azap hak olur. Nitekim Semud
kavminden gözü kara bir inkârcı bu deveyi kesmiş ve onu bir kahraman olarak
görüp alkışlayan Semud halkı azaba uğramıştır.
Allah’ın arzı ifadesinin nüzul sırasına göre ikinci defa yer aldığı ayette
de konu, yukarıdaki ayette olduğu gibi Allah’ın devesidir: “Ey kavmim! İşte
size mucize olarak Allah'ın devesi. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin
(içsin). Ona kötülük dokundurmayın; sonra sizi yakın bir azap
yakalar.” (Hud, 11: 64). Mucize taleplerinin ardından gönderilen devenin
bakımından, Semud kavmi sorumlu değildir. Onlardan istenen tek şey, deveye
ilişmemeleridir. Ona kötülük yaparlarsa azaptan kurtulamazlar. Ayetteki “sonra
sizi yakın bir azap yakalar” ifadesi, mucizeyi inkâr ve onu yok etme
girişiminin neden, azabın ise sonuç olduğunu gösterir. Azabın “yakın”
oluşu, onların “bu dünyada” azaba uğrayacaklarına işaret eder.
İman bir “kalp temizliği” iddiasından ibaret değildir. Müminin Allah
korkusu davranışlarına yansımalıdır: “(Resulüm!) Söyle: Ey inanan kullarım!
Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır.
Allah'ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, ödülleri hesapsız
ödenecektir.” (Zümer, 39: 10). Ayetteki hitapta sözün sahibi Resulullah’tır
(s); ancak insanları Allah’a kulluğa çağıran birinin insanlara, “Ey inanan
kullarım!” şeklinde hitabı söz konusu olamaz. Bu durumda onun hitabı,
“Allah adına konuşma” şeklinde düşünülebilir. Yani o, din konusunda
“sıradan bir mümin” olmanın ötesindedir. Yapılan iyilikler karşılıksız
kalmayacak, bir iyiliğe on kat (Enam, 6: 160), iyiliğin türü Allah yolunda para
harcamak ise yedi yüz kat ve daha fazlası ödül verilecektir (Bakara, 2: 261).
Dini yaşama konusunda zorluk çıkarsa içinde bulunulan ülkeye saplanıp kalmak
gerekmez. Yeryüzünün başka bir yerinde Allah’a kulluk mümkündür. Tebliğ hatta
yaşama imkânı kalmadıysa bu imkânlara açık herhangi bir yere hicret etmek
gerekir. Dini rahat yaşamak ve anlatmak amacıyla ülkelerini terk eden ve bu
zorluğa sabreden kimseleri büyük bir ödül (cennet) beklemektedir.
Din ile vatan arasında tercih yapmak durumunda kalıp da ikincisini tercih etmek,
kişiyi cehenneme sürükleyecektir: “Kendilerine yazık eden kimselere
melekler, canlarını alırken, ‘Ne işteydiniz!’ dediler. Bunlar, ‘Biz yeryüzünde
çaresizdik.’ diye cevap verdiler. Melekler de ‘Allah'ın arzı geniş değil miydi?
Hicret etseydiniz ya!’ dediler. İşte onların barınağı cehennemdir; orası ne
kötü bir gidiş yeridir.” (Nisa, 4: 97). Hicret mümkünken her türlü
zulme rağmen ülkesinde kalmaya çalışan kimseler zalimdir. Onlar, dünyevi
çıkarlarını dinin daha rahat yaşandığı bir yere gitmekten daha üstün
tutmaktadırlar. Meleklerin “Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret
etseydiniz ya!” sözü de onların bu durumunu betimlemektedir.
Görüldüğü gibi “Allah'ın arzı” ifadesinin yer aldığı ayetlerde Semud
kavminin talebi üzerine verilen mucize deveden ve zorluklarına rağmen, hicret
etmenin öneminden söz edilmektedir.
5.4.2018 Memleket Gazetesi