Kur’an’da “Şüphesiz Allah güçlüdür.” ifadesi
“Şüphesiz Allah güçlüdür (inna(A)llâhe
kaviyyun).” ifadesi, Kur’an’ın üç Medeni suresinin üç ayetinde yer
almaktadır. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş
sırasına göre ele alınacaktır.
Toplumların
başına gelen dünyevi azaplar, onların kötü fiillerinin sonucudur: “Tıpkı Firavun hanedanıyla ondan öncekilerin gidişatı gibi.
Allah'ın ayetlerini inkâr ettiler, Allah da onları günahlarından dolayı
yakalayıverdi. Şüphesiz Allah güçlüdür, azabı çetin olandır.” (Enfal, 8:
52). Ayetteki, “Firavun hanedanıyla ondan öncekilerin gidişatı gibi”
ifadesinden, kâfirlere dünyevi azabın gönderilişinin bir yasa olduğu
anlaşılmaktadır. Bu yasa, vahyin içerdiği ayetleri toplumların inkâr etmeleri
ve evrendeki ayetleri görmelerine rağmen yüz çevirmeleriyle harekete
geçmektedir. Kavimlerin yok edilmeleri, Allah’a karşı gelmelerinin sonucudur.
Allah, günahkâr toplumu cezalandırırken yaptığı fiilin sonucundan korkacak
değildir. O, güçlüdür ve azabı da can yakıcıdır. Şeytanın yolundan gidenler,
önceki toplumların günahları sonucu cezalandırılmalarından ibret almazlarsa
aynı akıbet onları da beklemektedir. Bu ayet, “Zamanımızda insanlar iyice
bozuldu.” anlayışına da bir eleştiridir. Zira zalimler günümüzde olduğu
gibi geçmiş nesillerde de vardı.
Peygamberler, “mescit-iş-ev” üçlüsü arasında sıkışıp kalan bir hayatı ideal
olarak takdim etmezler. Onlar, kamusal alanda yaşanan zulümleri ortadan
kaldırma mücadelesi de verirler: “Ant olsun ki elçilerimizi açık
delillerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye onlarla birlikte
kitabı ve ölçüyü indirdik. Ve Allah'ın kendisine ve elçilerine görmediği halde kimin
yardım edeceğini ortaya çıkarması için kendisinde büyük sertlik ve insanlar
için (çeşitli) yararlar bulunan demiri indirdik. Şüphesiz Allah güçlüdür,
yücedir.” (Hadid, 57: 25). Ayette “elçilerimizi” çoğul ifadesinin
yanında adaleti sağlamaları için onlara kitapların ve ölçülerin değil, tekil
formda “kitabın ve ölçünün” indirildiğinin söylenmesi, onlara indirilen
kitapların ve ölçülerin hedef birliğine işarettir. Ayette; Kitap ve ölçünün,
sadece ahlak alanına sıkıştırılmaması gerektiği, her ikisinin kamu düzenini
doğru bir çerçeveye yerleştirme aracı olarak takdim edildiği açıktır. Ayrıca
indirildiği söylenen “demir”den yola çıkarak adaletin sağlanmasında ve
kötülüğün engellenmesinde güç sahibi olmanın önemli olduğu söylenebilir.
Mücadelelerinde
Allah’a dayanan müminler, Allah’ın mutlak gücünü ve verdiği şu sözü
hatırlarından çıkarmazlar: “Allah, ‘Elbette ben ve peygamberlerim galip geleceğiz.’
diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, yücedir.” (Mücadele, 58: 21). Dönem
dönem müminler, toplumu yönlendirme güçlerini yitirseler de mesajları her zaman
bakidir; çünkü batıl, güçlü gibi görünse de hakkın karşısında tezleri gayet
çürüktür. Ayrıca insanların şeytana uyma oranı bazen artar bazen çoğalır.
Dolayısıyla tarih döngüseldir, bazen hak bazen batıl etkin olur. Siyasal
alanda batıl etkili olduğunda onun her alanda hâkimiyet elde ettiği sanılsa da
siyaset hayatın bir alanıyla ilgilidir. Siyaset kurumu kadar, ahlak, ekonomi,
sanat vs. alanlar da insanları yönlendirmektedir. Bu anlamda, bir alandaki
zayıf görünüm diğer alanlardaki başarıları yok saymaya neden olmamalıdır.
Umutsuzluk, şeytanın müminleri içine çekmeye çalıştığı derin bir çukurdur. Müminler,
Allah’ın yardımını umduklarına göre şeytani vesveselere aldırmadan, Allah
yolunda canlarıyla mallarıyla çaba göstermeyi sürdürmelidirler.
Görüldüğü gibi
“Şüphesiz Allah güçlüdür.” ifadesinin yer aldığı ayetlerde, bu ifadeden
önce, günahkârların cezalandırılacağından, müminlerin adaletin sağlanması
sorumluluğundan ve bu bağlamda kitap, ölçü ve demirin (güç) faziletinden, Allah
ve peygamberlerinin üstün geleceğinden söz edilmiş; bu ifadeden sonra ise
Allah’ın azabına ve yüceliğine dikkat çekilmiştir.
Memleket
Gazetesi 28.12.2017