Kur’an’da “Kim Allah’a ortak koşarsa” ifadesi
“Kim Allah’a ortak koşarsa”
ifadesi, Kur’an’ın üç Medeni suresinin dört ayetinde geçmektedir. Bu yazıda söz
konusu dört ayet, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele
alınacaktır.
Bağlamında Ehl-i Kitap’tan
bahsedilen bir ayette, şirkin bağışlanmaz bir suç olduğu ifade edilmektedir: “Allah
kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındakileri dilediği kimse için
bağışlayabilir. Kim Allah'a ortak koşarsa büyük bir günahla iftira etmiş olur.”
(Nisa, 4: 48). Ayetten anlaşıldığı kadarıyla ilahî vahye bağlı olduğunu iddia
edenler, şirkten uzak kalma garantisi elde etmiş olmazlar. Nitekim “Üzeyr
Allah’ın oğludur.” diyen Yahudiler ile “İsa Allah’ın oğludur.” (Tevbe, 9: 30) diyen Hristiyanlar, bu sözleri
nedeniyle kâfir olmuşlardır. Onlarda şirke dair bu gevşeklik, onları tüm
peygamberlere inanan Müslümanlara karşı müşriklerle işbirliği yapmaya
götürmüştür. Ne yazık ki benzer bir sapma İslam toplumunda da görünmüş, kimisi “Ben Hak’ım!”
kimisi “Cübbemin içinde Allah’tan başkası yoktur.”[1]
derken kimi de “Muhammed eşittir Allah” diyerek şirk içerikli sözler
sarf etmiştir.
Yukarıdaki ayette Ehl-i Kitab’a
yapılan şirkin kötü akıbetine dair uyarı, bu kez de müşriklere yapılmaktadır: “Allah
kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz; bunun dışındakileri ise dilediği kimse
için bağışlayabilir. Kim Allah'a ortak koşarsa uzak bir sapıklığın içine
düşmüştür.” (Nisa, 4: 116). Allah’a şirk koşanlar için tövbe kapısı
açıktır; fakat şirki bir yaşam biçimi olarak benimseyen kimseler, ölüm yaklaştığında
kendilerine verilen son fırsatı bile çoğu zaman değerlendirememektedir.
Bunda kalplerinin, iman karşısında yavaş yavaş katılaşması ve sonra isteseler
de tevhide yönelememeleri rol oynamaktadır. Bu onlara dünyada verilen bir
cezadır. Ahirette ise onları cehennem azabı beklemektedir.
Allah’a şirk koşmanın ne kadar
kötü olduğu, Kur’an’da bir misalle de anlatılmaktadır: “O'na ortak koşmadan
Allah'ı bir bilenler olarak (putlardan kaçının). Kim Allah'a ortak koşarsa o,
sanki gökten düşmüş ve kendisini kuş kapıyor yahut rüzgâr onu uzak bir yere
sürüklüyor gibidir.” (Hac, 22: 31). Ayette gökten düşen bir kimseden söz
edilmektedir. O kişinin gökteki hali iyidir. Yani o, fıtratındaki güzellikleri
ifsat etmemiş ve tevhid dini üzere olan bir kimsedir. Ancak o, tercihini
şirkten yana yaparsa iyi konumunu çok kısa sürede[2]
kaybeder, adeta kuşlara yem olur. Vesveseler, yanlış düşünceler vs. onun
zihnini, kuşların delik deşik ettiği bir leş gibi yapar ya da o, rüzgârın alıp
gittiği yönünü kaybetmiş bir kimse gibi olur. Şirk koşan kimsenin tercih
ettiği yol gayet tehlikelidir; çünkü onu cehenneme sürüklemektedir.
Kur’an, Ehl-i Kitab’ın Kitaplarındaki
tahrifleri onlara bildirir ve anlatılanların hakikatini gösterir; fakat onların
çoğu ne yazık ki bu nimeti değerlendirmemiştir: “Şüphesiz 'Allah, Meryem
oğlu Mesih'tir.' diyenler kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih, 'Ey İsrailoğulları!
Benim de Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a
ortak koşarsa şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun barınağı
cehennemdir. Zalimlerin herhangi bir yardımcıları da yoktur.' demişti.”
(Maide, 5: 72). Kendinden önceki peygamberler gibi insanları bir olan Allah’a
çağıran İsa, ne yazık ki ilahlaştırılmıştır. Hâlbuki İncil’e göre Allah,
İsa’ya inananların da (mecazen) babası yani Rabbidir: “Ama siz dua
edeceğiniz zaman iç odanıza çekilip kapıyı örtün ve gizlide olan Babanız’a dua
edin. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.” (İncil,
Matta, 6: 6). Peki, Hristiyanlar müşriklerden farklı mıdır? Hristiyanların
çoğunun Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu olarak gördükleri gerçeği ile Müslümanların Ehl-i
Kitab’ın kızlarıyla evlenebilme ve kestiklerini yiyebilme izni (Maide, 5: 5) birlikte
düşünüldüğünde onların kendilerine vahiy gönderilmiş ancak sapmış “özel
statülü kâfirler” oldukları söylenebilir. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğu
inancının geçersizliği, ne kendilerinden önceki ne de sonraki peygamberden bu
itikada dair en ufak bir destek bulamamalarından da anlaşılmaktadır. Hâlbuki Allah’ın
“oğul sahibi olmak” türünden –hâşâ- bir
dönem nitelik değişimine uğradığı söylenemez.
Görüldüğü gibi Allah’a iftira
etmeyi ve onun ortakları olduğu kabulünü içeren şirk, Allah tarafından
affedilmeyecek bir sapmadır. Allah şirkten tövbe edip uzaklaşanlara karşı
merhametlidir, ısrarcı olanlara ise cenneti nasip etmeyecektir.
12.10.2017 Memleket Gazetesi
[1]
Hallâc-ı Mansûr ve Bâyezîd-İ Bistâmî’den naklen bkz. Nuru’d-Din, Ali b.
Muhammed, Ebu’l Hasan, er-Reddu ale’l-Kailîne bi Vahdeti’l-Vücûd,
Daru’l-Memun li’t-Turas, Dımeşk, 1995, s. 134.
[2]
Bu kısa süre, ayetin aslında kuşun kapmasına dair fiilin (fe tahtafuhut)
başındaki “fe” harfinden anlaşılmaktadır.