Kur’an’da “güzel bir örnek”
Kur’an’da “güzel örnek (usvetun
hasenetun)” ifadesi, iki Medenî surenin üç ayetinde geçmektedir. İçinde
bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alacağımız bu ayetlerin ilkinde
“güzel örnek”, Hz. Muhammed diğer ikisinde ise Hz. İbrahim ve o dönemin
Müslümanlarıdır.
Peygamber’in (s) güzel örnekliği
dinî konulardadır. Diğer konularda Müslümanlar onun tercihlerinin dışında
tercihlerde bulunabilirler. Nitekim risalet yıllarında, bazı konularda o,
istişare yapmış ve bir karar çıkmışsa ona uygun hareket edilmesini istemiştir: “Ant
olsun ki Rasulullah, sizin için Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve
Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab, 33: 21). Rasul’e
(s) itaat, Kur’an’dan dolayıdır. Kur’an ile irtibatı kesin olmayan, kültürel,
bölgesel vs. konularda Rasul’e (s) itaat, risalet yıllarıyla sınırlıdır. Onlar,
ibret boyutuyla değerlidir yoksa evrensellikleri söz konusu değildir. Rasulullah’ın
(s) Kur’an ayetlerine dair sözleri (hadisler) ve uygulamaları (sünnet), dinin
doğru anlaşılmasında ve yaşanmasında son derece önemlidir. Mütevatir sünnet ve
sayıca az kabul edilen mütevatir hadisler ise müminlere tercih hakkı bırakmaz.
Ayette Hz. Muhammed’in güzel örnekliğinden fayadalanabilecek kimselerin, ahirete
inanan ve Allah'ı çok zikredenler yani Allah’ı ve hesap vereceklerini hatırlarından
çıkarmamaya özen gösteren kimseler olduğuna da dikkat çekilmektedir.
Kur’an, yukarıdaki ayette
olduğu gibi son Peygamber’in (s) güzel örnekliğine dikkat çekerken Hz. İbrahim’i
ve kendisine tâbi olan Müslümanları da güzel bir örnek olarak göstermektedir: “İbrahim'de
ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar
kavimlerine demişlerdi ki: ‘Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan
uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim
aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir.’ Şu kadar var ki İbrahim
babasına, ‘Ant olsun senin için bağışlanma dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana
gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez.’ demişti. (O müminler şöyle
dediler:) Rabbimiz! Ancak sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.”
(Mümtehine, 60: 4). İman varsa tağuta gönüllü itaat yoktur. Allaha iman eden
kişinin tağutu reddetmesi gerektiği için ikisi bir arada bulunamaz (Bakara, 2:
256). Hz. İbrahim ve inananların, inkârcılara “Biz sizden ve Allah'ı bırakıp
taptıklarınızdan uzağız.” demeleri adeta Mekke’deki ilk inanan topluluğunun
tavrını yansıtmaktadır. Babası tarafından kovulan Hz. İbrahim ve
inananların, “Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda
sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir.” dediği toplum, Hz. İbrahim’in
risaletine karşı delil getiremeyince onu yakmaya karar verecek kadar zalimdir.
Dolayısıyla onlara karşı Müslümanların kin beslemelerinde bir gariplik yoktur.
Hz. İbrahim, babasına, “Ant olsun senin için bağışlanma
dileyeceğim.” demesi, put yapımıyla uğraşan babasının iman etmesi durumunda
onun geçmiş günahları için dua etmesi anlamındadır. “Ancak onun (babasının) Allah'a
düşman olduğu kendisine belli olunca artık ondan uzak durdu.” (Tevbe, 9:
114) ayeti ise Hz. İbrahim’in babasının, bütün çağrılara ve bağışlanması için
yapılan dua vaatlerine karşın putperestlikte ısrar etmesi üzerine Hz.
İbrahim’in ondan uzak durmasını belirtir.
Mümtehine suresinde, Hz.
İbrahim ve o dönem Müslümanlarının güzel örnekliğine ikinci kez şöyle dikkat
çekilmektedir: “Andolsun, onlar sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü arzu
edenler için güzel bir örnektir. Kim yüz çevirirse şüphesiz Allah, zengindir, övgüye
lâyık olandır.” (Mümtehine, 60: 6). Bu lider ve toplumunu, örnek almaktan
uzak duranlar varsa onlar bilmelidirler ki Hz. İbrahim ve inananları güzel örnek
olarak gösteren Allah, inkârcıların yüz çevirmelerinden –hâşâ- zarar görecek
değildir. Aksine muhtaç durumda olanlar, o peygamber ve inananların güzel örnekliğinden
ve dinden uzak duranlardır. Hakikate karşı kibirli davrananlar yaptıklarının
hesabını vereceklerdir.
Görüldüğü gibi peygamberlerin
ve müminlerin “güzel örnek”liğinden faydalanacak kimseler; ahirete inanan,
Allah’ı sıkça anan, tağuta karşı tavırlı ve Allah’a dayanan kimselerdir. Kur’an’da iki peygamberin (Hz.
İbrahim ve Hz. Muhammed) ve Hz. İbrahim dönemi Müslümanlarının güzel örnekliğine
dikkat çekilmesi, diğer peygamberlerde güzel örneklik bulunmadığı anlamına
gelmez. Sadece iki peygamberin güzel örnekliği ön plana çıkarılmıştır. “Güzel
örneklik” ifadesinin yer aldığı iki surenin indiği Medine’de Ehl-i Kitab’ın
Mekke’ye oranla sayıca daha fazla olması ve Yahudilerin, Hristiyanların da en
azından slogan düzeyinde kendilerini Hz. İbrahim’e atfetmeleri dikkate alınırsa
Kur’an’da “iki defa” güzel örnekliğine vurgu yapılan Hz. İbrahim’in, İslam’ın
insanlara ulaştırılmasında iyi bir imkân olduğu görülür.[1]
08.06.2017 Memleket
Gazetesi
[1] Mekke’de de Hz. İbrahim ve Hz. İsmail
biliniyordu. Ancak Araplar o çizgiden gelen tevhidi ibadetleri (sözgelimi haccı)
şirk ile iç içe geçirmiş ve tevhidi ibadetleri iyice belirsiz hale
getirmişlerdi.