Kur’an’da “Bilmez misin ki Allah” ifadesi
“Bilmez misin ki Allah” ifadesi, “e lem ta’lem ennallâhe” lafzıyla Kur’an’ın üç Medeni suresinin dört ayetinde geçer. Bu yazıda o ayetleri, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alacağız. Bu ayetlerden Maide suresi 40. ayetin çevirisindeki meal, “Bilmez misin ki Allah” şeklinde değil, bağlama uygun şekilde verilecektir.
Allah dileseydi Hz.
Adem’e bir kitap indirir, onu korur ve kıyamete kadar da onu geçerli kılardı;
fakat öyle dilemedi. Bir biri peşi sıra peygamberler ve kitaplar gönderdi. Her
gelen yeni kitap öncekinin kaynağını ve temel ilkelerini tasdik etti ancak
hükmünü ortadan kaldırdı: “Biz, bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır
veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini
getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir.” (Bakara, 2: 106). Bazı
inkârcılar farklı peygamberlerin ve kitapların gönderilmesini kendilerine inkâr
gerekçesi yaparlar. Halbuki Allah dilediğini yapar. Onun fiillerine sınır
konamaz. O, yarattıklarının sabit kalmasını istemediği gibi irade sahibi
varlıklara gönderdiği rehberlerin (peygamberler) ve kitapların da her toplum,
zaman ve mekân için tek olmasını dilememiştir. O ne yaparsa bir hikmete dayalı
olarak yapar ve O hep kullarının iyiliğini ister.
Göklerde de yerde de
Allah’ın hükmü geçerlidir. Yaratıcı O olduğuna göre itaati hak eden de O’dur. “Bilmez
misin ki Allah, gerçekten göklerin ve yerin mülkü, hep O’nundur. Size de
Allah’tan başka ne bir dost vardır ne bir yardımcı.” (Bakara, 2: 107).
Zorluklar karşısında, insanın kendisinin yalnız başına ve toplumun diğer
üyelerinin yardımlarıyla yapabileceği şeyler vardır. Bir de insanları aşan
durumlar vardır ki o noktada sadece Allah’tan yardım istenir. İnsanların
çaresiz kaldığı durumlarda Allah’ın yanında başka varlıklara (insan, put
vs.) sığınan kimse kendisini aldatır. Böyle bir iman, makbul değildir. Ayrıca
inkârcılar, “Biz sizin iyiliğinizi istiyoruz, ıslah dışında bir niyetimiz yok.
Biz sizi zor duruma düştüğünüzde koruruz.” türü propagandalarla Müslümanları
Kur’an ile uyumlu tavır almaktan uzaklaştırmaya çalışabilirler. Bu şeytani
vesveseler karşısında müminler, uyanık olmalı, Allah’tan başka bir dost ve
yardımcılarının olmadığı bilinciyle hareket etmelidirler. Zaten şeytanın hilesi
zayıftır (Nisa, 4: 76).
Gerek iradeli varlıkların
yapıp ettikleri gerekse iradesiz varlıkların gördükleri işlevler olsun Allah
tüm varlıkların durumundan haberdardır: “Bilmez misin ki
Allah, gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Bunların hepsi, bir kitaptadır.
Bu, Allah'a kolaydır.” (Hac, 22: 70). Allah için yapılması zor bir şey
yoktur. Her şey kayıt altındadır. O’nun kontrolü dışında kalan hiçbir şey
yoktur. Özgür bir alan bahşettiği iradeli varlıkların bile özgürlüğü
sınırlıdır. Onlar, o sınırlar içinde sınavdan geçirilmektedirler. Sınavda zulme
saparak kaybedenlerin cezalandırılması, Allah için gayet kolaydır. O, üstündür
ve galiptir.
Evrenin sahibi olan
Allah, mülkünde dilediğini yapar. “Benim bildiğim tanrı…” türü ifadelerle
hiç kimse ona rol biçme yetkisine sahip değildir. O, tarih boyunca elçiler
ve kitaplar göndermiş ve böylece kendisi hakkında insanlar zan üzere hareket
etmesin ve O’na nasıl kulluk yapacaklarını bilsinler diye bilgi vermiştir. Bu
nimete nankörlük edenlerin yaptıkları karşılıksız kalmayacaktır: “Bilmez
misin ki göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’a aittir. Dilediğini
cezalandırır, dilediğini affeder; Çünkü Allah her şeye kadirdir.” (Maide 40). Ayetteki “Dilediğini
cezalandırır, dilediğini affeder” ifadesi, kuralsız bir ceza ya da affa
işaret etmez. Ödülü ve cezayı hak eden fiiller, vahiy aracılığıyla iradeli
varlıklara (insanlar, cinler) bildirilmiştir. İnsanlar vahye uygun bir hayat
sürerlerse ahirette cennet ile ödüllendirilecek, muhatap oldukları vahye aykırı
bir yaşam sürerlerse cehennem ile cezalandırılacaktır. İlk defa yaratan
Allah’ın, insanların yaptıklarının karşılığını görmeleri için ikinci defa
yaratması, O’nun için zor değildir.
Görüldüğü gibi “Bilmez
misin ki Allah (e lem ta’lem ennallâhe)” ifadesinin yer aldığı ayetlerde
Allah’ın; insanları doğru yola iletsin diye kitaplar göndermesinden, göklerin
ve yerin kontrolünün Allah’ın otoritesi altında oluşundan, müminlerin O’ndan
başka koruyucusu ve yardımcısının olmayışından, Allah’ın her şeyi bilmesinden
ve nihai anlamda ceza-ödül verme yetkisinin O’na ait olduğundan söz
edilmektedir.
29.6.2017 Memleket Gazetesi