Kur’an’da İsmail
Kur’an’da “İsmail”
on iki ayette geçmektedir. Bu ayetlerin yedi tanesinde İbrahim peygamberin de
adı geçmektedir.[1] Bu
yazıda söz konusu on iki ayetten, içinde Hz. İbrahim’den söz edilmeyen beş
ayeti, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alacağız.
Kur’an üç peygamber adını
vererek onların iyi kimseler olduklarını belirtir: “İsmail'i, Elyesa'yı,
Zülkifl'i de an. Hepsi de iyilerdendir.” (Sad, 38: 48). Hz. Peygamber’den
bu üç peygamberi hatırlamasının istenmesi, onlar gibi iyi insan olmaya
çalışmasını teşvik içindir. Hz. Muhammed (s), müminler için örnek (Ahzab,
33: 21) olduğuna göre onun izinden gidenlerin de çabası bu yönde olmalıdır.
Arapların atası kabul
edilen Hz. İsmail’in kişiliği hakkında Kur’an şöyle demektedir: “Kitap'ta
İsmail'i de an. Gerçekten o, sözüne sâdıktı, rasul ve nebi idi.” (Meryem,
19: 54). Sözünde duran kimse güvenilirdir. Ayette, Hz. İsmail’in bu yönü,
muhtemelen diğer güzel meziyetlerinden daha belirgin olanlardan biri olduğu
için vurgulanmaktadır. Dini tebliğ etmede söze sadık oluş çok önemlidir.
Sözüyle özü bir olmayan kimse, kendisini dinleyecek kimse bulamaz. Hz.
İsmail’e Kitap verildiğinde dair bir bilgimiz yoktur. Verilmediği doğru kabul
edilirse buna rağmen ona rasul denilmiş olması “Kendisine Kitap verilmiş
peygamberlere rasul denir.” tanımlamasını geçersiz hale getirir. Zaten Musa’ya
da Kitap verilmiştir ama buna rağmen Kur’an, ona nebi de demektedir (Meryem,
19: 51).
Kur’an, müminleri
peygamberler arasında ayrım yapmamaya çağırmasına rağmen, kimileri
peygamberleri yarıştırmakta ve son peygamberin diğerlerinden üstün olduğuna,
onun alemlere rahmet olarak gönderilmiş olmasını (Enbiya, 21: 107) delil
getirmektedirler. Hâlbuki Kur’an, dört peygamber adı vermekte ve onların
âlemlere üstün kılındıklarından söz etmektedir: “İsmail, Elyesa', Yunus
ve Lut'u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.” (Enam, 6: 86).
Peygamberler arasında üstünlük yarışı yapılacaksa ayetin lafzından anlaşılan bu
dört peygamberin üstün olduğudur. Çünkü “alemlere rahmet oluş”, “alemlere üstün
kılınış”tan daha fazla bir üstünlük içermez. Bu peygamberler, diğer
peygamberler gibi vahiy almışlardır ve bu konum, onları diğer insanların
tümünün üstünde bir konuma taşımıştır. Dolayısıyla peygamberlerin tümü
peygamber olmayan insanlardan üstündür. Hangi peygamberin diğerlerinden üstün
olduğu konusu ise bu dünyada Müslümanların meşgul olması gereken bir konu
değildir. Kulluğu doğrudan ilgilendirmeyen bu konu, ahirette netleşecektir.
Çocuk
sahibi olmak, şükretmeye değer nimetlerden birisidir. İsmail, kardeşi İshak ile
birlikte Hz. İbrahim’in şükür nedenidir: “İhtiyar halimde bana İsmail'i ve
İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.”
(İbrahim, 14: 39). Geç yaşta çocuk sahibi olmayı arzulayıp da Allah
tarafından bu nimetin bahşedildiği İbrahim’e benzer şekilde Hz. Zekeriya da
yaşlılık çağında dua etmiş ve Allah ona Yahya adında bir çocuk nasip etmiştir (Enbiya,
21: 90). Allah bu nimete ek olarak ikisinin çocuklarına da peygamberlik nimeti
bahşetmiştir. İnsanoğlu bazen ihtiyaçlarını karşılama konusunda kendisini
çaresiz hissedebilir ancak bu durumda umutsuzluğa kapılmamalı bir yandan
hedefine ulaşmak için gerekenleri yapmalı bir yandan da Allah’ın duaları
işittiği gerçeğini hatrından çıkarmaksızın dua etmelidir.
Kur’an’da İsmail, iki
peygamberle birlikte anılmakta ve diğer ikisi gibi onun da sabırlı bir kişi olduğuna
dikkat çekilmektedir: “İsmail'i, İdris'i ve Zülkif'i de (an). Hepsi de
sabreden kimselerdendi.” (Enbiya, 21: 85). İsmail’in sabrının belki de
bilinen en iyi örneği, babasının onu kurban etmesi konusunda ona “Sana
emredilen yap!” (Saffat, 37: 102) demesinde kendini göstermektedir.
Görüldüğü gibi Hz.
İsmail, babası İbrahim için yaşlılık çağında verilmiş bir nimet, güvenilir bir
insan, sabretmesini bilen iyi bir kimsedir.
25.05.2017 Memleket
Gazetesi
[1][1] “İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a,
Yakub’a, torunlarına” lafzının yer aldığı üç Medeni surenin dört ayetinin
değerlendirmesi için bkz. Memleket Gazetesi, 11.5.2017, s. 7.