Yusuf’un planı sonrası kardeşlerinin durumu
Hz. Yusuf’un kurduğu plan
gereği, anne bir kardeşi “hırsızlık ithamıyla” Mısır’da alıkonur. Kur’an ve Tevrat’ta,
bu olayın ardından Yusuf’un, “hırsızlıkla suçlanan kardeşi” bırakıp ülkelerine
dönme konusunda kardeşlerini teşvik ettiği anlatılır. Bu yazıda, babaları
Yakup’un, kendilerine emanet ettiği ikinci kardeşlerini de koruyamayan “Yusuf’un
kardeşlerinin”, babalarıyla
diyaloglarına, babalarının onlara verdiği öğütlere ve ardından Mısıra gelip
Yusuf’tan yine erzak talebinde bulunmalarına işaret edilecektir. Kıssanın bu
kısmında Tevrat’ta pek az bilgi olduğundan ağırlıklı olarak Kur’an ayetleri ele
alınacaktır.
Babalarının emaneti olan
kardeşlerinin hırsızlık yaptığı iddiasıyla Mısır’da alıkonması karşısında çaresiz
kalan kardeşlere, Hz. Yusuf şöyle öğüt verir: “Siz
babanıza dönün ve deyin ki: Ey babamız! Oğlun hırsızlık yaptı. Biz
bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Gaybın kollayıcıları da değildik. (İstersen) içinde bulunduğumuz kasabaya ve beraber
geldiğimiz kervana da sor. Biz gerçekten doğru söylüyoruz." (Yusuf, 12: 81-82). Söz konusu “kasaba”
hırsızlık iddiasının ortaya atıldığı yer, “kervan” da Yakup’un
oğullarının erzak satın almak için birlikte geldiği diğer kişilerin de içinde
bulunduğu kervandır. Kur’an’da olduğu gibi Tevrat da Yusuf’un, kardeşlerini
ülkelerine yönlendirdiği ifade edilir: “Siz esenlikle babanızın yanına
dönün." (Yaratılış, 44: 17). Ancak Yahuda uzun uzun niçin geri
dönemeyeceklerini Yusuf’a anlatır ve onu bu kararından vazgeçirmeye çalışır
(Yaratılış, 44: 18-34).
Babalarının yanına dönen
kardeşler, kendilerine emanet edilen ikinci kardeşi de gereği gibi
koruyamadıklarını itiraf ederler. Babaları Yakup onlar hakkındaki kanaatini
belirtip onlara şöyle öğüt verir: “(Babaları) dedi ki: ‘Hayır, nefisleriniz sizi aldatıp (kötü) bir
işe sürüklemiş. Artık (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah onların
hepsini bana getirir. Muhakkak O, hakimdir, alimdir.’ Yüzünü onlardan çevirdi ve ‘Ah
Yusuf'a olan tasam!’ dedi. Üzüntüden gözleri ağardı. (Bununla beraber) kederini
yutkunuyordu. (Oğulları) ‘Vallahi,
hayret! Hâlâ Yusuf'u anıp duruyorsun. Sonunda ya iyice eriyecek ya da helak
olacaksın!’ dediler. O da
şöyle dedi: Ben keder ve üzüntümü yalnız Allah'a açarım ve Allah katından sizin
bilmediğinizi bilirim. Ey
oğullarım! Gidin Yusuf'la kardeşinden bir haber arayın. Allah'ın rahmetinden
ümidinizi kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden
ümidini kesmez." (Yusuf, 12: 83-87). Görüldüğü gibi Yakup,
ikinci defa çocuk hasreti yaşamakta ancak ümitsizliğe düşüp isyan etmemekte ve
başına gelenlere sabretmektedir. Yakup’un “Allah katından sizin
bilmediğinizi bilirim.” şeklindeki sözü
ondaki iman kuvvetini gösteriyor olabilir. Bununla birlikte, oğlu Yusuf’un
rüyasına dair tevili dikkate alındığında Yakup’un, Yusuf’un sağ olduğunu
bildiğini ancak Allah’ın dilemesi doğrultusunda ondan ayrı kalmakta
zorlandığını söyleyebiliriz. Yusuf kıssasının Kur’an’da anlatılan bu
bölümüne dair Tevrat’ta bir bilgi yoktur.
Babalarının öğüdü
doğrultusunda tekrar Mısır’a giden kardeşler, Yusuf ile yine görüşürler: “(Kardeşleri Yusuf'un) yanına girdiklerinde, ‘Ey Aziz! Bize ve
ailemize darlık dokundu ve pek değersiz bir sermaye ile geldik. Sen yine de
bize tam ölçek ver ve bize ayrıca bağışta bulun. Allah bağışta bulunanları ödüllendirir.’
dediler.” (Yusuf, 12: 88). Güçlü oldukları
dönemde Yusuf’a kötülük yapan kardeşler, devran dönmüş ve Yusuf karşısında
aciz duruma düşmüşlerdir. İyi kimselere karşı hasetlik yapıp tuzak kurmaya
eğilim gösterenler, kâr sandıkları şerli işlerin onları bir süreliğine bir
yerde tutabileceğini bilmeli ancak ardından aciz duruma düşebileceklerini
unutmamalıdır. Tevrat, hırsızlık meselesinin ardından Yakup’un tuzakçı
oğullarının tekrar babalarına dönüşünden söz etmediğinden, Yusuf’un
kardeşlerinin Kur’an’da mevcut bu sözlerine tekabül edecek ifadeleri içermez.
Görüldüğü
gibi Yusuf’un kardeşleri şeytana uyup Yusuf’a kötülük yapmış, ancak bu
kötülük onlara mutluluk getirmemiş, babalarının sevgisini kazanamamış ve olayın
ardından pek de huzurlu bir hayat sürememişlerdir.
22.9.2016 Memleket Gazetesi