Kur’an mütercimi Mehmet Akif Ersoy’un(1) (1873-1936) başyazarlığını yaptığı Sırat-ı Müstakim adlı dergi, 1908-1912 yılları arasında 182 sayı çıkmıştır. 5 Mart 1925’e kadar yayımlanan ve bu derginin devamı niteliğindeki Sebilu’r-Reşad, 641. sayısının yayımlanmasının ardından yayın hayatına ara vermiş ve 1948-1965 yılları arasında tekrar yayımlanmaya başlamıştır. Bu dergiler daha sonra 48 ciltte toplanmıştır. Bu yazıda, “Sırat-ı Müstakim ve Sebilu'r-Reşad Dergilerinde Yayımlanan Kur'an ve Tefsirle İlgili Çalışmalar” adlı makale(2) bağlamında söz konusu iki dergi ele alınacaktır.
Arnavutluk Cumhuriyeti’nin en eski yerleşim merkezlerinden biri olan İşkodra'dan Yemen'e kadar ilgi gören Dergi, içerik olarak, dini konulara ağırlık vermesine rağmen, siyasî, ilmî, edebî ve ahlakî yazılara da yer vermiştir. Yazarları arasında Muhammed Abduh(3) (1849-1905), Manastırlı İsmail Hakkı (1846-1912), Bereketzade İsmail Hakkı (1851-1918), Şeyhulislam Musa Kazım (1858–1920), Babanzade Ahmet Naim (1872-1934), M. Şemsettin Günaltay (1883-1961), Eşref Edib (1882–1971), Ömer Rıza  [Doğrul] (1893-1952), Peyami Safa (1899-1961), [Hasan] Basri Çantay (1887-1964) ve  Ali Fuat Başgil (1893-1967) gibi devrin önemli entelektüel şahsiyetlerin yer aldığı Dergi; İttihatçılar(4) tarafından üç kez kapatılmış 300. ve 301. sayılar Sebilu'n-Necat adı altında yayımlanmıştır.(5)
Dergi, insanları yoksulluğa, atâlete ve sefalete yönlendiren, "fâni dünya" için çalışmayı gereksiz gören, "bir lokma bir hırka"yı öneren bir din anlayışına karşı tavır almıştır. Bu çerçevede ticaret, sanayi ve tarım gibi uğraşların İslam dini açısından önemine vurgu yapmış; toplumu, ticarete, kazanca ve sanayileşmenin gereğine özendirici yazılara yer vermiştir.
Sırat-ı Müstakim’in, Sebilü’r-Reşad adıyla yayımlanmaya başladığı 183. sayısında; tefsir, siyaset ve İslamî hayat konuları işlenmiştir. II. Meşrutiyetin(6) ilanıyla yayın hayatına başlamış olmasından dolayı dönemin dinî ve siyasî konjonktürüne hakimdir. Bu süreçte "ittihad-ı İslam",(7) "ittihad-ı anasır",(8) "din-devlet ilişkiler"i ve "Batıcılık"(9) öne çıkan konu başlıklarıdır. Bunun yanında derginin dinî, millî, felsefî, edebî, hukuki ve ilmî tüm konulara temas ettiğini de görürüz.
Sosyal olaylar çerçevesinde Dergi, Osmanlı Devleti'nin çöküşüne neden olan siyasi çalkantılara ve II. Meşrutiyet'e dair eleştiriler yapmış ve mevcut durumda, iktidarın ancak Kur'an'ın hükümlerini uygulamakla halk nezdinde bir güvene sahip olabileceğini dile getirmiştir.
Dergi; İslamiyet'in belirli bir yönetim biçimi teklif etmediğine,(10) ancak siyasi iradenin İslam'ın temel ilkelerini dikkate alması gerektiğine, devletin asıl özelliği olan adalet, eşitlik ve kamu faydası gibi temel değerlerin asıl önemli olduğuna sık sık vurgu yapmıştır.
Dergi, fıkhî alanla ilişkili olarak, dinde yenileştirme tartışmalarının odağında yer alan içtihat meselesi konusunda da yazılar yayımlamış, değişen dünya şartları karşısında, İslam'ın dinamizmini ve otoritesini temin eden içtihadın, mutlaka bir şekilde işletilmesi gerektiğini savunmuştur. Bunu savunurken, "yenileşme" adı altında Ziya Gökalp'ın (1876–1924) İslam'ı, Luther'ci(12) anlamda yenileştirmesi ve millileştirme denemesine de karşı çıkmayı ihmal etmemiştir. Buna karşın farklı makaleleriyle Dergi, halkın Kur'an'ı ve dinî eserleri kendi dilinde anlamasına ve öğrenmesine de sıcak bakmış; Kur'an ayetlerinin ve surelerinin Türkçe anlamlarını içeren meallerin yayınlanmasını da teşvik etmiş ve bunda da öncü olmuştur.
Siyaset ve düşünce tarihimiz açısından olduğu kadar modern Kur'an tefsiri açısından da zengin bir birikime sahip olan II. Meşrutiyet döneminde, Sebilu'r-Reşad ve eski adıyla Sırat-ı Müstakim dergisi vasıtasıyla devrin önde gelen şahsiyetleri, yazdıkları makale ve denemelerle gündemi ve ilmî atmosferi diri tutmayı ve toplumu bilinçlendirmeyi gerçekleştirebilmişlerdir. Bu bilinçlerdirme süreci çerçevesinde Dergide; her dönemde yaygın olarak bulunan kavram kargaşasının ıslahı bağlamında, sünnetüllah,(12) fıtrat, kaza, kader, tevekkül, atalet ve ye's gibi zamanla dejenere olmuş İslami kavramlar ve buna dair yanlış algılamalar düzeltilmeye çalışılmış; Osmanlı'nın dağılma ve çözülme sürecinin de yaşandığı bu zamanda, birlik ve beraberliğe işaret eden ayet ve hadisler, birlik/ittihad, eşitlik/müsavat, ayrılık/tefrika ve gruplar/fırkalar konusunda yazılar yayımlanmıştır.
Modern tefsir konusunda Osmanlı alim ve aydınlarının da kendisinden en çok etkilendiği şaysiyetlerden biri olarak Muhammed Abduh, Kur'an tefsirinde gereksiz ilmî detaylardan kaçınılmasını isteyerek, aklı esas almak ve geçmiş müfessirlerin görüşlerinden olabildiğince bağımsızlaştırmak suretiyle doğrudan ayetler üzerinde düşünülmesini tavsiye etmiştir. O, ayetlerin genel anlamlar içerdiği noktasında ısrarlı durarak, Müslümanların siyasî ve toplumsal durumlarıyla ayetler arasındaki sıkı ilişkilere dikkat çekmiştir. Pratik endişelerin ve toplumsal değerlendirmelerin önemli bir yere sahip olduğu bu anlayışta, Kur'an tefsiri esasen, dinî ve toplumsal ıslahata dair düşüncelerin ortaya koyulduğu bir platform niteliğindedir. O'na göre aklı kullanarak taklit hastalığından kurtulmanın tek yolu, geçmişlerin donuk fikirlerine saplanmamaktan geçmektedir. İslamiyetin akılcı bir din olduğunu savunan Abduh’a göre günümüzde yaşanan problemlere çözüm amacıyla yeni kanunlar konulması, ayetlerin daha farklı yorumlanması gerekmektedir.
Abduh'un takip ettiği tefsir metodunda, öne çıkan ilkeler şunlardır: Surelerin uyumlu bir bütün olarak kabul edilmesi, Kur'an'ın, yasamanın ilk kaynağı olması, taklitle mücadele edilmesi, araştırma ve istinbatta bilimsel metodun kullanılması, ayetlerin anlaşılmasında aklın hakem kılınması, Kur'an’da müphem ifadelerin(13) izahından kaçınılması, rivayet tefsirlerinden alıntı yaparken bu hususta dikkatli davranılması ve İsrailiyattan(14) uzak durulması ve Kur'an hidayetine dayanarak toplum hayatının düzenlenmesi.
Bu dönemde Abduh'un düşüncelerinin önde gelen savunucularından birisi, derginin başyazarı Mehmet Akif olacaktır. O, yazdığı tefsir makalelerinde, ayetleri tefsir ederken yeri geldikçe, sosyal hastalıklara şifa olabilecek hususlara değinmiş, okuyucuya bu hastalıklardan kurtulma yollarını ve ilacını doğrudan Kur'an'dan alarak göstermeye çalışmıştır. "ictimaî tefsir" olarak nitelenen bu tefsir metodu, belki Mısır'dan sonra ülkemize Mehmet Akif’le girmiş denebilir. Akif kadar olmasa da Mısır kaynaklı fikirlerin diğer taşıyıcıları olarak, Ahmet Hamdi Akseki (1887-1951) ve Bereketzade İsmail Hakkı'yı da burada unutmamak gerekir.
Dergi yazılarında klasik kaynakları kullanma hususunda Osmanlı ilim geleneğine uyulduğu görülmektedir. Dergide ele aldıkları ayetleri işlerken, klasik kaynakları kullanma hususunda öne çıkan şaysiyetlerin başında, Bereketzade İsmail ve Manastırlı İsmail Hakkı gelir. Tefsir malzemesi açısından en fazla kendisine başvurulan eser ise Beydavi'nin (ö. 685) Envaru't-Tenzil ve Esraru't-Te'vil adlı ünlü tefsiridir. Bundan sonra Fahruddin Razi'nin (ö. 606) et-Tefsiru’l-Kebir'i; Ebu's-Suud'un (ö.982) İrşadu'l-Akli's-Selim'i, Zemahşeri'nin (ö. 982) el-Keşşaf’ı, Şeyhzade Muhyiddin'in (ö. 951) Beydavi'nin tefsiri üzerinde yazdığı Haşiye alâ Tefsiri'l-Kâdı Beydâvi'si ve bunlar kadar yoğun olarak olmasa da Âlûsî’nin (ö. 1854) Ruhu'l-Meânî'si, İbn Cerir et-Taberi'nin (ö. 310) Câmiu'l-Beyan'ı, İbn Kesir'in (ö. 774) Tefsîru'l-Kur'ani'l-Azîm'i, Celaleddin Mahalll'nin (ö. 864) Tefsîr'i kullanılanılan kaynaklar arasında olmuştur. Bu kaynaklar kadar yoğun olmamakla beraber İsmail Hakkı Bursevî'nin (ö. l137) Rûhu’l-Beyân'ı, Hazin'in (ö. 741) Lübâbu't-Te'vîl'i, özellikle Bereketzade'nin "Envâru’l-Kur'an" başlıklı yazı serisinde kullanılan kaynaklar arasındadır.
Dergide, yukarıdaki kaynaklara kimi zaman eleştiriler de getirilmiştir. Bu bağlamda, zikredilen tefsir kaynaklarında kimi zaman yer alan İsrailiyyat türü birtakım uydurma ve zayıf haberler nedeniyle bu tefsirleri eleştiren, Mısırlı alimlerden Muhammed Abduh ve Reşid Rıza gibi yazarların eserlerine ve makalelerine yer verilmiştir.
Sırât-ı Müstakîm/Sebîlu'r-Reşâd dergisindeki tefsir yazılarında, Kur'an'ın bütünü ele alınmamış, o devrin gündemde olan konuları bu alanda yazılan yazılarda belirleyici olmuştur. Çözüm bekleyen acil sorunlar, siyasî ve toplumsal ağırlıklı olduğu için, Kur'an'ın bu tür sorunlarla ilgili görülen ayetleri ön plana çıkmış, mevcut sorunların analizi ve çözüm yolları konusunda pratik yönleri ağır basan bir tefsir tarzı gündeme gelmiştir. Yaşanan en temel sorun, devletin çöküşü ve genel anlamda Müslümaların geriliği olarak kabul edildiği için devletin çöküşüne engel olacak önlemlerle ilgili konular (Müslümanların birliği, ayrılığı, kardeşliği; ulusçuluk, eşitlik cihad, şura) ve Müslümanları gerilikten kurtarıp ileri götürecek çözümleri ifade eden çalışma, tefekkür, ilme teşvik ve sünnetullah gibi hususlar, Kur'an tefsirinin içerik ve yön bakımından çerçevesini belirlemiştir.
Sonuç
Sırat-ı Müstakim ve Sebilu’r-Reşad dergileri, Osmanlı’nın son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde Kur’an ve sünnet temelli bir İslam algısı oluşmasında belli bir role sahip olmuştur. Birbirinin devamı niteliğindeki bu iki dergi, Müslümanların sorunlarına eğilmiş ve Kur’an’dan, sünnetten çözüm yolları ortaya koymaya çalışmıştır. Kurtuluşu ulusçuluk ve Batıcılık’ta gören kesimlerin aksine bu çizgi, kurtuluşun İslam’da olduğu vurgusunu yaygınlaştırmaya gayret göstermiştir.
Dipnotlar
(1) Mehmet Akif’in mealinin ilk 9 suresinin yer aldığı kısım Türkiye’de yayınlanmıştır bkz. Ersoy, Mehmet Akif, Kur’an Meali, Mahya Yay., İstanbul, 2012.
(2) Ünal, Mehmet, “Sırat-ı Müstakim ve Sebilu'r-Reşad Dergilerinde Yayımlanan Kur'an ve Tefsirle İlgili Çalışmalar”, Dicle Ünv. İlahiyat Fak. Derg., c. X/2, Diyarbakır, 2007.
(3) Muhammed Abduh’un Ezher Üniversitesi’nde vermiş olduğu tefsir derslerinde alınan notlar, Reşid Rıza (1865-1935) tarafından el-Menâr dergisinin üçüncü cildinden itibaren (Muharrem 1318) yayınlanmış sonra da Menar Tefsiri adıyla basılmıştır. 12 ciltlik bu tefsirin ilk beş cildi Abduh’a, diğer ciltleri Reşid Rıza’ya aittir bkz. Karaman Hayrettin, Gerçek İslâm’da Birlik, Nesil Yay., İst., ts., s. 131; Öztürk, Mustafa,  “Neo-Selefîlik ve Kur’an -Reşid Rıza’nın Kur’an ve Yorum Anlayışı Üzerine”, Çukurova Üniv. İlahiyat Fak. Derg., c. 4, S. 2, Adana, 2004, s. 82. Bu tefsir Türkçe’ye de çevrilmiş bulunmaktadır bkz. Abduh, Muhammed (1849-1905), Rıza, Reşid (1865-1935), Tefsiru’l-Menar (Tefsiru’l-Kur'ani’l-Hakîm), 14 c., Ekin Yay., İst., 2011.
(4) İttihat ve Terakki Cemiyeti, sonraları İttihat ve Terakki Fırkası, Osmanlı İmparatorluğu'nda İkinci Meşrutiyet'in ilânına önayak olup 1908-1918 yılları arasında kısa kesintilerle devlet yönetimine egemen olan, 1889 yılında kurulmuş bir siyasal örgüt ve iktidar partisidir.
(5) Efe, Adem, “Sebîlürreşâd”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansikl., c. XXXVI, 2009, s. 252.
(6) Osmanlı Anayasası'nın, 29 yıl askıda kaldıktan sonra, 24 Temmuz 1908'de yeniden ilân edilmesiyle başlayan ve Mebuslar Meclisi'nin Mehmed Vahdettin tarafından 11 Nisan 1920'de tasfiyesi ile sona eren dönem.
(7) İslam birliği.
(8) Osmanlı Devleti’ni oluşturan unsurların birliği.
(9) Batıcılık, 18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunda ortaya çıkmış bir siyasi görüşün adıdır. Osmanlı Devleti’nin Batı karşısında geri kalmış olduğunu vurgulayarak, devletin devamlılığı için her tür alanda Batı medeniyetinin örnek alınmasını ve Avrupa devletleri ile yakın ve iyi ilişkiler kurulmasını önerir.
(10) Muhammed Esed’e göre de Kuran ve sünnet belirli bir devlet şeklini önermez. Ancak kur’an ve sünnetten çıkan siyasi düzenin amacı her zaman ve ortamda uygulanabilmek olduğundan onunla ilgili hükümler yalnızca genel çerçeve halinde gelmiş ve hiçir şekilde ayrıntıya girilmemiştir bkz. İslam’da Yönetim Biçimi, (çev: M. Beşir Eryarsoy), 5. bs., Ekin Yay., İst., 2016, s. 36.
(11) Lutercilik, Lutheryanlık ya da Lutheranizm diye de bilinir. Eski bir Augustinuscu (354- 430) keşiş olan Alman ilahiyatçı Martin Luther'in (1483-1546) öğretisini temel alan bir Hristiyan mezhebidir. Protestan Reform Hareketinin başlamasıyla ortaya çıkmıştır.
(12) Bu kavram hakkında bkz. Özsoy, Ömer, Sünnetullah, Fecr Yay., Ank., 1994; Said, Cevdet, Bireysel ve Toplumsal Değişimin Yasaları, (çev: İlhan Kutluer), 3. bs., İnsan Yay., İst., 1994; Hakim, Said, Rabbani Yol ve Sünnetullah, 6 bs., İnsan Dergisi Yay., İzmir, 1993; Kayacan, Murat, Kur'an'da Peygamberler ve Karşı Tavırlar, Ekin Yay., İst., 2003; Tok, Nuri, Sünnetullah ve Helâk Edilen Kavimler, Etüt Yay., Samsun, 1998.
(13) Müphem; algılanması, anlaşılması zor şey demektir. Dilcilere göre ism-i işaretler, ism-i mevsuller ve zamirler, müphem isimlerdir. Kur’an bağlamında ifade edecek olursak müphem, kendisinden ne kastedildiği kesin olarak tayin edilmemiş olan kelimelerdir.
 (14) İsrailiyyat deyince her ne kadar İslam kültürüne giren Yahudi kaynaklı unsurlar gelse de bu kelime, katılan diğer unsurları da içine alacak şekilde anlam genişlemesine uğramıştır.

Kaynakça
Abduh, Muhammed, Rıza, Reşid, Tefsiru’l-Menar (Tefsiru’l-Kur'ani’l-Hakîm), 14 c., Ekin Yay., İst., 2011.
Efe, Adem, “Sebîlürreşâd”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansikl., c. XXXVI, 2009, s. 252.
Ersoy, Mehmet Akif, Kur’an Meali, Mahya Yay., İstanbul, 2012.
Esed, Muhammed, İslam’da Yönetim Biçimi, (çev: M. Beşir Eryarsoy), 5. bs., Ekin Yay., İst., 2016, s. 36.
Hakim, Said, Rabbani Yol ve Sünnetullah, 6 bs., İnsan Dergisi Yay., İzmir, 1993.
Karaman Hayrettin, Gerçek İslâm’da Birlik, Nesil Yay., İst., ts., s. 131;
Kayacan, Murat, Kur'an'da Peygamberler ve Karşı Tavırlar, Ekin Yay., İst., 2003.
Özsoy, Ömer, Sünnetullah, Fecr Yay., Ank., 1994.
Öztürk, Mustafa,  “Neo-Selefîlik ve Kur’an -Reşid Rıza’nın Kur’an ve Yorum Anlayışı Üzerine”, Çukurova Üniv. İlahiyat Fak. Derg., c. 4, S. 2, Adana, 2004, 82).
Said, Cevdet, Bireysel ve Toplumsal Değişimin Yasaları, (çev: İlhan Kutluer), 3. bs., İnsan Yay., İst., 1994.
Tok, Nuri, Sünnetullah ve Helâk Edilen Kavimler, Etüt Yay., Samsun, 1998.
Ünal, Mehmet, “Sırat-ı Müstakim ve Sebilu'r-Reşad Dergilerinde Yayımlanan Kur'an ve Tefsirle İlgili Çalışmalar”, Dicle Ünv. İlahiyat Fak. Derg., c. X/2, Diyarbakır, 2007.

Yazının künyesi: Kayacan, Murat, “Sırat-ı Müstakim ve Sebilu’r-Reşad’da Kur’an ve Tefsir”, Haksöz Derg., S. 304, İst., Temmuz, 2016. (58-62).