Hz. Yusuf’un kardeşlerinin Mısır’a ikinci gelişi
Yusuf’un kardeşleri,
erzak satın almak amacıyla Mısır’a ikinci defa gelirler. Bu yazıda, Hz.
Yusuf’un, koştuğu şart gereği Mısır’a getirilen kardeşine, diğer kardeşlerine
fark ettirmeksizin kendisini tanıtması, Yusuf’un kardeşlerinin hırsızlıkla
itham edilmeleri, hırsızlık suçuna verilecek cezanın Kenan ilinde ne olduğu
konusu, Kur’an ve Tevrat çerçevesinde karşılaştırmalı olarak ele alınacaktır.
Kardeşlerine
kendisinin kim olduğunu söylemeyen Yusuf, yanlarında getirmelerini istediği
kardeşine kendisini belli eder: “Yusuf'un huzuruna girdiklerinde o kardeşini
kendi yanına aldı ve ‘Ben senin öz kardeşinim. Sen artık onların yaptıklarına
üzülme.’ dedi.” (Yusuf, 12: 69). Tevrat ise Yusuf’un o kardeşine
de hemen kendisini belli etmediğini söyler: “Yusuf göz gezdirirken kendisiyle
aynı anneden olan kardeşi Benyamin'i gördü. ‘Bana sözünü ettiğiniz küçük
kardeşiniz bu mu?’ dedi, ‘Tanrı sana lütfetsin, oğlum.’ Sonra hemen oradan
ayrıldı, çünkü kardeşini görünce yüreği sızlamıştı. Ağlayacak bir yer aradı.
Odasına girip orada ağladı.” (Yaratılış, 43: 29-30). Tevrat’ın, Yusuf’un
“getirilmesini şart koştuğu kardeşe” diğer kardeşlerden farklı bir muamele yapıldığını
söylemesi belki de Yusuf’un kendisini, “yanına getirilmesini istediği kardeşe”
ima yollu bir bildirimi olarak görülebilir: “Yusuf'un masasından onlara yemek
dağıtıldı. Benyamin'in payı ötekilerden beş kat fazlaydı.” (Yaratılış, 43: 34).
Yusuf’un kardeşleri, Mısır’da ikinci
ticaretlerini gerçekleştirirler. Ticari malları, hayvanlarına yüklenir ve
Yusuf, planını uygulamaya koyar: “Onların yüklerini hazırladığında su kabını (öz) kardeşinin yüküne
koydu. Sonra bir çağırıcı: ‘Ey kafile! Siz şüphesiz hırsızsınız!’ diye seslendi.” (Yusuf, 12: 70). Tevrat, bu su kabının Yusuf’a ait gümüş bir
kâse olduğunu söyler (Yaratılış, 44: 2). Kur’an’da
küçük kardeşin yüküne, su kabını Yusuf koyarken Tevrat’ta gümüş kâsenin
Yusuf’un emriyle kâhyanın koyduğu ifade edilir. Tevrat, Yusuf’un, ülkelerine dönmek üzere yola düşen
kardeşlerine, kâhya tarafından şu soruyu sordurduğunu belirtir: “Niçin iyiliğe
karşı kötülük yaptınız?” (Yaratılış, 44: .4).
Kur’an’daki
şu soru, Tevrat’ta yoktur: “(Yakub'un
oğulları) onlara doğru dönerek ‘Ne kaybettiniz?’ dediler.”
(Yusuf, 12: 71). Bu soruya karşılık, Yusuf’un kardeşlerinin aldığı yanıt
şöyledir: “Dediler
ki: Hükümdarın kâsesini arıyoruz. Onu getirene bir deve yükü (bahşiş) var. Ben
de buna kefilim." (Yusuf, 12: 72). Bu durum karşısında şaşıran Yusuf’un
kardeşleri, haklı olarak kendilerini savunmaya çekerler: “Onlar, ‘Hayret! Allah'a yemin ederiz ki;
bizim bu yere bozgunculuk etmek için gelmediğimizi ve hırsız olmadığımızı siz
de bilmişsinizdir.’ dediler.” (Yusuf, 12: 73). Onlardaki bu psikoloji, Tevrat’ta da verilir: “Adamlar, ‘Efendim,
neden böyle konuşuyorsun?’ dediler, Bizden uzak olsun, biz kulların böyle şey
yapmayız. Torbalarımızın ağzında bulduğumuz paraları Kenan ülkesinden sana geri
getirdik. Nasıl efendinin evinden altın ya da gümüş çalarız?" (Yaratılış,
44: 7-8).
Yusuf’un adamları,
Yusuf’un kardeşlerine ülkelerinde çalma suçunu işleyenlere ne yapıldığını sorunca
(Yusuf, 12: 74) Yusuf’un kardeşleri şu yanıtı verir: “Kimin yükünde bulunursa, ceza olarak o alıkonur. Biz zalimleri işte
böyle cezalandırırız, dediler.” (Yusuf, 12: 75). Tevrat’ta Yusuf’un
kardeşlerinin ağzından hırsıza verilecek ceza şöyle belirtilir: “Kullarından
birinde çıkarsa öldürülsün, geri kalanlar efendimin kölesi olsun.” (Yaratılış,
44: 9). Ancak Yusuf’un kardeşinin yükünde, kâsenin bulunmasının ardından Yahuda’nın
sarfettiği şu sözler bu cezanın kesinleşmiş bir hüküm olmadığını
çağrıştırmaktadır: “Yahuda, ‘Ne diyelim, efendim?’ diye karşılık verdi,
"Nasıl anlatalım? Kendimizi nasıl temize çıkaralım? Tanrı suçumuzu ortaya
çıkardı. Hepimiz köleniz artık, efendim; hem biz hem de kendisinde kâse bulunan
kardeşimiz.” (Yaratılış, 44: 16).
Kur’an, suça karışmamış
kişiyi cezalandırmazken Tevrat’ta hırsızlık suçundan mahkûm edilen kardeşlerin
de ceza alacağı ifade edilmektedir. Kur’an’da
hırsızlığın cezasının “el kesme” (Maide, 5: 38) olduğu dikkate alındığında bu hükmün –Kur’an’da belirtilen- Yakup
şeriatındaki “suça karşılık alıkonma” cezasını neshettiği söylenebilir.
8.9.2016
Memleket Gazetesi