kuranda-ahiret-daha-hayirlidir-ifadesi
Ahiret inancı, Müslümanların inanç ilkelerinden birisidir. Hayatlarında geçici dünya menfaatini değil, ahireti önceleyenler kurtulacaktır. Bu yazıda “Ahiret daha hayırlıdır.” الْاٰخِرَةُ خَيْرٌ)) ifadesinin geçtiği yedi ayetten dördünü nüzul sırasına göre ele alacağız. Bu ayetlerin Ala ve Nisa suresinde olanlarında, Arapça lafız (وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ) şeklindedir. Yusuf suresi 57. ayette ise ahiret kelimesi yalnız başına yer almamış, “ahiret ödülü”nün ve Nahl suresindeki ayette ise “ahiret yurdu”nun daha hayırlı olduğu ifadesi kullanılmıştır. Başka bir yazının konusu olabilir diye düşündüğümüz diğer üç ayetin ortak özelliği, ahiretin daha hayırlı olduğunun vurgulanmasının ardından “Hala akletmiyor musunuz?” ifadesinin gelmesidir.
Dünya, kelime anlamı itibarıyla “alçak” anlamına da gelir. Bu anlam tercih edildiğinde dünyanın alçaklığı, tabiatı itibarıyla değil kalıcı cennet nimetlerine kıyasla söz konusu olur: “Oysa ahiret daha hayırlı daha devamlıdır.” (Ala, 87: 17). Her ne kadar dünyadaki nimetler, müminler içinse de (Araf, 7: 32), Allah müminlere daha fazlasını (cennet) vermek istemektedir. Çünkü dünya gibi nimetleri de geçicidir.Müminlerin, Allah’tan hem dünya hem de ahiret nimetlerini istemelerinde bir sakınca yoktur(Bakara, 2: 201) ancak tercih yapmaları gerektiğinde tereddütsüz ahireti tercih etmelidirler. İnsanın “her şeyin gelecekte (ahirette) daha güzel olacağına inanması”, onu ümitvar kılar. Sorunları, gözünde küçültür. Cennet nimetlerini değil, geçici dünyayı merkeze alan kimseler, ahirette ateşe yaslanacaklardır.
Kuyuya atılan, satılan, iftiraya uğrayan, hapse giren ancak ardından Allah’ın lütfuyla Mısır yönetiminde önemli bir mevkiye gelen Yusuf peygamber hakkındaki kıssa bağlamında Kur’an, şu öğüdü vermektedir: “İman edip de (kötülüklerden) sakınanlar için ahiret ödülü daha hayırlıdır.” (Yusuf, 12: 57). İnsan dünyada “parmakla gösterilir” bir konuma gelebilir ancak ahiret ödülü daha değerlidir. İnsanların ödüllendirmesi, Allah’ınki gibi değildir. Dünyevi başarının, nihai başarının hepsi değil, bir bölümü olduğu bilinciyle yaşamak gerekir. Her iktidar sahibi Hz. Yusuf gibi olamasa da onun gibi olmaya çalışmalıdır.
Müminler hakka şahitlik eden kimselerdir: “Sakınanlara, 'Rabbiniz ne indirdi?' denildi. 'İyilik (indirdi)' dediler. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir!” (Nahl, 16: 30). Ayette, müminlere sadece ahirette değil, dünyada da nimet verileceği belirtilmektedir. Zaten müminler, ikisini de isteyebilirler. İki güzelliğin ahirette olanı ise daha üstündür. Cennetin; “takva sahiplerinin yurdu” olması, Allah’tan korkmayıp “insanlık adına” iyi şeyler yapanlarınyerinin cennet olmayacağını akla getirmektedir. İslam tebliğ edildiği halde bu kimseler iman etmemişlersedünyada yaptıkları iyilikler belki ahiretteki azaplarının daha hafif olmasına yarar.
Savaşmaları istenmediği ya da gerekmediği dönemde, savaşmayı gündemleştirenler, kendilerinin gerçekten savaşmaları gerektiği durumda ölüm korkusuyla savaşmaktan geri durmaktadırlar: “Kendilerine, ‘Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı verin.’ denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca içlerinden bir gurup, hemen Allah’tan korkar gibi hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da ‘Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen olmaz mıydı?’ dediler. Onlara de ki: Dünya menfaati önemsizdir, Allah’tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez." (Nisa, 4: 77). Müslümanca bir yaşam, dünyanın bir kısım nimetlerinden yoksun kalmakla son bulabilir. Fakat asıl nimetler cennettedir. Buradaki nimetler cennete kıyasla kısa bir süreliğine mutluluk sağlayabilir. Buna aldanıp ahiretteki nimetleri bırakanlar hüsrana uğrayacaklardır. Çünkü onlar, dünyada Allah için gösterdikleri her fedakârlığın karşılığını kat kat fazlasıyla ahirette alacakları gerçeğini göz ardı etmektedirler. Görüldüğü gibi söylem düzeyinde dinî hamasetin, pratik bir sorunla yüz yüze gelindiğinde çelişkileri apaçık ortaya çıkmaktadır.
İnsan zihni soru sorarak işler. Kendisine ne söylense “Bu konuda benim faydam nedir?” diye sorar. Bu gerçeği dikkate alan Kur’an, insanı azaptan kurtaracak, gayet kârlı bir ticarete davet eder (Saf, 61: 10). Yani sınırlı dünyada Allah’a kulluk bilinciyle müminlere yakışır bir hayat sürmeye ve karşılığında sonsuz nimetlere kavuşmaya davet.
Görüldüğü gibi Kur’an, müminleri dünyadan vazgeçmeye çağırmamaktadır. Allah’a kulluk amacıyla yaşanan dünya hayatı da ahirette cennet hayatı da hayırlıdır. Ancak ikincisinin hayırlı oluşu ve güzelliği, geçici dünya hayatına kıyasla daha fazladır. 
30.06.2016 Memleket Gazetesi