Kur’an’da cinsel sapkınların cezası
Kur’an ahlaki konularda
yaptırımlar içermektedir. İslam’a göre -liberal bir bakış açısıyla-
ahlaksızlıklar “kişisel özgürlükler kapsamında” görülemez. Toplumu ifsad
eden kişiler, bunun cezasını dünyada ve(ya) ahirette görürler. İfsadı
ortadan kaldıramama durumunda Müslümanlara düşen şey yılgınlık ve boşvermişlik
değil, ifsadı dil ile engellemek ve onu kötü görmeyi sürdürmektir. Bu yazıda
önce Kur’an’da zinanın cezasına, sonra da asıl konumuz olan kadınların kendi
aralarındaki ve erkeklerin de kendi aralarındaki sapkın ilişkilerine dair iki
ayeti ele alacağız. Ancak bu iki ayetin aslında yüz değnek cezası (Nur, 24: 2)
öncesinde zina edenlere verilen cezadan söz edip etmediği ve sonra neshedilip
edilmediği tartışmalarına girmeyeceğiz.
Kur’an zina suçu işleyen kadın
ve erkeğe verilecek cezayı şöyle belirtir: “Zina eden kadınla zina eden
erkeğin her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah'a ve ahiret gününe
inanıyorsanız Allah'ın dinini uygulamada sizi onlara karşı acıma duygusu tutmasın.
Onlara uygulanan cezaya müminlerden bir grup da şahit olsun.” (Nur, 24: 2).
Bu ayet ceza konusunda evli ya da bekâr ayrımı yapmamaktadır. Ceza gizlice de
verilemez.
Bir kadının başka bir
kadınla sapkın ilişki yaşamasının cezası ise Kur’an’da şöyledir: “Kadınlarınızdan
fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar şahitlik
ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol
açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun (dışarı çıkarmayın).” (Nisa, 4: 15).
Bu ayetteki fuhşun eşcinsel ilişki olduğunun delili şu ayette açıktır: “Lut'u
da peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: Gerçekten siz,
sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir fuhşu işliyorsunuz.”
(Ankebut, 29: 28). Ayetteki içinizden ifadesinden anlaşıldığı kadarıyla
şahitlerin Müslüman olma şartı vardır. Bu sapkın ilişkide bulunan kadınlar söz
konusu çirkin eylemlerini kamuya açık yerlerde övüne övüne reklam ediyorlarsa (hatta
alenen işliyorlarsa) onların cezalandırılmaları için dört şahide gerek
olmadığı söylenebilir. Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar
ifadesinden anlaşılan, onların tevbe etmeleri, sapkınlığı bırakmaları ve karşı
cinsten biriyle evlenme niyeti sergilemeleri olabilir. Bu sapkınlığı yaşadıktan
sonra iyi hal gösterenlerin ev hapsi şeklindeki cezası sona erer.
Bir erkeğin başka bir erkekle
sapkın ilişkide bulunmasının (livata) cezası da şöyledir: “İçinizden fuhuş
yapan erkekleri cezalandırın tevbe edip kendilerini düzeltirlerse, onları
bırakın. Çünkü Allah tevbeleri kabul edendir, merhamet edendir.” (Nisa, 4:
16). Yukarıda belirttiğimiz gibi, zina suçunun işlenmesinin cezasını net olarak
ortaya koyan Kur’an eşcinsel ilişki sapkınlığına eğilim gösteren erkeklerin
cezasını muğlak bırakmaktadır. Bu da o sapkınların cezası konusunda ülke
yönetimine bir esneklik imkânı sağlamaktadır. Bu nedenle âlimler bu suç için
(öldürme, evliyse recm, bekârsa yüz sopa ve tazir gibi) değişik cezalar
önermişlerdir (Sabık, 1992, IV: 263). Ancak tevbe edip
kendilerini düzeltirlerse kısmı cezanın “öldürme” olmadığını en azından
akıllarını başlarına almaları için onlara belli bir süre verilmesi ve ıslah
olmaları için belli bir eğitimden geçirilmeleri gerektiğini akla getirmektedir.
Razi’ye göre, onları fiillerinden dolayı azarlamak ve ayıplamak da onlara
bir cezadır. Onlara darb (dövme) cezası verileceği ise ihtilaflıdır. Ibn
Abbas’tan onların ayakkabıyla dövüleceği görüşü nakledilmiş olsa da tercih
edilecek görüş (evlâ) ilkidir (1997, II: 532).
Görüldüğü gibi Kur’an,
cinsel sapkınlığı kişisel bir tercih ya da bireyin özgürlüğü kapsamında
değerlendirmemektedir. Toplum kadın ve erkek üzerine kuruludur. Hormonal
bozukluğu nedeniyle kendisini öteki cinsiyete mensupmuş gibi hisseden kişi
tedavi olur. İki cinsiyetten birini tercih eder ve hukuki işlemlerinde tercihi
dikkate alınır. Bu sağlık sorunu olan kimselerin sorunlarını reklam
etmeleri ve cinsel sapkınlığı şirin gösterme girişimleri meşru değildir.
Müslümanlar bu tür ifsad girişimleri olduğunda ellerinde imkân varsa o
teşebbüsleri engellemeye çalışırlar. Fesad toplumu yönlendirecek kadar güçlü
ise yapılacak şey Hz. Lut’un yaptığı gibi toplumu karşı cinsten biriyle
evlenmeye teşviktir (Hud, 11: 78). Uyarılara rağmen bu sapkınlığın failleri işi
yol kesmeye kadar götürüp adam gaspına başlarlarsa o topluma ilahi azabın
inmesinden korkulur!
***
Râzî, Fahruddin (h.
606/1209), et-Tefsîru’l-Kebir, 11 c., 2. bs., Daru İhyai Turasi'l-Arab,
Beyrut, 1997.
Sabık, Seyyid, Fıkhu’s-Sünne, (çev: Tayyar Tekin ve Mehmet Yılmaz), 4 c.,
2. bs., Pınar Yay., İst., 1992.
9.7.2015 Memleket
Gazetesi