Kur’an iki kıssa bağlamında (Hz. Musa ve Adem kıssası) a’rada fiilini kullanarak Allah’ın zikrinden (ilahî hatırlatma) ve ayetlerinden yüz çevirilmesinden söz etmektedir. Bu yazıda söz konusu içeriğe sahip ikisi aynı surede yer alan üç ayet, nüzul sırasına göre ele alınacaktır.
Hz. Musa, Firavun ve toplumu ile İsrailoğulları kıssasından söz edilmesinin ve “Şüphesiz ki tarafımızdan sana bir zikir verdik.” (Taha, 20: 99) denilmesinin ardından gelen bir ayetin metni şöyledir: “Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz o, kıyamet günü bir günah yüklenecektir.” (Taha, 20: 100). Allah’ın zikri olan Kur’an, akıl sahipleri onunla Allah’ı hatırlasınlar, ondan öğüt alsınlar diye Peygamber (s)’e indirilmiş ve alemlere bir hatırlatma kılınmıştır. Ondan yüz çeviren, onu tasdik etmeyen ve onu kabul ettiğini belirtmeyen kimse, kıyamet günü Rabbine ağır bir yükle gelir. O yük, büyük bir günahtır (Taberi, 2000, XVIII: 368). Kendisinden yüz çevirilmesi günah olan Kur’an, Musa kıssası vb. yaşanmış olaylara dikkat çeken ve onları hatırlatan bir kitaptır. Kur’an’dan yüz çeviren kişi, mazlumlar açısından tarihi ele alan ve onlara umut aşılayan bir kitaptan yüz çevirmiş olur. Bu durumda onu bekleyen şey, şirk dini ve müşriklerin zulümlerini meşrulaştırdıkları tarihtir. Adaleti hatırlatan vahiyden yüz çeviren kimse, hem zulmün uygulayıcısı hem de mağduru olmaya adaydır. Ne var ki, ahirette her iki durumda da bir günah yüklenmiş bir halde olacaktır.
Allah Adem kıssasından söz ettikten sonra şöyle buyurmaktadır: “Her kim de benim zikrimden (Kur’an'dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.” (Taha, 20: 124). Allah ilk peygamberden sonuncusuna kadar insanlara fıtratlarının gereğini hatırlatan kitaplar göndermiştir. Her peygamber, toplumuna Allah’ı hatırlatıp, O’na itaate ve şirk koşmamaya davet etmiştir. Ancak insanların bir kısmı vahye değil hevasına tabi olmakta ve Allah’ı unutmakta ve onun gönderdiği zikirden yüz çevirmektedir. Şeytan bu kimselere dünya hayatını süslü gösterir. Onlar da vahye karşı kör davranıp onu görmezden gelmek konusunda şeytanı aratmazlar. Hatta onlar yüz çevirdikleri için şeytan onlara musallat olup onları yoldan çıkarmakta ve cehenneme gitmelerine vesile olmaktadır. Onlar da tıpkı şeytan gibi, diğer insanları da vahiyden uzaklaştırmaya çalışırlar. Şeytanı memnun edecek bir hayat insanı dünyada sıkıntıya sokar. Bu sıkıntı maddi olmak zorunda değildir. Her haram, insana geçici bir mutluluk verebilir ancak haksız bir eylem, zorba birini bile en azından yalnız kaldığında rahatsız eder. Çünkü hiç kimse içindeki vicdanı yok edemez. Şeytanın vesvesesine tabi olarak hayat sürenler, sürekli vicdanlarını bastırmaya çalışırlar. Ahirette bu kimseler yaptıklarının hesabını vereceklerdir. Alacakları cezalardan birisi, dünyadaki manevi körlüklerinin karşılığı olarak ahirette gerçekten göremez hale gelmeleridir.
Sonrasında Hz. Musa ve İsrailoğullarından söz edilen bir ayette şöyle denilmektedir: “Rabbinin ayetleri hatırlatıldığı halde, sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kim olabilir? Gerçekten biz, günahkârlardan intikam alacağız.” (Secde, 32: 22). Söz konusu ayetler; yer ve göklerdeki her şeyde bulunan, bir bütün olarak evrenin düzeninde görülen ayetler; insanın kendi yaratılışında, fizyolojik yapı ve teşekkülünde görülen ayetler; insanın sezgisinde, bilinçdışı ve bilinçaltında ve de manevî kavrayış biçimlerinde bulunan ayetler; insanlık tarihinin sürekli tecrübesinde kendini gösteren ayetler; tüm bunların ötesi ve üzerinde insanın hakikatleri akılla kavrayabilmesi için peygamberleri aracılığıyla ilettiği vahiylerdir (Mevdudi, 1986, IV: 329). Yaratıcı olarak Allah’ın birliğini vurgulayan bunca unsura rağmen tebliğe mutahap olan kişi(ler) hala hakikatten yüz çeviriyorlarsa onlar zalimlerdir. Bedir savaşında müşriklerin hezimete uğramaları Allah’ın onlardan dünyada intikam almasına bir örnektir (Mukatil, 2000, III: 452). Ahirette de cehennem azabı, ilahî intikamın diğer bir örneğidir.
Her üç ayetten anlaşılan şey, Allah’ın zikrinden ve ayetlerinden yüz çevirmenin bir günah yükü olduğu ve bu yükün karşılığının da dünyada ve(ya) ahirette azap olduğudur.
***
Mevdudî, Ebu’l A’lâ, Tefhîmu’l-Kur’an, (çev. Muhammed Han Kayani ve diğerleri), 7 c., İnsan Yay., İst., 1986.
Mukatil b. Süleyman Ebu’l-Hasan (ö. h. 150), Tefsiru Mukatil b. Süleyman, Daru İhyai’t-Turas, Beyrut, h. 1423.
Taberî, Muhammed bin Cerir (ö. h. 310), Câmiu'l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur'an, 24 c., Müessesetü’r-Risale, Beyrut, 2000.

05.02.2015 Memleket gazetesi