Kur’an, “koşarak gelen iki kişiden” söz etmektedir. Nüzul sırasına göre bunlardan ilki Yasin, ikincisi ise Kasas suresinde yer almaktadır. Bu yazıda; adı Habib olduğu ve bir mağarada Allah’a ibadet ettiği söylenen Yasin suresindeki koşarak gelen kişi (Abdurrezzak, h. 1419, III: 78) ile, Firavun’un ailesinden (Abdurrezzak, h. 1419, II: 490) iman eden birisi olduğu belirtilen (Taberi, 2000, XIX: 546) kişinin aynı kişiler olup olmadıklarını ortaya koymaya çalışacağız.
Yüce Allah peygamberler gönderdiği bir şehir halkını örnek verir (Yasin, 36: 13). O kavim kendilerine gelen üç peygamberi de yalanlar (Yasin, 36: 14). Yalanlamaları üzerine o elçiler iki defa, "Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz." derler (Yasin, 36: 14, 16). Zaten onlara düşen de sadece apaçık tebliğdir (Yasin, 6: 17). O inkârcı kavim peygamberler yüzünden uğursuzluğa uğradıklarını ve gerekirse o peygamberleri taşlayacaklarını ifade eder (Yasin, 36: 18). Peygamberler ise uğursuzluğun o kavmin kendisinden kaynaklandığını, uğursuzluğa uğramalarının peygamberlerin öğüt vermeleriyle hiçbir alakasının olmadığını ve onların aşırı giden bir toplum olduğunu ifade ederler (Yasin, 36: 19). Böyle bir bağlamda şehrin öbür ucundan bir adam gelir ve "Ey kavmim! Uyun o elçilere! Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir. Ben neden kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz. Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benim için hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar. Şüphesiz ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum. Şüphesiz ben, Rabbinize iman ettim, gelin dinleyin beni." (Yasin, 36: 20-25) der. Şehrin öbür ucundan gelen bu kişinin cennete gideceği belirtilmektedir (Yasin, 36: 26).
Hz. Musa yiğitlik çağına girip olgunlaşınca, Allah ona hikmet ve ilim verir. Yüce Allah güzel davrananları böyle mükafatlandırır (Kasas, 28: 14). Hz. Musa kendi kavminden bir adamı savunurken Firavun kavminden birinin ölümüne neden olur (Kasas, 28: 15) ve Rabbinden bağışlanma diler (Kasas, 28: 16). Ertesi gün aynı kişi yine Hz. Musa’dan yardım isteyince suçlulara arka çıkmayacağını belirterek (Kasas, 28: 17) "Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın!" der (Kasas, 28: 18). Yine de kendisinin ve o adamın düşmanını yakalamaya yeltenir ancak düşmanın şu sözü ile karşılaşır: “Demek arabuluculardan olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen!" (Kasas, 28: 19). Böyle bir bağlamda Allahu Teala şu bilgiyi verir: “Şehrin öbür ucundan bir adam geldi ve dedi ki: Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar. Derhal (buradan) çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim." (Kasas, 28: 20). Bu bilginin ardından Hz. Musa dua ederek gizlice yola düşer (Kasas, 28: 21).
Yukarıdaki Kur’anî veriler doğrultusunda şöyle diyebiliriz: Yasin suresindeki “koşarak gelen adam” döneminde kente üç, Kasas suresindeki “koşarak gelen adam” dönemindeki kente ise iki peygamber (Hz. Musa ve Hz. Harun) gönderilmiştir. Yasin suresindeki koşarak gelen kişi, üç peygamberin mesajını destekleyen açıklamalarda bulunan bir kişiyken, Kasas suresindeki kişi, -Hz. Musa döneminde gizlediği imanını açığa vuran kişi (Mümin, 40: 28) değilse- Hz. Musa’ya sadece istihbari bir bilgi aktarmaktadır. Yasin suresindeki koşarak gelen kişinin cennetlik olduğu ifade edilirken, Kasas suresindeki kişinin ahiretteki akıbetinden söz edilmemektedir. Yasin suresindeki kişi, kavminin ahiretini merkeze alarak peygamberlere tebliğ desteğinde bulunurken, Kasas suresindeki kişi, peygamberin güvenliğini sağlamak üzere koşarak gelmektedir. Ancak her iki kişinin de acele ile gelmesi, her iki topluma gönderilen peygamberlerin can tehlikesi içinde olduklarını ve o iki kişinin bundan dolayı acele ettiklerini akla getirmektedir. Dolayısıyla Yasin suresindeki koşarak gelen kişi ile Kasas suresindeki koşarak gelen kişi ayrı kişilerdir.
Allah en doğrusunu bilir.
***
Abdurrezzak, Ebubekir b. Hemmâm (ö. h. 211), Tefsîru Abdirrezzak, 3 c., Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, h. 1419.
Taberî, Muhammed bin Cerir (ö. h. 310), Câmiu'l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur'an, 24 c., Müessesetü’r-Risale, Beyrut, 2000.

26.02.2015 Memleket Gazetesi