Zaptedilmiş ülke Sincan
Çin devlet başkanı Jiang
Zemin devlet nişanı ile taltif edildi. Doğu Türkistan'da müslümanlara yapılan
soykırım ve asimilasyon politikasına adeta "bravo iyi yaptın"
denildi. Günümüzde Müslüman annelerin karınları deşilerek çocuklarının
öldürüldüğü, aktif kişilerin kurşuna dizildiği, keyfi tutuklama ve yargısız
infazların olduğu Çin yönetiminin baskıcı yapısını anlamak için Çin idaresinin
serüveni konusunda bir gezinti yapmak daha anlamlı olacaktır.
Yazı Künyesi! Kayacan, Murat, “Zaptedilmiş ülke: Sincan”, Haksöz Derg., S. 110, İst., 2000.
Çin Halk Cumhuriyetinin 1
Ekim 1949'da kuruluşundan beri Başbakan olan Chou Enlai ölünce yerine komünist
partideki radikaller grubu içinde yer alan Mao Tse-tung geçti. Onun 9 Eylül
1976'da ölümünün ardından Teng Hsiao-ping (Deng Şaoping)de Merkez komitesi,
Politbüro ve Politbüro Yürütme Komitesi üyeliklerine tayin edildi,
Deng yönetimindeki Çin
1978'den itibaren ekonomik reformlara başladı. Tarım alanında köylüye toprak
kiralamayı ve tarımda aile işletmeciliğini ve tarımsal ürünlerin serbest
satışını öngörürken, endüstride de yabancı bankalardan kredi almaya, yabancı
sermaye ile ortak yatırım yapmaya ve ücretleri işletmenin kar ve zararına göre
tespit etmeye imkan vermekteydi.1 Çin günümüzde % 10.5 kalkınma hızına
sahiptir. Ancak bir milyar iki yüz milyon İnsanın bir milyarının aç olduğunu ve
ekmek çalanların idam edildiğini hesaba katarsak bu gelişmenin suni olduğunu
rahatlıkla görebiliriz.
Ekonomik tedbirlerden sonra
Çin halkının sosyal hayatı da değişmeye başladı. Şehirlerde kadınlar artık, tek
tip elbiseden çıkıp renkli ve çeşitli elbiseler giymeye, saçlarını yaptırmaya,
erkekler de Batı usulü giyinmeye başladılar ve hatta "Rock" müziğine
bile izin verildi. Mağazalar gerek Çin malı, gerek İthal malı buzdolapları,
fotoğraf makinaları, televizyonlarla doluyor ve duvarlarda tüketim mallarının
reklamı yapılıyordu.
Deng döneminde öğrenciler
Tiananmen meydanında toplanarak basına hürriyet, öğrenci burslarının
artırılması ve rüşvetle mücadele edilmesi talebiyle yönetimi protesto ettiler.
Deng'in tepkisi sert oldu. 25 Nisan 1989'daki bir konuşmasında şunları söyledi.
"Bu karışıklığı durdurmak ve buna engel olmak için güçlü tedbirler ve
keskin tutum almalıyız. Öğrencilerden korkmayınız, çünkü milyonlarca askerimiz
var." Devam eden gösterilen bastırmak için Tiananmen meydanındaki öğrencilerin
üzerine yürüyen ordu. Pekin sokaklarını işgal etmeye başlayınca sivillerden
birkaç yüz kişiyi öldürmüş, 10 bin civarında kişi tutuklanmış ve 27 kişiye idam
cezası verilmiştir.
Halkına karşı zorbalık yapan
yönetim, zulmünü Doğu Türkistan(Sincan)'daki müslümanlara da yöneltmektedir
Bölgeyi Çin Komünist Partisi'nin Doğu Türkistan Komitesi idare etmektedir. 0
kadar ki köy memurları, fabrika, maden ocağı ve işletmeler için istihdam
edilecek bütün işçi, memur ve etnik personelin sayısı ve nitelikleri, bağlı
organlar tarafından tayin edilir.2
Rejim o kadar baskıcıdır ki
cami idare heyeti bile Komünist Parti Teşkilatına bağlı Milli Bileşik Cephe
Bürosu tarafından oluşturulur. Şehirlerdeki tuvaletler de Çevre Koruma İdaresi
tarafından yönetilir.
Doğu Türkistan'ı Çin Orduları
1949 yılında işgal ettiklerinde halkın %8'i azınlıktı. Ancak uygulanan göçmen
siyasetiyle Çinlilerin nüfusu %90'ı aştı. Bunun sonucunda da devlet
dairelerinde, yerel yönetimlerde ve ticari-sanayi kuruluşlarda, atölye ve
fabrikalarda çalışanların %95'i Çinlilerden oluşmaktadır
Çin yönetimi nüfus konusunda
da baskı uygulamakta ve doğuma sınır getirmektedir. Uymayanlar kollektif kürtaj
operasyonuna tabi tutulmakta ve hatta hamile kadınların çocukları zorla
katledilmektedir. Şincang gazetesinin 12 Eylül 1992 tarihli yayınına göre
hükümet Hoten Vilayetine bağlı Karakaş ilçesine doğum yasağı kanunu tam olarak
uygulansın diye 432 Çinli memur yollamıştır.
Çin Devleti göçmen ve doğum
konularında uyguladığı siyasette şunları amaçlamaktadır;
a- Müslüman halkı iktisadi
açıdan zayıflatarak Çinli vatandaşların tahakküm gücünü artırmak. Bu amaçla
hammadde kaynağı olarak görülen bölgelerin ekonomik kaynaklan talan
edilmektedir.
b- Sosyal yönden yerli
Müslüman nüfusun sayısal üstünlüğünü tersine çevirmek.
c- Siyasi yönden Doğu
Türkistan'ı tamamen ele geçirmek için uygun zemin oluşturmak.
Peki Çin niçin Doğu
Türkistan üzerinde bu kadar durmaktadır?
Bölgede 160 milyar ton
petrol, 600 milyar ton kömür ve 12 trilyon uranyum rezervi olduğu biliniyor. Bu
zenginliklere sahip bölgenin İpek Yolu üzerinde bulunuyor oluşu da ayrı bir
cazibe nedeni olmaktadır.3 Ayrıca Çin, bölgeyi nükleer denemeler için
kullanıyor. Bu uygulama nedeniyle şu ana kadar 250 bin kişi ölmüş ve denemeler
on binlerce çocuğun sakat doğmasına neden olmuştur.
TC.'nin her dış olayda
olduğu gibi "görmedim, duymadım, bilmiyorum" tavrı bu hadisede de
devam etmiştir. Son olaylar vuku bulmadan çok önceleri Servet Kabaklı, Doğu
Türkistan'da devlet başkanlığı yapmış İsa Yusuf Alptekin'i Meclis üyeleriyle
tanıştırarak soruna dikkat çekmeye çalışıyor. O dönemde "aslan" bir
milletvekili olayla yakından(!) ilgileniyor ve soruyor: "Oradaki sosyal
demokratlar ne yapıyorlar?" İsa Y. Alptekin de Kabaklı'ya "Babasını
tanırdım, istemediğini duymazdı. Bu duyduğunu da anlamıyor" diyerek
üzüntülerini belirtmiş. Günümüzde ise ilgisizlik de aşılmış Devlet Televizyonu
TRT INT, zalim Çin yönetimine karşı mücadele eden müslümanlara
"terörist" diyerek Çin televizyonlarını aratmamıştır.
Doğu Türkistan'da Olaylar Nasıl
Başladı?
Doğu Türkistan'ın kuzey
bölümünde yaşayanlar Kazakistan ve Kırgızistan TV'lerini seyredebilmektedir. Bu
kaynaklardan Kadir gecesini öğrenebilen Müslümanlar bu geceyi ibadetle geçirmek
için programlar düzenlemeleri nedeniyle baskıya maruz kalmışlardır. Çin
yönetimi 30 kadını tutukladı, sonra da öldürdü. Ardından olaylar patlak verdi.
Geçen yıl Temmuz ayında çıkan ayaklanmada da 1000 kişi öldürülmüştü,
Politbüro'nun 19 Mart
1996'da Doğu Türkistan ile ilgili aldığı on karardan birisi şöyleydi: "Doğu
Türkiye siyasetimizi kuvvetlendirmeliyiz. Ve merhametsiz bir ordu
kurmalıyız."4 Tabi bu Çin'in yeni bir uygulaması değildir. Çin yönetimi
her zaman "yakındakini ez, uzaktakini oyala" siyaseti uygulamıştır.
Uluslararası Af Örgütünün
yaptığı açıklamada şunlar yer alıyor: "Çinliler de dahil kimsenin can
güvenliği yok. Elli yedi milyon komünist, Çin'i yönetmektedir. Çin'de her eylem
vahşice bastırılıyor. Yüz binlerce kişi yargılanmaksızın hapishanelerde ve
çalışma kamplarında düşüncelerinden dolayı tutuklanıyor." Basına sınırlama
getirildiği için rakamsal ifadeleri elde etmek oldukça güç, Bu da çelişkili
haberler elde edilmesine neden oluyor.
Doğu Türkistan'da 5 Şubat
gününden bu yana yaklaşık 5 bin insan tutuklanmış, bunların bin altı yüzünden
ise üç haftadır haber alınamıyor. Çin işgal yönetimi hukuka aykırı bir şekilde
tutuklama işlemlerini Çin Halk Ordusu ve jandarmalara yaptırmaktadır.
Bölgedeki şehadet
saldırıları nedeniyle Çinli göçmenler kaçmaya başladılar. İlk saldırı 25 Şubat
1997'de Doğu Türkistan'ın başkenti Urumçi'de* bir otobüsün bir bankanın önünde
havaya uçurulması şeklinde gerçekleştirildi. Patlama sonucu 60 kişi öldü veya
yaralandı, iki saat sonra Urumçi'de Çinlilerin oturduğu bölgelerde aynı anda 5
ayrı patlama meydana geldi ve 200 kadar Çinli göçmen öldürüldü. Olayların
ardından kimlik kontrolleri arttırıldı.5 Devlet destekli medyanın verdiği
haberlere göre polis madencilikte kullanılan patlayıcıları daha sıkı teftişten
geçirmeye başladı.
Bu gerçeklere rağmen resmi
TC politikası zulümleri Çin'in iç işleri olarak görmeye devam ediyor. Irkçı
yapısını gizlemek için dünyanın diğer bölgelerinde yapılan zulümleri ortadan
kaldırmak istese çuvaldızı kendisine batırma teklifiyle karşılaşmaktan
korkuyor.
Çin'in vahşi uygulamalarına
destek verenler bilmelidirler ki, Müslümanların işgalci yönetimlere karşı bu ne
ilk ne de son başkaldırılarıdır. Zulüm sürekli değildir. Meğerki mazlumluğu
kimlik olarak sahiplenmeyelim. Kurtulanlardan olmak, ezmek veya ezilmekten
uzaklaşmak ile elde edilebilir.
Dipnotlar
1- Fahir Armaoğlu, 20.
Yüzyıl Siyasi Tarihi, 2 cilt, 3. Bs., Ank., 1991, c.2, s. 91
2- M. Necati Özfatura,
"Doğu Türkistan'da Soykırım Faciası", Türkiye, 18 Mart 1994
3- Şaban Abak,
"Direnişin Adı: Doğu Türkistan", Selam, 16 Şubat 1997
4- Aslan Alptekin,
"Doğu Türkistan", Konferans, Konya, 1 Mart 1997
5- Herald Tribüne, 28 Şubat
1997
* Doğu Türkistan'ın başkenti Urumçi'nin anlamı
çayırlık yer demektir.