Tekasür suresi
Mekke döneminde inen ve sekiz ayetli bir
sure olan Tekasür’ün meali şöyledir: “Çoklukla övünmek, sizi kabirlere
varıncaya kadar oyaladı. Hayır! Yakında bileceksiniz. Yine hayır! Yakında
bileceksiniz (hatanızı). Hayır! Eğer kesin bilgi ile bilseniz, elbette
cehennemi görürsünüz. Sonra, yemin olsun ki, cehennemi yakîn gözüyle
göreceksiniz. Sonra, yemin olsun ki, o gün (size verilen) her nimetten
sorulacaksınız.” (Tekasür, 102: 1-8).
Dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir
süs ve insanların kendi aralarında övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından
ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, çiftçilerin hoşuna
gider, sonra o bitki kurur, sapsarı olur ve çerçöpe dönüşür. Ahirette ise kâfirler
için çetin bir azap; müminler için de Allah'tan bağışlaması ve rızası
(hoşnutluğu) vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir
(Hadid, 57: 20). Bu gerçek Tekasür suresinin ilk iki ayetinde şöyle ifade
edilir: Çoklukla övünmek, sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı. İnkârcıların
içinde bulundukları bu yüksek refahı ileri gelenlerin dilinden Kur’an şöyle somutlaştırmaktadır:
“Biz sizin gönderildiğiniz şeyleri tanımayız, dediler. Ve yine dediler ki: Bizim
mallarımız da, çocuklarımız da sizinkinden daha çoktur. Ve bize bir ceza da
olmaz." (Sebe, 34: 34-35). Halbuki sonsuz mükemmellik ve yücelik
Allah’a mahsustur. Mal-mülk, ulus, aşiret, sayısal çokluk vs. övülme/övünme
vesilesi olmamalıdır. Verilen nimetler adil bir şekilde Allah’ın rızasını
kazanıp cennetliklerden olma amacı için kullanılmadığında insanı bekleyen
hüsrandır ve bunda da övünülecek bir yan yoktur.
Hayır! Eğer kesin bilgi ile bilseniz,
elbette cehennemi görürsünüz. ayetindeki elbette cehennemi görürsünüz
kısmı Arapça dil kuralları açısından bakıldığında önceki ifadenin cevabı gibi
görünse de gerçekte değildir. Dolayısıyla cümlenin ilk kısmında kastedilen şey,
“Kesin bilgi ile bilseniz, cehennemi gören kişi gibi olurdunuz.”
anlamındadır (İbn Âşûr, 1984: XXX: 522).
Ayetteki söz
konusu ifade ahiretle ilgilidir. Çünkü dünyada iken cehennemi görmek mümkün
değildir. Ancak insan cehenneme dair ayetleri düşünerek onu kalben
hissedebilir.
Yedinci ayetteki yakin gözüyle
görmekten kasıt tereddütten uzak, eksiksiz bilgi ile görmektir (İbn Âşûr, 1984:
XXX: 523). Sonra, yemin olsun ki, o gün (size verilen) her nimetten
sorulacaksınız. ayetinin muhatapları inkârcılardır. Arap dili cümle
yapısı dikkate alındığında bu cümlede, hesaba çekilecek olanlarla “hesaba
çekilecekleri nimetler” birbirinden uzak bir şekilde yer almaktadır. Yani
inkârcıların ahirette nimetlerden uzak tutulacakları gerçeği ile bunun ifade
biçimi birbiriyle gayet uyumludur.
Görüldüğü gibi dünya nimetlerini sanki
dünyada ebedi kalacak ve ahiret olmayacakmış gibi biriktirip durmak ve bunu
ölene kadar sürdürmek inkârcıların özelliğidir. Böyle kimseler için cehennem
hazırdır ve onları beklemektedir. Bu yaptıklarının hesabını vereceklerdir. Bu
sureyi okuyan Müslümanlar, “Bu surenin konusu bizimle değil, sermaye
biriktirip duran ve ahirete inanmayanlarla ilişkilidir.” diye
düşünmemelidirler. İnkârcıların bu
yanlışına Kur’an’da yer verme nedenlerinden belki de en önemlisi müminlerin
ibret alıp aynı hataya düşmemeleridir. Evet, o gün için surenin hedef tahtasına
koyduğu kişiler cahiliye müşrikleri ve özellikle niteliklerini seslendirdiği
ileri gelen putperest müşriklerdir. Ancak ifadenin, kıyamete kadar onlar gibi
olanları/davrananları da kapsadığı unutulmamalıdır. Zaten ahirette verilen
nimetlerden hesaba çekilen sadece inkârcılar olmayacaktır.
***
İbn
Âşûr,
Muhammed Tahir (h. 1393), et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, 30 c., Daru’t-Tunusiyye
li’n-Neşr, Tunus 1984.
Zemahşerî, Mahmud b. Ömer
(ö. h. 538), el-Keşşâf an Hakâiki Ğavamidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvil fî
Vucûhi’t-Te’vil, 4 c., 3. bs. Daru’l-Kitabi’l-Arabi, Beyrut, h.
1407.
9 Ekim 2014 (Memleket Gazetesi)